21 Temmuz 2015

Aydınlanmanın göstergeleri

Son yazımda okurlarımdan destek isteyerek çağrıda bulunduğum “Özgecan Yasası” diye bilinen, oysa temelinde kadın-erkek eşitliğinden güç alan yasa taslağının uyandırdığı yankılar, sosyal medyada göründüğü kadarıyla geniş kitleler tarafından coşkuyla karşılandı ve benimsendi. Bir daha vurgulayayım: Kadın-erkek eşitliğini savunmak, aydınlanmanın başta gelen göstergelerindendir. Bu nedenle “Özgecan Yasası” taslağını hazırlayarak Meclise getiren Aylin Nazlıaka’yı ve ona destek çıkan kitleleri yeniden kutluyorum. Ve bu fırsatla size bugün adınlanma felsefesi üzerine kısa bir özet sunmak istiyorum:
Şu sorularla başlayalım: Nedir “aydınlanma”? Kim aydınlatılacaktır? Aydınlatılmak istenen nedir?
Kuşkusuz ki aydınlanmak isteyen, insanın kendisidir; aydınlatılması istenen de insan yaşamının anlam ve düzenidir. Adı üzerinde: “Aydınlanma”, insanoğlunun karanlıktan kurtulma yolunda dogmaları aşması, aklın ve bilimin egemenliği düzeyine ulaşması demektir. Bu tanımın bilim ve sanatta yaşama geçmeye başladığı tarih dilimi, 15. ve 16. yüzyıllarda Avrupa kültüründe yükselen “Rönesans Çağı”dır. Rönesans aydınlanması, Orta Çağ düşüncesinin çözülerek Yeni Çağ’ı oluşturacak ilkelerin ve düşüncelerin belirmeye başladığı dönemdir.
Ama düşüncenin hayata geçmesi anlamında “aydınlanma”, asıl 18. yüzyılda ışımıştır. Bu çağdaki aydınlanmanın ana özelliği, laik bir dünya görüşünün bilinçle temel alınması, laik görüşü hayatın her alanında tutarlı olarak gerçekleştirmeye çalışmasıdır. Doğa bilimlerindeki gelişmeler paralelinde, Laplace’ın (1749-1827) gök mekaniğini aydınlatması, fizik biliminin ısı ve elektrik üzerine araştırmalarla büyük gelişmeler kaydetmesi, kimyanın Lavasier (1743-1794) ile gerçek bir bilime dönüşmesi, Dr. Jenner’in (1749-1823) aşıyı, Gabriel Fahrenheit’ın 1724’te sıcaklık ölçü birimini belirlemesi ve benzeri adımlar, insanın doğa karşısındaki egemenlik güdüsünü aydınlanma planında geliştirmiştir. Artık yapılacak şey, doğa karşısında başarı kazanan aynı aklı, kültür dünyasına da uygulamak, kültür dünyasını akılla aydınlatıp ona akılla egemen olmaktır. İşte 18. yüzyıla ‘Aydınlanma Çağı’ adını koyan bu düşüncedir. Aydınlanma, insanın bu düşünceyi gerçekleştirmesi, onu kültürün bütün alanlarında yürütmeye girişmesidir. Alman aydınlanmasının düşünürü Immanuel Kant, ‘Aydınlanma Nedir?’ (1784) adlı yapıtında şu tanımı getirir: “Aydınlanma, insanın kendi eksikliği ile düşmüş olduğu bir ergin olmayış durumundan kurtulup aklını kullanmaya başlamasıdır!”
Son ayların gelişmelerine bakarsanız Türkiye, aklını kullanmaya başlıyor biraz olsun…
Fazıl’a bir not: Müzik, “söz”den bağımsızlığını kurtardığı ölçüde bir “sanat dalı” olmuştur. 

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Vergide sahte sefer

Vergide sahte sefer

Maliye Bakanı Şimşek’in servet sahiplerinin vergi ödememesine tepkiler üzerine ilan ettiği “vergi denetimi seferberliği”nden koca bir hiç çıktı. Müfettiş yetersizliği nedeniyle şirketlerin sadece yüzde 2’si denetlendi. Sınırlı denetimde bile kaçırıldığı tespit edilen vergi tüm şirketlerin ödediği kurumlar vergisinin yarısına erişti. Vergi yükü her zaman olduğu gibi bordro mahkumu emekçinin sırtında kaldı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Suriye’de Aleviler hem katledildiler hem de “Esed artığı”, “mezhepçi fitne”, “provokatör” gibi suçlamalara maruz kaldılar.

Evrensel'i Takip Et