03 Ağustos 2015 00:57

Halk savaşa karşı; ya AKP ve MHP?

Halk savaşa karşı; ya AKP ve MHP?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Koalisyon görüşmelerini sürdüren AKP ve CHP temsilcileri bir yandan çok “iyimser” ama öte yandan da “Bu görüşmeler başarısızlığa uğrayacak ama bunun müsebbibi biz görünmemeliyiz” kaygısının yön verdiği bir “ihtiyat”la konuşuyor. Ne var ki, gerçekte AKP’nin direksiyonu MHP’ye kırdığı, ”paralel koalisyon görüşmeleri” yaptığına dair haberler de giderek kuvvetleniyor.
AKP’nin “düşmüş hükümeti”nin”savaş tamtamları” eşliğinde giriştiği, içeride ve dışarıda “sonuna kadar sürecek” dediği asker-polis operasyonlarına “devam kararlılığı” dikkate alındığında kendileri için en uygun zamanda “erken seçim”i de içinde “gizli ajanda” olarak taşıyan bir AKP-MHP koalisyonunun daha güçlü bir olasılık olduğu da başlıca seçenek olarak ortadadır. 
Türkiye nüfusunun çok büyük bir bölümü savaşa, ülkenin savaş ortamına sürüklenmesine karşıdır. 

Bugün de hiçbir aklı başında TC vatandaşı, eğer savaş ortamının yarattığı “dumanlı hava”dan yararlanarak kendisine yeni siyasi ya da ekonomik rant sağlama oyunu oynamıyorsa, Türkiye’nin savaşa karıştırılmasına karşıdır. Ve elbette bu vatandaşlar, Türkiye’nin fiilen bir savaşa sürüklenmese de ülkede savaş varmış gibi ortam oluşturularak, olağanüstü yetkilerle donatılmış makamlardaki kişilerin hırsları ya da onların arkasındaki egemen güç odaklarının çıkarları uğruna özgürlüklerin kısıtlanması ve halkın talepleri için mücadelesinin yasaklanmasına karşıdır. Hele de etnik ve mezhepsel gerekçelerle halkların birbirini boğazlamasına halkın çok küçük bir kesiminin bile evet demeyeceğini bilmek için kahin olmaya da derin analizler yapmaya da gerek yoktur. 

Ancak siyasal platforma geçtiğimizde halktan, toplam olarak yüzde 57 dolayında oy almış AKP ve MHP’nin bu savaşa karşı olan halk çoğunluğunun, dolayısıyla kendilerine oy veren seçmenlerin de büyük bir çoğunluğunun taleplerine ihanet eden bir savaş simsarlığına soyunduklarını görüyoruz.

İçinde yüz dolayında kurumun yer aldığı Barış Bloku, HDP, EMEP, ÖDP gibi partiler, çeşitli gençlik çevreleri, kadın örgütleri çatışmaların durması ve “Çözüm Süreci” etrafındaki görüşmelerin başlaması için çağrılar yapıyorlar. Ve nihayet önceki gün AKP’ye çok yakın aydınların da içinde yer aldığı, “Akil İnsanlar Grubu”ndan 20 kişi, bir bildiri yayımlayarak,  Hükümete ve PKK’ye “çatışmasızlık durumuna dönülmesi” ve “Çözüm için görüşmelerin başlaması” çağrısı yaptılar. Gazetemizi izleyen okurlarımız, savaş karşıtı mücadeleye KESK, DİSK gibi sendika merkezlerinin yanı sıra işçilerin ileri kesimlerinden de katılımlar başladığını görüyor. İzmir, Kayseri merkezli olarak bu girişimlerin bugün olduğu gibi, gelecek için önem taşıyan örneklerini gördük. 

Ama bütün bu yaygın tepkilere karşın; Cumhurbaşkanı, Başbakan, AKP ve Hükümet sözcüleri, klişe bir vatan millet edebiyatı, “şehitlik” hamaseti etrafında halkı yanıltıcı bir propaganda yürüterek, Kenan Evren ve Tansu Çiller tarafından bir karşı-atasözü düzeyine yükseltilen “son terörist yok edilinceye kadar operasyonlar sürecek” klişesine yeniden sarıldılar. 

Erdoğan ve Davutoğlu’nun “düşmüş” hükümetinin izlediği Türkiye’yi bölgedeki çatışmaların içine çekme ve Kürt güçlerine karşı savaşı yeniden başlatmayı bir marifet gibi öne çıkararak asker ve polis operasyonlarını ısrarla sürdürme siyasetine karşı “Savaş politikalarına hayır” çağrıları CHP’den de gelmeye başladı. CHP’li vekiller bölgedeki illere giderek raporlar hazırlarken aynı zamanda bölge halkının taleplerini de dillendirmeye yöneldi.

Savaş politikalarına yönelmiş bir AKP ile “savaş politikalarına son verilmesi ve sorunun çözümü için Meclisin devreye girmesini” isteyen CHP’nin nasıl koalisyon yapacağını ya da yapamayacağını muhtemeldir ki bugün görüşmeleri yürüten iki partinin sözcülerinin ağzından duyacağız.

Elbette bir “AKP-MHP Koalisyonu savaş hükümeti” olma özelliklerini ağırlıkla taşır. Ama, bugünkü oluşturulan konseptle biçimlenecek bir AKP-CHP Hükümeti’nin bir “çözüm” ve “barış” hükümeti olmayacağı da ortadadır. 

Kısacası AKP hangi partiyle koalisyon kurarsa kursun, asıl olan halkın, işçi sınıfının çoğunluğunun “savaşa, savaş politikalarına hayır”, “çatışmasızlık sürecine dönülsün”, “çözüm için müzakere başlasın” diyen bir mücadele hattında birleşmesidir. Burada da en önemli görev elbette Türkiye’nin demokrasi güçlerine ve sınıf partisine düşmektedir. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa