AYM tazminattan kurtardı, bizler de dershane aptallığından kurtulmalıyız
Fotoğraf: Envato
Bilimden pedagojiden nasibini almamış cahil kişiler çıkıyor boş boş bütün gün eğitim hakkında konuşuyor. Ne sermaye ne iktidardaki politikacılar zaten doğru düzgün düşünen, bilen, analiz sentez yapabilen, yorumlayıp değerlendirebilen, yenilikler geliştirebilen bir nesil istemiyor ki okullara sahip çıksın.
Bu realiteyi zaten Bakanlığın yaptığı TEOG, YÖK’ün (ÖSYM’nin) yaptığı YGS-LYS-KPSS vb. sınavlar açıkça gösteriyor. PISA sonuçları ise işin tuzu biberi oluyor.
SINAVLAR MEMLEKETİN CEHALET (APTALLIK) ORANINI GÖSTERİR Mİ?
Alman aileler tir tir titrerler, benim çocuğum Sonderschule’ye (özel eğitime, Türkler arasındaki argo sıfatla “Geri zekalılar okuluna”) gönderilecek mi diye? Veya liseye geçerken “Gymnasium’a” değil de meslek okullarına yönlendirilecek mi diye?
Türkiye’de böyle bir kaygıya gerek hiç olmadı, zaten tüm okullarımız üç aşağı beş yukarı Sonderschule ayarında.
Dahası liselerde 5 milyon 691 bin ortaöğretim (lise) öğrencisinin 1 milyon 54 bini İmam Hatiplerde okumaktadır, 1 milyon 470 bini açık liselere devam etmektedir (Açık liselerin payı yüzde 25.84, imam hatip liselerinin payı yüzde 11.69’u buluyor).
Maalesef okul çağında her yaş grubundaki yaklaşık 1 milyon 260 bin öğrenciden ancak 10 bini LYS’de 500 üzerinden 400 ham puan yapabilmektedir. 100 bin civarındaki soruların üçte birini yanıtlayabilmektedir. Nüfusun yüzde 90’ı soruların yüzde 30’unu bile cevaplayamamaktadır.
Zeka dağılımda nüfusun yaklaşık yüzde16’sı 115 zeka puanının üstünde kabul edildiğine göre eğitim sistemimiz bunun ancak yüzde1’ini geliştirebilmektedir.
Nüfusun yüzde 50’si de 100 puan ve üstü zekalı kabul edilmektedir. Ancak sınavlarda soruların yarısını yapabilen ancak yüzde 5-6’lar düzeyinde kalmaktadır.
Yani doğanın verdiği yüzde 50 ortalamanın üstünde zekalı çocuğu tüm toplum, aileler, TÜSİAD-MÜSİAD, politikacılar, müdürler, öğretmenler, hep birlikte el ele verip yüzde 1-5’e düşürmekteyiz.
Sadece bu basit kıyaslama bile, yani zeka grupları ile sınav başarısı arasındaki farklar bile, eğitim sistemimizin, tabii ki 50 yıldır sisteme entegre edilmiş DERSANELERİN başarısızlığını göstermektedir. Anlaşılan o ki BAŞARISIZLIKTA hep birlikte BÜYÜK BİR BAŞARI GÖSTERİYORUZ.
Okul (eğitim) iki ana ayaktan oluşmaktadır: Müfredat ve kadro (öğretmen niteliği). O halde bu cehalette en büyük pay:
* Müfredatlarının bilimsel ve pedagojik ilkelerden uzaklaşmasıdır; din ve muhafazakarlığa boğulması, dogmatik anlayışa boğulmasıdır.
* Hemen bütün merkez ve taşra yönetiminin, müdürlerin, yandaşlardan oluşturulmasıdır. Liyakatin (çalışmanın, başarının, hak edenin yükselmesinin) tümden yok sayılmasıdır.
Ancak bu tespitler esas ana nedenleri yine de gösterememektedir. Neden aptal bir toplum isteniyor?
