07 Ağustos 2015 05:18

‘6 milyon oy kaosa verildi’ tantanası

‘6 milyon oy kaosa verildi’ tantanası

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bundan 7 sene önce, 2008’de, Hürriyet gazetesi “411 el kaosa kalktı” manşetini attı. Gazetenin yöneticileri mecliste halk tarafından seçilmiş 518 milletvekilinin 411’inin başörtülü eşi olan cumhurbaşkanına geçit vermesini büyük bir facia olarak görüyorlardı. O zamanlar orducu, Kemalist statükoyu temsil eden Hürriyet’e bakılırsa “türban” ülkeyi bölecekti ve toplumsal kutuplaşma büyük endişe yaratmaktaydı. 

O günlerde Tayyip Erdoğan Hürriyet’in yöneticilerine şöyle seslenmişti: “Şimdi tabii adama sorarlar. Hani sen özgürlükçüydün. Hani sen hak ve hürriyetlerden yanaydın. Adın Hürriyet, attığın bu başlık ne? Tamamen ters.”

Bugünlerde de hem İslamcı basında hem de AKP’ye destek veren laik ticari medyada 7 sene önceki Hürriyet’in manşetine benzer haber başlıkları görüyoruz. HDP’ye giden 6 milyon oyun kaosa verildiği söyleniyor. Kürtlere verilen oyların terörü tetikleyeceği, ülkeyi içinden çıkılmaz bir karmaşaya sokacağı iddia ediliyor. 

Statüko ve devlet aklı bu topraklarda hep aynı mantıkla çalışıyor. 

Bükemediğin bileği kes. 

Yenemediğin siyasi partiyi kapat. 

Halkın geniş bir kesiminin oyunu alarak parlamentoya temsilci sokan partiye verilen yasal devlet yardımını engelle. 
Gerekirse seçilmiş partinin genel başkanını suçlu ilan et, hapse tık. 

Canın çekerse seçilmiş vekili yuhalat, meclisten at, vatandaşlıktan çıkar, ülkeden kov; artık nereye kadar giderse… Halkın oylarıyla seçilmiş vekilleri ve/veya yasal bir siyasi partiyi kapatmak için her türlü güç kullanmak serbest bu ülkede. İktidara ve statükoya rakip parti aleyhine fabrikasyon delil üretmek, medya saldırılarıyla o partiyi marja itmek, o partiye oy verenleri yasadışı ilan etmek de sıradan olay. Bugüne kadar çok örneğini gördük, AKP döneminde de aynı demokrasi katliamını yaşıyoruz. 

AKP, normal şartlar altında 2002’de iktidara geldiğinde bu saçma sapan ve akıllara durgunluk veren antidemokratik, hastalıklı düzeni değiştireceği iddiasındaydı. AKPgillerin samimi olduğunu düşünenler vardı; sözde demokrat olduklarını düşünenler de. “Bir de bunu deneyelim, bakalım ne çıkacak,” diyenler oldu. Bunca yıl benzer saldırılara maruz kalarak demokratik temsil hakkından geri bırakılmış bir siyasi görüşün en nihayetinde alnının akıyla aldığı oylarla iktidara gelmesini demokrasinin bir gereği olduğunu kabul eden makul insanlar da… Ama asıl AKP’nin genel başkanının meclise girişi demokrasi tarihimizde bir dumurlar dehasıydı. 2002 seçimleri sırasında yasaklı olan Erdoğan milletvekili adayı olamamış, haliyle meclise girememişti. Seçim sonrası yasak kalkınca, “İlle de liderimiz Tayyip Erdoğan olacak” diyen AKPgillere destek CHP lideri Baykal’dan gelmiş ve Erdoğan’ı meclise sokmak için Siirt’teki seçimler “bir şekilde iptal edilip” orada yeniden seçim yapılarak “liderin” meclise girmesi sağlanmıştı. Siirt’ten meclise girmiş olan Jet Fadıl’ın milletvekilliği düşürülerek yerine Tayyip Erdoğan meclise sokulmuştu. 

İstersek istediğimiz adam için yeniden sandık kurar seçim yaparız biz bu ülkede. 

Eğer istemezsek, hali hazırda seçilmiş bir parti liderini meclisten atmak için de yeniden seçim yaparız. İşini bilen, gücü de olan için çok basittir bizde demokrasi. Biraz kendin pişir kendin ye misali. 

