17 Temmuz 2015

Bayramınız kutlu olsun!

Bugün, tüm İslam ülkelerinde Ramazan Bayramı kutlanıyor.

Dini bayramların en çok “barış”, “hoşgörü”, “yardımlaşma”… gibi insanları hoşnut edecek değerlerin öne çıktığı bir propaganda eşliğinde kutlanması gelenektendir.

Ancak, geniş yoksul yığınların can yakan ihtiyaçları, büyüyen sorunların yarattığı gerilimlerin üstünü örtme amaçlı “barış”, “hoşgörü”, “yardımlaşma” propagandası bayram mesajı yayımlayan siyaset erbabını, sermaye düzeninin sözcülerini kurtarsa da ortaya çıkan büyük sorunların; açlık, yoksulluk, işsizlik gibi sistemin yol arkadaşlarının yarattığı büyük hoşnutsuzlukların üstünü örtmeye yetmemektedir. 

İslam ülkeleri, bu bayrama da bölgenin içine sürüklendiği emperyalist müdahaleler ve bölge gericiliklerinin çıkar çatışmalarının alevlendirdiği mezhep kavgalarının biçimlendirdiği iç savaşların, açlığın, yoksulluğun, soykırımların, göçün,… iç içe geçtiği koşullarda girmektedir.
Türkiye de bölgedeki bu çalkantılarla içli dışlı hale gelmiş bir ülke olarak Ramazan Bayramı’nı kutlayacak.

13 yıldır Türkiye’yi yöneten ve iç ve dış politikasının yanı sıra ekonomi politikasında da duvara çarpan Erdoğan, bayram seyran demeden, gerilim politikasını, siyasi alanı provokasyonlara açık hale getiren tutumunu sürdürüyor. Üstelik bu sefer kendi partisinin yöneticilerini de provoke etmekten çekinmeden bir koalisyon hükümetinin oluşmasını önleyerek ve erken seçimi zorlayarak yapıyor bunu. Bu amaçla Cumhurbaşkanı, seçim kampanyası boyunca; “toplu açılış”, “halkla buluşma” gibi sahte adlar altında seçim mitingleri yaptığı gibi ramazan ayında da “iftar programları” adı altında “erken seçimi zorlama” kampanyası yürüttü.

Koalisyon görüşmelerinin resmen başlayıp bayramla da birleşmesine paralel olarak Erdoğan, bir yandan “Koalisyon kurmazsanız erken seçime giderim ha” diye sanki koalisyonun kurulmasını çok istiyormuş gibi bir söylem kullanırken, bir yandan da yandaş basın ve siyasetteki yakın adamları üstünden erken seçim zorlamalarını sürdürmektedir. 

Bayrama iki gün kala Cumhurbaşkanı, Sözcüsü İbrahim Kalın’ı da devreye soktu.

Sözcü Kalın, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ı hedefe koydu. 

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, HDP EŞ Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın “Silah bırakma çağrısının muhatabı biz değiliz. Muhatabı bellidir. Biz PKK’nin silah bırakmasını istiyoruz” biçimindeki sözlerini hedefe koyarak, “Hem diyeceksiniz ki ‘çözüme katkı için buradayız’ hem de ‘yok canım bu iş bize düşmez bunun muhatabı bellidir’ diyeceksiniz. Muhatabı belli dediğiniz kişi (Abdullah Öcalan) bu çağrıyı geçtiğimiz şubatta yapmış. Çözüm sürecini romantize ederek ilerlemesini düşünmek abesle iştigal etmektir. Kamu düzenini tehdit eden bir örgütün temsilcilerinin biz demokrasi istiyoruz demesi komik kaçıyor” diye konuştu.

Üstelik Kalın bu eleştiriyi, Başbakanın da “Demirtaş’ın çağrısını olumlu” bulduğunu söylediği bir zamanda yaptı. Bu açıklamanın Başbakanın koalisyon görüşmelerinin çerçevesinde HDP’ye yapacağı ziyaretin birkaç saat sonrasında yapılması ise elbette gelişmeleri az çok izleyen herkes tarafından “manidar” bir açıklama olarak değerlendirildi. Burada “manidar”ın karşılığı “açıkça provokatif” olmadır.

Kısacası Ramazan Bayramı’na Türkiye, sadece etrafını saran ateş çemberinden daha çok etkilendiği değil aynı zamanda kendi iç çatışmalarının da keskinleşmeye devam ettiği, Cumhurbaşkanının siyasetteki gerilimleri daha da artırarak kendi amaçlarına varmak istediği koşullarda giriyor. Bu yüzden de ülkeyi yönetenler, kendi başarılarını öne çıkararak değil, “Suriye’ye bakın, Irak’a bakın, Yunanistan’a bakın halinize şükredin!” dedikleri klişe mesajlarıyla bayramı geçiştirmeye çalışıyorlar. Ama Türkiye’nin halkı, işçi sınıfı, 7 Haziran seçimi’nin ve büyük metal direnişinin öz güveniyle, bayramdan sonra da önündeki tüm engellere karşın kendi geleceğini kazanma doğrultusunda adım attığının bilinciyle kutluyor bayramı.

Biz de Evrensel çalışanları olarak, bu duygu ve düşünceyle bayramınızın kutlu olmasını diliyoruz.  

Evrensel'i Takip Et