Pek çoklarına göre dünyanın en prestijli ve güçlü futbol ligi olan İngiltere Premier’inde perde açıldı.
2011’den bu yana Şampiyonlar Ligi’nde son 8’e yalnızca 2 İngiltere takımı(2’si de Chelsea) kalmış olabilir ve bu, haklı olarak İngiltere ligi hakkında belli soru işaretlerini gündeme getirebilir. Ancak bunun –İngiltere takımlarının uluslararası alandaki görece başarısızlığı- ebedi bir hikaye olduğunu aklımıza getirdiğimizde son dönemde yükselen tartışmaların aslında çok da yeni olmadığını fark ederek sakinleşebiliriz.
Evet, futbolu bulan İngilizlerin ligi her zaman kalitelidir ve bilhassa Premier Lig çağından(1992’den bugüne) itibaren bu daha da netleşmiştir. Ancak bu toplam kalite, kendisini beynelmilel zaferlerle sonuçlandırma konusunda İspanya, İtalya, Almanya takımlarının çok gerisindedir.
Yine de bence bu, Premier Lig’in kalitesinin zihinlere itinayla yerleştirilmiş bir reklamcılık başarısı olduğunun kanıtı olarak görülemez. Göz var nizam var, Bundesliga gözbebeğimiz, La Liga dünyanın tartışmasız iki devinin evi olsa da Premier Lig toplam kalite açısından başka bir yerdedir ve bu hafta bu konuyu tartışan Mike L. Goodman’ın Grantland’daki yazısında son 2 yılın UEFA şampiyonu Sevilla’nın hocası Unai Emery’den alıntıladığı gibi “Ekonomik olarak Hull City ile rekabet etme şansımız yok...” Bu, aslında pek çok şeyi özetliyor. İngilizlerin bunu nasıl kupa başarısına dökeceği ise başka bir hikaye. Zaten İngilizlerin kupa kazandığını görmeye pek de meraklı biri olduğum söylenemez. Bize kendi liglerinde güzel futbol izletsinler de!
Her neyse. Geçelim ilk haftadan önümüzdeki 37 haftaya ışık tutabilecek notlara.
Son şampiyon Chelsea sezona sahasında Swansea’ya karşı aldığı 2-2’lik beraberlikle başladı. Mavilerin geçtiğimiz sezon iç sahada en başarılı takım olduğunu ve ligin en az gol yiyen takımı olduğunu hatırladığımızda bu başlangıcın pek çok açıdan karakter dışı olduğunu söyleyebiliriz. Ancak sürprizler, bilhassa Jose Mourinho gibi adamların takımları için alarm vericidir. Chelsea sakin bir transfer sezonu geçirdi ve Petr Cech’i Arsenal’e, beklentileri karşılayamayan sol bek Filipe Luis’i de Atletico Madrid’e gönderdi. İlk maçta özellikle Ivanovic’in bulunduğu sağ bek mevki sallantılı görünen Chelsea, Augsburg’un sol beki Baba Rahman transferinde henüz başarı kaydedemedi. Keza Everton’ın genç stoperi John Stones da Mourinho’nun göz diktiği ancak Stamford Bridge’e getiremediği bir başka isim. Chelsea, savunmada opsiyonlarını epey rahatlatacak bu iki pahalı transferi gerçekleştiremezse, şampiyonluğun en büyük adayı olduğu sezonda sıkıntı yaşayabilir. İlk maçta alınacak puan kayıpları ise Mourinho’yu bu transferleri gerçekleştirme konusunda daha cesur hale getirecektir ki bu anlamda olumlu bir etkisi de olabilir.
Kötü başlangıç yapan bir başka takım Arsenal. West Ham’a sahasında 2-0 yenilen Topçular, beklenen çıkışı bu sezon da gerçekleştiremeyebileceğinin güçlü emarelerini verdi. Arsene Wenger’in de dediği gibi savunmada büyük sıkıntılar yaşanıyor. Slaven Bilic’in takımı karşısında hücum da fazlasıyla tıkanıktı ancak bunu sezon içerisinde aşmalarını bekliyorum. Kale ve önündeki dörtlünün şampiyonluk seviyesine nasıl çıkartılacağı ise kocaman bir soru işareti.
Sahasında Tottenham Hotspur’u 1-0’la geçerek iyi bir başlangıç yapan Manchester United’a ‘toplama takım’ görüntüsünden kurtulmak için bu tip galibiyetlerden daha fazlası gerekiyor. Louis van Gaal, Schweinsteiger, Schneiderlin, Depay, Darmian gibi transferlerle geçtiğimiz sezon başlattığı bombardımanı sürdürdü. Forvete Pedro, savunmaya Sergio Ramos takviyesi de gündemdeki yerini koruyor. Kalede David De Gea gidici gözükürken, MANU’nun özellikle stoper ve santrfor takviyesine ihtiyacı olduğu görülüyor. Ancak asıl halletmeleri gereken konu tüm bu ‘yeni’ transfer kalabalığından ortaya iyi bir futbol takımını nasıl çıkaracakları.
Manchester’ın diğer temsilcisi City, takımın ihtiyacı olan ‘yerli’ yüz boşluğunu Raheem Sterling, Patrick Roberts ve Fabian Delph transferleriyle biraz olsun doldurdu. Kompany, Mangala, Demichelis’li stoper hattı yeterince güven vermiyor ve herkes sezon sonunda Pep Guardiola döneminin başlayacağını biliyor. Ancak City’nin Sterling’le daha da güçlenen hücum hattı, onları Chelsea’den sonraki en büyük şampiyonluk adayı yapıyor.
Sağ beke Nathaniel Clyne, orta sahaya James Milner, hücuma Roberto Firmino, santrfora da Christian Benteke’yi ekleyen Liverpool herkesten daha sessiz gözükse de Coutinho’nun muhteşem golüyle sezona galibiyetle başladı. Kırmızılar ilk Premier Lig şampiyonluğu için iddialı bir aday olacaksa biraz daha harcama yapmaya özellikle de orta sahayı tamamlayacak defansif bir dinamoya ihtiyaç duyuyor.
Dünyanın en güçlü liginde şampiyonluk adaylarının görünümü aşağı yukarı böyle. Geçtiğimiz yıldan daha keyifli bir sezon bizi bekliyor. Chelsea’nın şampiyonluğu erkenden koparıp gitmesi bu kez o kadar olmayacak. Chelsea dışındaki takımların Avrupa’da en azından son 4’ü görmesi ise sürpriz olur.

Basının iki temel görevi, haberleriyle kamu adına her tür iktidarı denetlemek ve gerçeğe ulaşmak için her türlü görüş ve sesin kamuya ulaşmasını sağlamaktır. Bu görevlerden biri sınırlamaya uğrarsa ülkede basın ve ifade özgürlüğünden, dolayısıyla demokrasiden söz açmak imkânsız hale gelir. Bugün gazetelere, haber ajanslarına, televizyon ve internet sitelerine getirilen sansür, kısıtlama ve baskılar, özgür medyanın işlevini hedef almaktadır.

Evrensel'i Takip Et