Darbeye karşı barışı savunmak
Fotoğraf: Envato
Barışı savunmanın zorlaştığı yeni bir darbe dönemindeyiz. Çatışmasızlık hali sebebiyle sağlanan görece diyalog süreci çözüme evrilmeyince militaristleşitrme devreye girdi ve siyaset tüketildi. Şimdi savaş hali yaşanmakta tüm ülkede. Bu savaş darbeci zihniyetin halklara karşı açtığı bir savaştır. Bahane “terörizme mücadele” olsa da esas hedeflenen toplumsal muhalefetin ezilmesidir. Vurulan hedefler, gözaltı, işkence ve tutuklamalar muhalefete karşı topyekûn bir savaş açıldığını göstermektedir.
Hatırlayalım: 7 Haziran seçimlerinde istenen sonuç elde edilmeyince sürecin bitirilmesine yönelik sözlerle başladı bu savaş. Ardından orman yangınları ve Suruç Katliamı söz konusu oldu. Bu katliamda yeni bir yaşam inşa etmek üzere yola çıkmışken bombanın patlatılmasıyla aramızdan ayrılan cesur gençlerimizi bir kez daha sevgiyle anmak istiyorum. Darbeye zemin hazırlamak ve işlenen büyük suçları perdelemek için kurulan tuzaklarda yitirdiğimiz tüm insanları selamlıyorum.
Geçici hükümetin yeni meclisi es geçerek aldığı tartışmalı kararlar can yakmaya ve ülkeyi yangın yerine çevirmeye devam ediyor. Konumu tartışmalı hükümet yetkilileri gazeteleri ve gazetecileri, muhalif parti yöneticilerini hedef gösterecek açıklamalar yapıyor. Haber sitelerine erişim yasaklanıyor. Ev baskınları ve işkenceler sıradanlaştırılıyor. Yasal olan barışçı gösteri yapma hakkı bile sudan gerekçelerle yasaklanıyor. Muhaliflere yönelik orantısız güç kullanımı ve hatta silahlı saldırılar artarak sürüyor.
Demokratik siyaset hakkı gasp edildiğinde savaş başlamış oluyor aslında. Geçici hükümet muhalif seslerin temsilcisi olan siyasal partileri “hainlerin partisi” ve milletvekillerini de “hainlerin vekili” olarak dikkate alıp bu yönde bir mühendislik sergilemeye çalışıyor. Böylece hem hükümet olma halini sürdürüyor ve hem de plan gereği yapılacak erken seçimde tek başına iktidar olmanın yolunu açıyor. Kısacası kan ve gözyaşı üzerinden yeni bir seçim darbesiyle tüm muhalif kesimler etkisizleştirilmekte ve kutuplaştırıp ayrıştırma planı tüm boyutlarıyla hayata geçirilmektedir.
Her anlamda edinilen acı deneyimlere rağmen toplum mühendisliği marifetiyle “düşmanlaştırılan” ve “hain” ilan edilen toplumsal muhalefet meclisteki muhalefetle buluşamamaktadır. Bunun sebebi, koalisyon ortağı olmak uğruna durumdan vazife çıkaran bazı parti yöneticilerinin basiretsizliği ve korkaklığıdır. Böylelikle hem Kürt Hareketiyle Türkiye Solunun, emek hareketinin ve Alevilerin ortaklaşması engellenmekte ve hem de meclis dışındaki muhalefetle meclis içi muhalefetin buluşmasının önü kesilmektedir. Bu tabloya göre barış açısından durum hiç de iç açıcı değildir.
Şimdi yapılması gereken barışı savunmak üzere muhalif tüm güçlerin ortaklaşmasını sağlamaktır. Bu ortaklaşma savaşa son vereceği gibi barış sürecini yeniden canlandırabilir. Bu ortaklaşma geleceğe yönelik umutları artırabilir ve toplumdaki endişeleri giderebilir. Bu ortaklaşma kanla beslenen güçleri ve onların tuzaklarını açığa çıkarabilir. Bu ortaklaşma faşist ve gerici kesimlerin yanı başımızdaki devrimsel gelişmeleri boğmasına engel olabilir ve böylece geniş bir coğrafyada barışın filizlenmesini sağlayabilir.
Tekrar vurgulamak gerekirse: Topyekûn savaş kararı Barış Bloku’nun kurulup güçlendirildiği, çatışmasızlığın her şeye rağmen sürdürüldüğü, koalisyon görüşmelerinin iyi yönde seyrettiği ve meclisin toplantıya çağrılması için başvuruda bulunulduğu bir ortamda alınmıştır. Kısacası barış için koşulların görece olgunlaştığı bir anda militarizm horlatılmış ve barışı savunan tüm kesimlere saldırı başlatılmıştır. Meclis dahil olmak üzere halkları ve farklı toplumsal kesimleri temsil eden tüm kurumları devre dışı bırakan faşist bir darbedir söz konusu olan.
Bu sebeple mücadeleye yönelik ortaklaşmayı sağlamanın barışı savunmak ve sağlamak anlamına geldiğini unutmamamız gerekiyor. İnsan hayatını, doğayı, ülkenin geleceğini ve toplumsal barışı hiçe sayan bir zihniyeti dönüştürecek bu ortaklaşma aynı zamanda olası erken seçimin zorluklarını da göğüsleyecektir. Ülkemizi ve Yakın-Doğuyu yangın yerine çeviren savaşa karşı barış, barış, barış!
- Nobel bilim ödülleri ışığında Türkiye'ye bakmak 20 Ekim 2016 00:29
- Kısacık ömürlere neler sığdırılırmış neler! (2) 06 Ekim 2016 00:07
- Kısacık ömürlere neler sığdırılırmış neler! 22 Eylül 2016 00:52
- Bu kaos ve kabus ortamında barış olası mı? 25 Ağustos 2016 00:32
- Kentlerimiz ve demokrasimiz 11 Ağustos 2016 01:00
- Darbe girişimi, normalleşme ve demokrasi 28 Temmuz 2016 00:51
- Su uyur, Milli Eğitim Bakanlığı uyumaz 14 Temmuz 2016 01:00
- Ne yazmalı ve ne yapmalı? 30 Haziran 2016 00:52
- Militarist ve gerici eğitimle nereye? 16 Haziran 2016 00:52
- Paranın padişahlığı ve güçlünün hukuku 02 Haziran 2016 01:00
- Bilim karşıtlığı, yozlaşma ve faşizm 19 Mayıs 2016 00:52
- Yüzleşemediğimiz için yozlaşıyoruz! 05 Mayıs 2016 01:00