Bakın, şimdi Demirtaş’ı yemeye çalışıyorlar. Bunun için mecliste eskiden Baykal’ın Erdoğan’a verdiği gibi bir destek bulmaları yeterli. Şu anda kullanışlı kişi Devlet Bahçeli gibi görünüyor. Kim olduğu fark etmez. Yeter ki yanlış işlerini meclis çatısı içinde meşrulaştırsınlar, halkı da medya aracılığıyla yaptıklarının meşru ve akılcı olduğuna ikna etsinler. 

Şimdi 6 milyon oy kaosa kalktı tantanasıyla HDP’yi kapatmak veya Selahattin Demirtaş’ı yok etmek derdindeler. 
Liderin öneminin farkındalar. Aynı Erdoğan’a özel seçim sandığı kurup onu Siirt’ten meclise soktukları gibi, şimdi de Demirtaş’ı özel seçimle meclisten atmak niyetindeler. 

2002’den bu yana bir adım ilerleme yok bu ülkenin siyasi teamüllerinde. Gücü yeten için her türlü siyasi yolsuzluk mubah. 
Önceki gün Cumhurbaşkanı’nın baş kılavuzu Burhan Kuzu TV’de konuşuyordu. “Yok böyle bişey”, “Ne alakası var?” tarzında yanıtladığı pek çok sorunun arasında bazı önemli mesajlar verdi Sayın Kuzu. Demirtaş hakkında açılan davalar sorulduğunda “Ne olacak canım, HDP’de bir lider gider bir başka lider gelir,” diyen baş danışmanın rakip siyasi partinin başkanının kim olacağına dair bu derece kolay yorum yapabilmesi tüyler ürperticiydi. HDP’ye oy veren seçmeni ise “AKP’ye karşı taammüden oy vermiş” suçlu bireyler gibi tarif etmesi kanları dondurdu. Büyük şehirlerde semt semt, hatta isim isim AKP’ye tepki oyu verenleri biliyorlarmış. Öyle dedi Sayın Kuzu. MHPgiller 3 bin kişilik “HDP’ye oy veren şerefsizler” listesi yapıyor. AKPgiller rakip partiye oy verenleri cezalandırılacak suçlu gibi kategorize ediyor. Dumurlara gark olmayıp da ne yapalım? 

6 milyon oy kaosa verildi diyerek seçimleri yok say, milletin oyuna şerh koy, mecliste çoğunluğu kaybettiğin için “alın misketlerinizi oynamıyorum” diyen şımarık çocuk gibi kendi istediğin seçim sonucunu bulana kadar milleti sandığa götürüp getirmeye devam et. Oh! Hayat size güzel. 

Bu halk bunca yıl sonra hala bu alçakça siyasi manevraları normalmiş gibi kabul edip yaşamaya devam edecekse, söylenecek söz yok. Ama ben asıl AKPgillere sormak istiyorum: Millete “HDP’yi dağ yönetiyor, ülkeyi bölecekler, asla böldürtmeyiz” korkusunu pompalıyorsunuz ya… İşte şimdi aynı 2008’de Ertuğrul Özkök’ün “türbanlı” cumhurbaşkanı eşine bakarak attığı manşete benziyorsunuz. Özkök o başlığı attığında başörtülü först leydinin ülkeyi bölmeyeceğini biliyorduk. Şimdi de Kürtlerin ülkeyi bölmek gibi bir niyeti olmadığını biliyoruz. Tam tersine, Kürtlerin barış için oy kullandıklarını, daha seçim öncesi Diyarbakır’da patlayan sinsi bombalardan yaralı kurtulan insanların bile şiddete şiddetle karşılık vermeyip, sargılı bedenleriyle sandığa gittiği bir ülkede yaşadığımızı görüyoruz. Siz ise HDP’ye oy veren 6 milyon seçmenin kaosa oy verdiği yalanıyla halkı uyutmaya çalışıyorsunuz. Tek derdiniz tekrar tek başınıza iktidar olmak. Demokrasi, siyasi ahlak, hak, hukuk umurunuzda değil. Şimdi adama sorarlar. Sizin partinizi adı Adalet ve Kalkınma partisi, nerede kaldı sizin adaletiniz? Adın adalet, ama yaptığın şeye bak.Tamamen ters. 

Son not: Sansüre karşıyız

Basının iki temel görevi, haberleriyle kamu adına her tür iktidarı denetlemek ve gerçeğe ulaşmak için her türlü görüş ve sesin kamuya ulaşmasını sağlamaktır. Bu görevlerden biri sınırlamaya uğrarsa ülkede basın ve ifade özgürlüğü, dolayısıyla demokrasiden söz etmek imkânsız hale gelir. Bugün gazetelere, haber ajanslarına, televizyon ve internet sitelerine getirilen sansür, kısıtlama ve baskılar özgür medyanın işlevini hedef almaktadır. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa