9 Ağustos 2015

“Anlatayım: Cenazende oğlum, tabutunu Macar bayrağına saracaklar. Kırmızı! Beyaz! Yeşil! Neyse, vatan millet diye birtakım yalanlar atacaklar. Sesini duyacağım, ‘Ağırlıklar benim cebimde,’ diyeceksin gülerek. Ama o ince papaz, o arkadaşın olan, herkesi susturacak. ‘Rica ederim, dinleyin,’ diyecek elini kaldırarak. Bundan fazlası onun da elinden gelmez. Tanrı’da hoşuma gitmeyen, her şeye kadir olması... Sanırım orada, buğulanan gözlük camlarını silen dostun Tanrı olsaydı, daha rahat hissederdim kendimi. Neyse.”
Bu uzun alıntı taze okuduğum bir kitaptan. Adını taze duyduğum Macar yazar Peter Esterhazy’nin Kalbin Yardımcı Fiilleri’nden bir parça. Anne, oğluna konuşuyor. Öncesinde oğlu annesine konuşuyordu. Ölüm.
“Ölüm de var” diye bağıran bir film karakteri mi vardı?
Mungan’ın en sevdiğim kitabı halen Yaz Geçer’dir. Tevriyeli adını, bendeki o dalgalı mavi kapağı, sonraki baskılarını da almama rağmen ilk baskısını kütüphaneye koymak istediğimi iyi hatırlıyorum. Evet, otur kalemi al eline yaz, geçer. Evet, mevsim olan, kimi zaman tasvir edilen cehennem her ne ise onu hatırlatan yaz da geçer. Yaz bu, neler geçmiş, o mu geçmiyor?
Ama kimi yaz var, o bekleniyor. Bazan, o beklediğim yaz bu yazdı diye hevesleniyorsun. Çıkmıyor o yaz. Sonrakini bekliyorsun. Sıcak öğle sonları, serinlik umulan akşamlar, geç inen geceler, uzun süren gündüzler. “Şafaktan güneş alınan” kimi sabahlar henüz gelmemiştir. İşte gelir.
Cenazelerde kimi tabutlara kimi bayraklar sarılıyor. Bilindik nutuklar, hamasetler, “unutmayacağız”lar eksik edilmiyor. Devlet töreni, en önde vakur duran akrabalar, köşede bir yerde hıçkırarak ağlayan ahbap û yaran. Biliyoruz. Görmüyorduk bir süre belki ama biliyoruz. Gencecik insanlar düşüyor toprağa. Bu ‘düşüyor’u da eskiden gereksiz estetik gayreti olarak bulurdum. Değilmiş. Düşmek. Birinci anlam.
Ben hiç Macaristan’a gitmedim ama bayraklarının rengini ve işte birkaç edebiyatçısını biliyorsun. Zorlasam, birkaç futbol takımını da anımsarım, belki kimi topçusunu da. İşte gene zorla, belki ünlü figürler, mahalli yemekler de bulurum. Ama Macaristan’da 1950 yılında doğmuş biri de işte çok benzer bir şey resmediyor. Bayrak. Nutuk. Din adamı. Tören.
Bu hafta, sekizinci ayın sekizi benim için mühim. Hiçbir şey değilse bile, misafirlere Mem û Zîn hediye edeceğim bir 8.8.15 yaşayacağım. Uzun yazmaya belki yerim dar ama yaz bu, geçer biliyorum. Gencecik canlar toprağa düşmesin, Esterhazy böyle cümleler yazmak zorunda kalmasın, Mem û Zîn hep hediye edilsin, çok ağızdan gülelim istiyorum. Çok mu şey istiyorum? Benimki anca saflık.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yüzsüzlük seferberliği

Yüzsüzlük seferberliği

“Vergide adalet” sözünü ağzından düşürmeyen Maliye Bakanı Şimşek’in başlattığı seferberlikten yine sermayeye kıyak çıktı. Bütçede sermayeden alınacak 2.2 trilyon TL vergi gelirinden vazgeçen iktidar, trilyonlarca liralık gelir elde eden 100 şirketin, 62.5 milyar liralık vergisini erteledi. Yüksek enflasyon nedeniyle Türkiye’nin en zenginleri listesinde yer alan patronların ödeyeceği vergi kuşa dönecek.

Borsa İstanbul’da işlem gören ve 2024 yılında 3.6 trilyon TL gelir elde eden 100 büyük şirketten 62.5 milyar TL tutarında vergi tahsil edilmedi.

Türkiye’nin en zengin 10 ismine ait sadece 8 şirketin toplam 18 milyar TL’lik vergi borcu ertelendi.

Çevre Bakanı Kurum’un Emlak Konut Genel Müdürlüğü döneminde özelleştirilen Emlak Konut’tan tahsil edilmesi gereken 6.9 milyar TL tutarında vergi alacağı ertelendi.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
MEB’in tarikatlardan sonra Ülkü Ocaklarıyla protokol imzalamasının ardından Ülkü Ocaklarının okullarda düzenlediği etkinliklerin propaganda ve eleman kazanmaya dönüştüğü iddiaları gündeme geldi

Evrensel'i Takip Et