12 Temmuz 2015 00:57

HES’ler ve biyoçeşitlilik

HES’ler ve biyoçeşitlilik

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba. Yazının başlığında da belirttiğimiz gibi bu hafta ele alacağımız konu hidroelektrik santralleri ve bunların canlıların biyoçeşitliliğine olan etkileri. Plos One dergisinin 1 Temmuz 2015 tarihli sayısında yayımlanan çalışma, 1986 yılında  Brezilya Amazon Ormanları bölgesinde kurulan büyük bir hidroelektrik santralin (Balbina Hidroelektrik Santrali) buradaki biyolojik çeşitliliğe olan etkisini gösteriyor. Yedi milyon kilometrekarelik bir alana yayılan tropikal yağmur ormanlarının yaklaşık yüzde 60’lık kısmı Brezilya sınırları içerisinde yer alıyor. Yağmur Ormanlarının türler bakımından zengin olduğu bilinir. Amazon Ormanları milyonlarca farklı böcek türünü, on binlerce farklı bitki türünü, birkaç bin farklı memeli ve kuş türünü içinde barındırıyor. Bu ormanların Brezilya’da bulunan bölümünde 2005 yılına kadar yaklaşık yüz otuz bin kadar omurgasız türünün tanımlandığı biliniyor. Dünyada bilinen her on türden biri Amazonlarda yaşıyor. İnsan elinin fazlaca değmediği bu alan, son yıllarda yapılması planlanan yeni barajlarla sık sık gündeme geliyor. Barajların yapılması ile başlayan süreç, ormanları ağaçsızlaştırıyor ve orman ekosistemlerini tehdit ediyor. Bu bölge, akarsu potansiyeli ile tıpkı ülkemiz gibi enerji üreticilerinin iştahını kabartıyor. 

Çalışmanın yazarları Benchimol ve Peres, araştırmaları ile tropikal ormanlarda yaşayan omurgalıların, ki bunların içerisinde otuz beş memeli, kuş ve sürüngen türü bulunuyor, yaklaşık otuz yıl önce kurulan mega hidroelektrik santralinden nasıl etkilendiklerini ortaya koyuyor. Yazarlar, araştırmalarını bu dev barajın kurulmasından yirmi altı yıl sonra, 2011-2012 yılları arasında gerçekleştirmiş.  Bahsi geçen baraj, Brezilya Amazonlarında 3 bin 129 kilometrekarelik bir alanı sular altında bırakmış ve 3 bin 546 irili ufaklı karayla bağlantılı ada oluşturmuş. Araştırmacılar bu adaların otuz yedisinde ve bunların devamında yer alan üç ormanda yoğunluklu olarak arazi çalışmalarını gerçekleştirmiş. Bunun sonucunda, omurgalı türlerinin soylarının tükendiğini, tükenmenin orman habitatlarındaki alan etkileri ile ilişkili olduğunu göstermişler. Araştırmacılar alan etkilerine ek olarak, türlerin yok oluşunda önemli etkenlerden birinin de orman yangınları olduğuna işaret ediyor. Bu alana özgü orta ve büyük omurgalı popülasyonlardan yaklaşık yüzde 70’inin soyları yerel düzeyde tükenmiş ve bölgenin yüzde 30’luk bölümünü oluşturan yirmi beş adada türlerin yalnızca yüzde 80’i bulunuyor.

BİZİM AMAZONLAR 

Bugün Türkiye’nin dört bir tarafında akarsuların üzerine barajlar kuruluyor ya da kurulması planlanıyor. Ülkemizde Su Kullanım Hakkı Anlaşması ile HES Projelerinin sayıları binleri buldu ve halen inşaat aşamasında olan yüzlerce HES bulunuyor. Yine Mayıs 2014 tarihinde dönemin orman ve su işleri bakanının açıklamalarına göre toplam 1446 HES projesinin hayata geçirilmesi planlanıyor. Bunların bir kısmı tamamlanmış bir kısmı inşaat, bir kısmı da proje halinde.  Biyoçeşitlilik bakımından da zengin olan ülkemizde, bizim Amazonların(!) talanına çoktan başlandı. Ülkemizde akarsu ve göller yaklaşık on bin kilometrekarelik bir alana yayılıyor. Bu ekosistemler ve çevrelerinde pek çok endemik tür (Yeryüzünün yalnızca belirli bölgelerinde yayılış gösteren yerel ve ender, yaşam alanı belirli bir bölge ile sınırlı, canlılardır) bulunuyor. Benchimol ve Peres’in yukarıda anlattığım çalışmaları, barajların canlıların çeşitliliğine olan etkilerinin bugüne kadar göz ardı edildiğini, insan eliyle verilen zararın yirmi altı yıl gibi türlerin evrimi için kısa ama bizim için uzun bir zaman diliminde bile ne boyutlara varabileceğini göstermesi bakımından oldukça değerli.   

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa