Müzik aleminin Amazonu Çiğdem Erken’den yeni albüm: ‘Manita’
Çiğdem Erken, 1995’ten bu yana toplam 45 tiyatro oyununun müziğine piyanist, müzik direktörü ve besteci olarak imza atan, müziğimizin majör gamları arasında yer alan kıymetlimizdir. Son geldiği her noktada hiç habersiz, bir ile biri çarparak albümlerde söz yazarı ve besteci olarak karşımıza dikilir. İlk albümü “Kız Kafası” ile 2011 yılında içimizi renklendirmiştir.
“İstanbul Kızı”, daha sonra çıkagelir.
Gürol Ağırbaş, Derya Türkan, Şenova Ülker, Bilal Karaman gibi müzisyenlerin ve birer şarkıda Umay Umay ve Ceylan Ertem’in konukluğunda çıkan albümün hemen ardından Metin Altıok için hazırlanan ve yayımlanan özel albümü rafları süslemiştir. “Dökülmüş Sevincin”, Müzik Ekspres ailesi tarafından 1. Alternatif Müzik Ödülleri’nde 2014’ün en iyi şarkısı olarak seçilir.
GELELİM MANİTA’YA
Çiğdem Erken’in üçüncü albümü olan “Manita”nın prodüktörlüğünü İskender Paydaş yapmış. Bu albümde vokalleriyle Özge Fışkın ve Hakan Gürbüz, gitarıyla/mandoliniyle Mehmet Cem Tuncer, cümbüşüyle Cenk Erdoğan, flugelhornu/trompetiyle Şenova Ülker, basıyla Alp Ersönmez, davuluyla Ediz Hafızoğlu, kemençesiyle Derya Türkan, viyolonseliyle Çağ Erçağ gibi ülkemizin önemli müzisyenleri bir araya gelmiş. Doğal olarak keyboardda/pPiyanoda/akordeonda/hammordda/blokflütte İskender Paydaş’ın katkısını unutmamalıyım.
Çiğdem Erken sessiz sedasız, geriye bakarak el sallamaksızın “Manita”yı geliştirmiş. “Zengin Mutfağı” oyunu için hazırlanan ve sözleri Aslı Öngören tarafından yazılan şarkı, albümde Halil Sezai ile birlikte düet olarak dinlenmekte. Albümün Çiğdem Erken besteleri dışında yer alan tek nazar boncuğu şarkısı “Yani Yani” ise Vedat Sakman Usta’nın bestesi.
MANİTA NİSAN AYINDA ÇIKTI
Albüm üç ay önce Sony Müzik etiketi ile raflarda ve dijital platformlarda yerini aldı ve (Basında okudum) “Hard Rock Cafe”de tanıtım buluşması gerçekleştirildi. “Hard Rock Cafe”de yoktum, ama Çiğdem Erken’in o gece gözleriyle geleceğe doludizgin baktığını albümü dinlerken sezdim. Üç kez peş peşe dinledikten sonra tanıklık ettim ki, şarkılarına sinen gizli yalnızlığını daha o geceden üç otuz paraya pazara çıkartmak istemiştir, ama (Kahpe yalnızlık bu be, kim sahiplenir) alan çıkmamış, yalnızlık gene Çiğdem Erken’e kalmış.
Netice olarak değerlendirivereyim, albümün açılış ve aynı zamanda ilk klip şarkısı olan “Öyledir Geçer Zaman”dan başlayarak öznel anlatımı, düş gücünü kullanışı, piyanosundan dökülen tınıların olanaklarını ustaca kullanışıyla, duygu paletinin zenginliği ve betimleyici özelliğiyle o pek bilinen, hem ince duyarlılığını, hem de ele avuca sığmayan fırtınasını dinleyenlerine pek güzel duyurmuş.
MÜZİK PİYASASINDA STANDART OLANA YASLANMAMAK
Çiğdem Erken “Manita”da santimetreleri santimlere bölmüş. Yüreğinin gür sesine kendi romantizminin tüm ögelerini katmış, özel dünyasındaki iniş çıkışları, tutkulu aşkları lirik sesinde gözleme açmış. Müzisyen Çiğdem Erken, bu uğursuz toplumun sıradan ferdi Çiğdem Erken’in tüm özelliklerini, kendine özgü tekniği içinde, çevikliği, yumuşaklığı, esnekliğiyle gözler önüne sarkıtmış.
Çiğdem Erken, “Manita”da da müzik piyasasında standart olana yaslanmamış, diğer taraftan çok sesliliğinin zenginliğine katkılar sağlamış, katkılar sağlarken insanın duyarlılık tüylerini okşamış; içini dökerken ürpertmiş, dağlamış; bilinç düzleminde çalışan ve sürekli gelecek günlere ilişkin umut aşılayan şarkı sözlerinin psikodinamiğini müzik yoluyla değerlendirmiş. “Bir Kadeh Akşam Rakısı”nda aşkını, ama güvensizliğini de sekiz bin sekiz yüz seksen sekiz tellala açıklatmış.
Kısacası, müzik aleminin amazonu Çiğdem Erken, “Manita”da yer alan her şarkısında arenanın tam ortasında durmuş ve solumuş.
Esasen, kırağı yemiş taze bir yemiş gibi o.
Müziği akademik düzeyde biliyor, şarkılarını yıllardır bu düzeyde yazıyor, tiyatro oyunlarına yazdığı şarkılarda, yaptığı müziklerde dramatik kurgu becerisini ortaya cömertçe saçıyor; formülasyonuna inanılmaz egemen oluşuyla, hem doğal, hem de olamazcasına naif içtenliğiyle kendine özgü bir “sound” yakalıyor.
Tamam da…
ÇİĞDEM ERKEN, YÜREKSİZ KALMAKTAN KORKUYOR
“Sound”u yakalıyor yakalamasına da, her şarkısında yüreğini paralıyor, parçalıyor.
Bir anlamda adeta sonuna kadar sıkılmış cıvata gibi o.
Yüreksiz kalmaktan korkuyor, her şarkısında yüreğini ortaya koyuyor.
Bilinen bir gerçek var ki, sessizlik onda sevdalanmanın ön sözü yerine geçmekte.
Her şarkısında gizi, gizemi üstleniyor, içinde bir “tını” hem olamazcasına vurdumduymaz, hem de çıtkırıldım çağıldarken; o çıkarılması neredeyse olanaksız bir tonda dünyaya, susuz bırakılmış aşklara, yalnızlığa, boyalı kuşlara, bezirganlara, günlük soytarılara, güncel sorunlara, ruhsal yağmaya, gereksiz tapınmalara, yersiz kahkahalara, yolsuz uzaklaşmalara isyan bayrağı sallıyor.
Sözün özü: “Manita”da kendine yer bulan her şarkı, atlas bir yorgan gibi altındakilerin ayıbını sarıp sarmalamakta.
Çiğdem Erken yorganı üstünden atıyor, size (Albümü dinlerken) hiçbir şey düşünmeksizin güzelliği yüreğinizde yoğurmak kalıyor.
Evrensel'i Takip Et