GEREK MÜFREDATI GEREKSE MÜDÜRLERİ AİLE VE ÖĞRETMENLER BELİRLEMEDİĞİNE GÖRE BUNDAN DA ONLAR SORUMLU TUTULAMAZ. O zaman esas sorumlu kim? Dünyada da, Türkiye de eğitim, son 60-70 yıldır en çok da Dünya Bankası projeleri ile, ABD ile, AB ile biçimlendirildi. Geldiğimiz nokta kilise okulları, imam hatipler ve IŞİD noktasıdır.
AYM TÜRKİYE’Yİ KATRİLYONLUK TAZMİNATTAN KURTARDI, BİZLERİN DE DİN, PARA VE İKTİDARDAN KURTARMASI GEREKİYOR.
İmam hatipler Erdoğan’ın, dershaneler Gülen’in arka bahçesini oluşturuyor. Kavga büyük. El ele verip memleketin ağzına tükürdüler. Aralarındaki iktidar kavgasında olan yine okullara ve öğrencilere oluyor. Tüm toplum, tabii ki Müslümanlar da bunun kaybedeni konumunda bulunuyor.
AKP, Türkiye kapitalist (serbest piyasacı) devlet olup hizmetlerin özelleştirilmesi protokollerine imza koymuş bulunuyor. Resmi belgelerde, kalkınma planlarında bütün eğitim kademeleri “eğitim sektörü” olarak tanımlanıyor. Yani okullar birer ticarethanedir ve ticari girişimler engellenemez prensibine bağlıdır.
Dava İnsan Hakları Mahkemesine gitseydi, Türkiye yaklaşık 1 milyon 220 bin dershane öğrencisi üzerinden yıllık bin liradan 1 milyar 220 milyon (eski birimle yaklaşık 1 katrilyon 220 trilyon/yıllık) tazminatla karşı karşıya kalabilirdi. AYM bu beladan hepimizi kurtardı.
Ya çocuklarımızı kim kurtaracak? Esas görev hepimize düşüyor. Eğitimi dershanelerin, AKP’nin, Cemaatin, TÜSİAD-MÜSİAD’ın elinden kurtarmak şart.
Bu arada bir de güzel haber verelim: Kişi başına günlük kitap okuma süresi 8-10 saniyeden 12 saniyeye çıkmış.
- AKP'nin eğitim ve bütçeleme anlayışı: Lime lime ayrıştırmanın, imam hatipleştirmenin, metalaştırmanın, peşkeş çekmenin binbir türü 15 Kasım 2024 04:43
- Cumhuriyetin 101. yılında rüya, yurttaşlık ve ana dillerinde eğitim meselesi 01 Kasım 2024 04:26
- Üniversite nedir? Araştırma ve bilgi nedir? Kariyer yapmaktan/ uzmanlık bilgisinden farkı nedir? 18 Ekim 2024 04:42
- Akademinin yeri ve değeri: 207 üniversite bir 'muhabir Rüya' eder mi? 11 Ekim 2024 04:43
- MEB istatistiklerinin gör dediği açlık, dayatma ve niteliksizlik 04 Ekim 2024 04:50
- Türk Psikologlar Derneğinin Türkiye Yüzyılı Maarif Modeline dair görüşü: Eğitim değil eğitimi ihlal modeli 27 Eylül 2024 04:42
- AKP ve MEB’in büyük mahareti: Bağnazlığı ve emek sömürüsünü sürdürmeye diplomalı çözüm 20 Eylül 2024 04:15
- Aileler çocuklarını MEB’den kurtarmaya çalışıyor: MEB eğitime, çocuklara, topluma zararlı hale mi geldi? 13 Eylül 2024 04:42
- Eğitimin sorunlarından öğretmenler ve müdür yardımcıları da mağdur 06 Eylül 2024 04:41
- Atamaların değeri değersizleştirilmesi üzerine 30 Ağustos 2024 04:44
- Tarihleri, çağları, problemleri karıştırmak: Ahilik de işletme de amaç ve işleyiş olarak okul değil 23 Ağustos 2024 04:46
- YKS, eğitim ve şehirler: Üniversitede resesyon, şehirde resesyon ve göç 16 Ağustos 2024 04:15