08 Ağustos 2015 01:00

Çözüm süreci, Silopi ve hükümet

Çözüm süreci, Silopi ve hükümet

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Diyarbakır, Malatya hava üslerinden kalkan savaş uçaklarıyla sadece günlerdir Kandil’i, Hakurk’u, Cilo Dağı’nı, Diyarbakır’ın, Hakkari’nin kırsal alanlarını değil, “Çözüm Süreci”ni de bombaladılar; bombalıyorlar.
Günlerdir başlıca kentlerde ve bölge ilerinde süren polis operasyonlarının ve askeri harekatların amacı da “Çözüm Süreci”ne karşı operasyon olarak devam ediyor. Bu operasyonlar Şırnak’ın Silopi ilçesinde, dün sabah saatlerinden beri, 90’lardaki ya da 2012 günlerindeki gibi sokak çatışmalarının yaygınlaştığı, belirli alanlarda “devletin mi yoksa gerillanın mı hakim olduğu” tartışmasının yapıldığı günlerdeki düzeyine varmış bulunuyor.
Daha 20 gün önce “barış mücadelesi”nin, “Çözüm Süreci”nin ilerlemesi için neler yapılması gerektiğine dair umutlu tartışmalar yapan Silopi halkı, bölge halkı, Türkiye’nin her milliyetten “Çözüm Süreci’ne devam”dan yana tutum almaya devam eden halkları şimdi, “savaşa karşı mücadele”yi, “barış sürecinin nasıl katledildiğini, katledenlerden hesap sorulmasının gereği”ni tartışıyor.
Dün Silopi’nin Zap Mahallesi’ni kuşatıp, “mahalleyi ele geçirme operasyonu” düzenleyen polise karşı direnilmesi üzerine (şu ana kadar üç kişinin yaşamını yitirdiği 15 dolayında yaralı olduğu belirtiliyor) başlatılan operasyonun bir askeri harekata dönüşerek sürdüğü, Silopi’de hasta taşıyan araçların hastaneye ulaşmasına, itfaiye araçlarının yangınlara müdahalesine izin verilmediği belirtiliyor. Kentin Belediye Başkanı ve HDP’nin Şırnak milletvekillerinin de olayları yatıştırmak üzere girişimler yapmasına fırsat verilmediği gelen haber arasında.
Kısacası Silopi’de tam bir savaş ortamı olduğuna dair haberler geliyor. Ve dahası Hükümet bu politikasında devam ederse Silopi örneklerinin yayılacağının da işaretleri her gün çoğalıyor.
Bir yandan çatışmaların yayıldığı haberlerinin, ölüm haberlerinin arkası kesilmiyor ama bir yandan da çatışma örneklerinin yayılmaması ve “Çözüm Süreci”ne bağlı girişimlerin yeniden başlatılması için girişimler de yoğunlaşmış bulunuyor. Bu çerçevede Barış Bloku başta olmak üzere demokrasi güçlerinden irili ufaklı girişimler yapılıyor.  Nitekim Barış Bloku, “Savaş politikalarına hayır!” demek ve savaşa karşı mücadeleyi ilerletmek üzere 9 Ağustos’ta yeni bir miting kararı alırken, HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş da Avrupa’da KCK’nin temsilcileriyle görüşerek, girişimlerini daha ileriye taşımaya çalışıyor.
KCK sözcülerinin “çatışmasızlık durumuna” dönmek için operasyonların durdurulması ve Öcalan’la görüşme yasağının kaldırılmasını istedikleri, çünkü “çatışmasızlık durumuna geçmek için Öcalan’la görüşmeleri gerektiğini” söyledikleri belirtiliyor.
Bu önemli gelişmeler karşısında Hükümet cenahında yapılanlar ise, “şehitlik”, “silahların derhal bırakılması” ve “terörizm” üzerine demagojik söylem ile operasyonların pervasız biçimde sürdürülmesidir. Bu cenahta olumlu gözüken, sadece Hükümetin Öcalan’la görüşmeleri sürdürdüğüne dair ve gidişat konusunda Öcalan’ın kimi girişimlerini olduğuna dair söylemler.
Kulislerde ise Erdoğan ve Hükümetin anket yaptırdığı, eğer çatışmalar AKP’ye desteği artıran bir rol oynuyorsa, girilen yolda ilerleneceği, aksi halde bir manevra ile “ateşkese dönüleceği”nden söz ediliyor. Dahası Erdoğan’ın “erken seçime” mutlaka “savaş hali” içinde gitmek istediğine dair “korkunç” iddialar da var. Ancak şu tartışılmaz biçimde ortada ki, AKP Hükümeti ve Erdoğan, asker ve polis operasyonlarını Kürt hareketi üstünde baskı oluşturarak, Kandil Öcalan, Öcalan HDP, HDP Kandil,… arasında bir çatlak yaratmak ve bu çatlağı bölünmeye dönüştürmek amacıyla yoğunlaştırmıştır. Bu yüzden de  Hükümetin, burada “başarılı olmadığını” görünceye kadar operasyonları sürdürmesi şaşırtıcı olmaz. Ve eğer Türkiye’nin demokrasi güçleri, Hükümeti bu niyetinden caydırıp, çözüm masasına dönmesini sağlayamazsa, Hükümet operasyonları çeşitli biçimler altında sürdürmekten vazgeçmeyecektir.
Şimdi gelinen yer böyledir. Ve bu yer Silopi’de uçlaştığı biçimde bir “kent savaşına” dönüşme eğilimlerini de güçlendirecek biçimde sokak çatışmalarını yaygınlaştıracak görünmektedir. Hükümet girdiği yolda ilerlerse; Kürt sorununu Kürt güçlerini tasfiye ederek çözme ve yarattığı baskıyla “erken seçimi kazanma” hayallerinde ısrar ederse bu yol Türkiye’yi sadece bölgede iç savaşın yaşandığı ülkeler kategorisine götürür.
Bu yüzden “Çözm Süreci” çerçevesindeki girişimlere dönüş ve bunun gereği olarak “çatışmasızlık durumuna geçiş”  iki taraf için de ertelenemez bir adımdır. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa