06 Ağustos 2015 01:00

El ele birlikte çöküşe doğru!

El ele birlikte çöküşe doğru!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bir zamandan beri, “makul bir milliyetçilik” çizgisinde görünerek siyasi rant sağlamak için çaba harcayan MHP; 1970’li yıllarda “komünizme karşı devleti savunma” adına oluşturulan ırkçı-şoven, hedefe koyduğu toplumsal kesimlere karşı şiddet kullanmayı esas alan, kontra güçlerle işbirliği içinde hareket eden “fabrika ayarlarına” dönmenin ciddi işaretlerini veriyor.

AKP’nin köşeye sıkışmışlığından kendisine muhtaç hale gelmesinden de yararlanarak 70’lerin “Milliyetçi Cephe Hükümeti” günlerini hatırlamış olmalı ki, MHP; ‘Milliyetçi Cephe Hükümeti’nin 2015’teki versiyonu sayılacak ve bir “Savaş Hükümeti” olacak AKP-MHP Koalisyonu ya da MHP’nin desteğinde “erken seçim tezgahı”yla süslenmiş bir “AKP Azınlık Hükümeti” için harekete geçmiş bulunuyor.

Bahçeli ve MHP merkezi, AKP’ye koltuk değnekliğinin de sırıttığı bu yönelişin MHP tabanında yaratacağı hoşnutsuzlukları bastırmak için (MHP’nin Meclisteki gücünü, AKP’ye koltuk değnekliği için kullanmasının parti tabanında ciddi rahatsızlık yarattığı artık biliniyor) provokatif bir çizgi izliyor.  

MHP yöneticilerinin, uzun uzun AKP ile hiçbir şekilde koalisyona girilmeyeceğini açıkladıktan sonra, son cümleyi, “Vatanın bize ihtiyacı olduğunda ülkeyi hükümetsiz bıraktırmayız” biçiminde kurarak koalisyon görüşmelerini sabote eden tutumu, 7 Haziran gecesinden beri MHP’nin başlıca tutumu olmuştur. Bu genel tutumun da ötesinde, MHP gibi disiplinli bir partinin yöneticilerinden beklenmeyecek biçimde, kimi parti yöneticileri “AKP azınlık hükümetine destek vereceğiz” açıklaması yaparken, onu derhal yalanlayan başka yöneticiler ise aslında yalanlamalarını bile yalanlayan açıklamalar yapmaktadır. Öyle ki, koalisyon çalışmalarını sürekli provoke eden çizgi, HDP’ye oy veren altı milyon kişiye “şerefsizler” diyerek her tür ahlak ve edep ölçüsünü zorlarken, Bahçeli’nin danışmanı zat da “Çantamda 3000 şerefsizin listesi var” diyerek, izansızlığı HDP’ye oy veren kişileri tehdit etmeye, onları hedef göstermeye kadar götürmüştür.

Oysa 7 Haziran Seçimi’nde “AKP’ye yeter” diyen ve bunun yolunun HDP’ye destek vermekten geçtiğini fark eden epeyce bir MHP taraftarının da HDP’ye oy verdiğini herhalde en iyi Bahçeli ve çantasında liste taşıyan MHP önde gelenleri bilir. Ki, onların içinde boğazdaki köşkünde viskisini yudumlayan MHP’lilerin olması da kuvvetle muhtemeldir. Ve bu MHP’liler şimdi; “Reis bizi de şerefsiz ilan etti!” diyerek, bir muhasebe yapacaklardır herhalde!

Davutoğlu’nun bir adım atmak için kırk kez düşündüğü, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ayak sürdüğü ve kendi amacına doğru sürüklediği, MHP tarafından da sürekli provoke edilerek “ilerleyen” AKP-CHP Koalisyonu görüşmeleri de “tamam mı devam mı” aşamasının hemen eşiğine geldi.

AKP ve CHP heyetleri, “koalisyon görüşmeleri”nin ilk etabını tamamlayarak, raporlarını genel başkanlarına sundular.

Eğer Davutoğlu isterse, Kılıçdaroğlu ile görüşerek, görüşmeleri genel başkanlar seviyesine taşıyacak ve CHP ve AKP heyetleri “Hükümet Programı” için çalışmaya başlayacak!

Yok eğer Davutoğlu, CHP ile koalisyon yapmaya yanaşmazsa, bu sefer MHP ile görüşmeler başlatılacak!

Yani koalisyon için pazarlıkların prosedürü böyle işleyecek.

Ancak burada MHP faktörü bu süreci bozacak mahiyette.

Çünkü yukarıda da belirtildiği gibi, MHP bir yandan “Hiçbir şekilde azınlık hükümetine destek vermeyeceğini” söylüyor. Ama aynı zamanda bir “Seçim Hükümeti” kurulmasını da istemiyor. Gerekçesi ise bir “Seçim Hükümeti”nde HDP’nin de dört bakanlık alacak olması. Ki, AKP de aynı nedenle bir “Seçim Hükümeti” kurulmasına karşı.

Bu durumda eğer bir koalisyon hükümeti kurulamazsa, geriye tek seçenek olarak MHP’nin desteğinde AKP’nin “Azınlık Hükümeti” kurması kalıyor. Ama bu “Azınlık Hükümeti”,  gerçekte tarihini AKP ve MHP’nin belirleyeceği, muhtemelen iki parti için de en elverişli zamanda, seçime gidecek bir “Erken Seçim Hükümeti” olacak! Böyle bir seçenek AKP için “yeme de yanında yat” seçeneğidir.
Yani MHP; AKP ile suç ortaklığı içinde, Anayasa’ya karşı hile yaparak, Erdoğan’ın “fiili başkanlığı”nda ve AKP Hükümeti’nin yedeğinde ülkeyi bir zaman sonra seçime götürecek bir “Azınlık Hükümeti” ucubesi için kapısını AKP’ye açmıştır.

Ancak, ülkeyi faşizm ve savaşa götürecek böyle bir girişim, “başarılmış” göründüğünde bile sürdürülmesi olanaklı olmayacak bir girişimdir.

Bu yüzden adı ne olursa olsun, böyle bir hükümet, ülkenin hiçbir sorununu çözmeyeceği gibi, Erdoğan-AKP ve MHP’nin birlikte çöküşünün son aşaması olacak tüm etkenleri de harekete geçirecek bir hükümet olacaktır.

Basının iki temel görevi, haberleriyle kamu adına her tür iktidarı denetlemek ve gerçeğe ulaşmak için her türlü görüş ve sesin kamuya ulaşmasını sağlamaktır. Bu görevlerden biri sınırlamaya uğrarsa ülkede basın ve ifade özgürlüğü, dolayısıyla demokrasiden söz etmek imkansız hale gelir. Bugün gazetelere, haber ajanslarına, televizyon ve internet sitelerine getirilen sansür, kısıtlama ve baskılar özgür medyanın işlevini hedef almaktadır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa