Barış iksiri: Çocuklar
Fotoğraf: Envato
Çocuklar ve koruyucu sağlık hizmetleri dendiğinde aklınıza ne geliyor? Aşı, anne sütü, dengeli beslenme sanırım İlk hatırladıklarınız. Ya Barış ortamı?
Çocuklarımızın geleceğini sorularla belirlemekte pek mahir sistem.
TEOG ve ÖSYM sonuçlarına göre lise ve üniversite yerleştirmeleri henüz açıklandı. Devlet envanterinden silahlarla çocukların ve dahi katırların öldürüldüğü, ormanların yakıldığı coğrafyada puanlar daha bir “düşük yoğunluklu”.
Anadolu’da bir söz kırk defa söylenince gerçekleşeceğine inanılır. Kimi zaman bu çocuk isimleri ile daim kılınmak istenir. Misal Barış!
Yaşadığımız coğrafyada barış adı aynen savaş gibi erkek ismidir. Belki de sorun burada başlıyor. Ne dersiniz?
Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana en çok konulan çocuk isimlerini hiç merak ettiniz mi? İçişleri Bakanlığı Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü on yıllık periyotlarla bunun istatistiğini çıkarıyor. Buna göre 1923’ten 1990’a kadar erkek çocuklarda en sık ilk 50 isim arasında “Barış” akla gelmemiş. 1990 yılından bugüne ise barış adı revaçta. Ve ne güzel ki Birinci Dünya Savaşı’nı yaşamış kuşaklar dahil çocuklarına savaş adını koymaya meyletmemişler. Malum, çocuklara dedelerinin adını koymak adettendir. Buna karşın özellikle son 30 yılda dedesinin adı savaş olanlar için bu adet terk edilmiş. Ne güzel!
Halk barışı bu kadar benimsemiş ve çocuklarının ismi üzerinden sokaklara, okullara, fabrikalara ve miting alanlarına hoş bir sada olarak perçinlemişken, şimdi iktidarın bu savaş çığırtkanlığı neden?
Savaşların bir görünür bir de görünmez yüzü vardır. Misal, “Her savaş özellikle çocuklar için bir biyoterörizmdir.” Kanalizasyon sistemlerinin yıkılması, aşı ve ilaçlara erişimin zorlaşması, ekonomik yıkım gerek çocuklar gerekse erişkinleri enfeksiyon hastalıklarına daha duyarlı hale getirerek en az cephe ölümleri kadar can alır. Peki bu biyoterörizm değil de nedir!
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 2013 yılında şeker hastalığı ve onunla ilintili diğer hastalıklar bağlamında toplandığında şu cümle öne çıkmıştı: “Önlem alınmazsa insanlık tarihinde ilk defa bir sonraki neslin ömrü hastalığa bağlı ölümlerde bir önceki nesilden daha kısa olacak.” Bu cümleden yola çıkarak diyebiliriz ki, ülkesinin kaynaklarını koruyucu sağlık hizmetleri için değil de savaş için bütçeye ayıran yönetimler “biyoterörizmin” bir parçasıdır artık.
Yeni nesillerin ömrümü kısaltacak şeker hastalığı ne yazık ki bizim ülkemizde ve şimdilerde savaşın kol gezdiği yakın coğrafyamızda daha-hızla artıyor. Yani böyle giderse bizim çocuklarımız bizlerden ve dedelerinden, nenelerinden daha kısa yaşayacaklar.
Şimdilerde çocuklarımızın ömrümü kısaltacak bir başka başlık daha belirledi hükümet: “Savaş”.
AKP’li yıllarımızda “Kanser iki kat arttı”. Şeker hastalığı yine öyle. Çocuklarımız artık daha obez. Bunların her biri daha fazla ölüm demekken şimdi yeniden savaş çığırtkanlığı neden?
Bir mayın döşemenin maliyetinin 3 dolar, doğadan temizlenmesinin maliyetinin ise 1000 dolar olduğu bilinmekteyken bu savaşseverlik neden? Üstelik mayınların bir çocuğun bedeninde ve ruhunda açtığı yaraların maliyeti buna dahil değildir: “Çocuklara kıymayın efendiler”
Öyleyse “Bir şey yapmalı”. Yani şimdi “barış blokunda” saf tutma zamanı.
Sağlıcakla kalın.
- Barış kokusu: Ege denizi 09 Aralık 2024 04:53
- İnsandan inşaata demir eksikliği 02 Aralık 2024 04:48
- Bir davayı seyretmek: Başka bir sağlık sistemi mümkün 25 Kasım 2024 04:43
- Kırmızı kurdele: AIDS ve çocuk 18 Kasım 2024 04:04
- Hekim grevleri tüm dünyada tarihsel bir eşikte 11 Kasım 2024 04:50
- Özelleştirme yolunda aile hekimliği ya da sağlık hakkımız 04 Kasım 2024 04:11
- 2025 ya da sağlık: Yeni sağlık bütçesinin ipuçları 28 Ekim 2024 04:35
- Sağlıkta kayıp kuşak: 0-23 yaş arası ve AKP'li yıllar 21 Ekim 2024 04:53
- Hangi antidepresan bize eşitlik, özgürlük, adalet getirebilir ki! 14 Ekim 2024 04:00
- Koruyucu sağlık hizmetleri: Önlenebilir her ölüm cinayettir 07 Ekim 2024 04:55
- Koku ve hafıza 30 Eylül 2024 04:26
- Yapay zeka insan haklarından neden korkar? (1) 23 Eylül 2024 04:29