25 Temmuz 2015 01:00

Sorumlu mu aranıyor?

Sorumlu mu aranıyor?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yaşamımda ancak birkaç kez acıların paylaşıldığında hafiflediği duygusunu bu denli yoğun yaşadım. Suruç Katliamı ve diğer cinayetler yüreklerimizi öylesine yaktı ki, bu derin acılar paylaşılmakla dahi hafiflemiyor. Çünkü arkasında derin, anlamsızca ve cahilane bir devlet yönetim anlayışı ve bu yönetime karşı yürütülen mücadele var!
Bir devlet yönetim örgütü düşünelim ki, ne tarih bilincine sahip ne de bilimsel anlayışa. Bir yönetim düşünelim ki, megalomani histerisi içinde salt kendi düşüncesinin geçerli ve başat olduğu anlayış ve inadına sahip lider güdülemesi altında. Bu koşullarda bugün gelinen trajik nokta hiç şaşırtıcı değil!
Devletin temel kurumlarını, özellikle de Hariciye örgütünü saygısızca “monşer” ilan ederek, uzun erimli görüntüyü bir kişinin miyopik ufkuna havale eden anlayış ne tarihsel süreci anlayabilir ne de dış dünyadaki olayları tahlil süzgecinden geçirebilir. Bir iktidarın tarih anlayışı, günahı ve sevabı ile tarihe mal olmuş bir imparatorluğu diriltmek olduğunda, karşısına çıkacak engellerle Don Kişot savaşçısı misali mücadeleye ve tabii ki savrulmaya mahkum olur. Tarihsel olaylar, tarihsel koşulları ile ele alınmadıkça anlaşılamayacağı gibi, çok vahim yanılgı ve hatalara da sürüklenilir. Keşke, Cumhuriyet Dönemi, zeka sakatlığı ile “reklam aralığı” ilan edileceğine, akıl ve şuurla “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ifadesi ile neyin kastedildiği şöyle bir düşünülmüş ve cumhuriyet yönetiminin Türkiye’yi nereden çekip çıkardığının bilincine varılmış olsa idi!
AKP’nin neyin iktidarı olduğunu idrak edemeden, derin bir basiretsizlikle özgürlük ve istikrar yönetimi olarak görülmesi ve böylece ilan edilmesi tabii ki iktidara güç ve destek verdi. Oysa, izlenen ekonomi politikası salt insanları değil, tüm ülkeyi emperyalizme esir etmeye, hukuk politikası ise bir tür tek-adam yönetimini oturtmaya yönelik idi. Bu yönetim üslubunun istikrar ve özgürlükle bir alakası yoktu, olamazdı! Bir elinde Batı emperyalizmi bayrağı, diğer elinde de samimi İslam’dan uzaklaşma ve emperyalizmin halkları köleleştirme etkisini perdeleme pahasına siyasi İslam’ı yükselten imam hatip sancağı ile cenge kalkan bir yönetime, bu hamasi cenk içinde ülkeyi hangi çamur deryasına savurduğunun farkına varamadan destek verenleri bugün yaşananlardan nasıl soyutlayabiliriz!
Devlet işlevi ile beledi işler arasına sınır koyamayan, devletin devamlılığı kavramı ile ne anlaşılması gerektiği konusunda tam bir kafa karışıklığı yaşayanların bugün yapabilecekleri en samimi davranış susmalarıdır. Dağların delinmesi, metro hatlarının genişletilmesi ve uzatılması, hatta denizin altından metro geçirilmesi, farklı derecelerde olarak, devlet değil, belediye hizmetidir. Devlet işlevi, ülkesel ve felsefi düzeyde ekonomi, adalet, emniyet, eğitim, dış ilişkiler vb. gibi uzun dönemli genel hizmetlerdir. AKP bu tür köklü devlet işleri ile uğraşamadığı ve söz konusu işleri kafası ve öz çıkarına göre yürütmeye kalktığından bugün buralardayız.  
AKP’yi destekleyenlerin bugün şu iki konuda çok net olması gerekir. Birincisi, AKP’nin siyasetini eleştirmek siyasi bir eylem olarak olağan ve farklı görüş olarak görülebilir olduğu halde, örgütün bazı icraatını ve kimi kişilerle ilgili yargıya taşınması gereken konuları görmezden gelmek siyasi görüş farklılığı değil, suça iştiraktir. İkincisi, bugün gelinen noktaya bakarak, AKP’nin istikrar ve özgürlük konularında ülkeyi taşıdığı nokta artık çok net görülmüştür, görülmelidir. Bu iki nokta, insanları ne çıkar, ne inanç(!), ne korku, hatta ne de samimi destek ile AKP saflarında tutamaz, tutmamalıdır. Bu saflarda yer alanların bir gün tarihin huzurunda ve vicdanlarında sınav vereceklerini idrak etme zamanı geçmektedir.
Değerli okuyuculardan iki haftalık istirahat talep ediyorum. Hoşça kalınız!    

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa