Sansür
Fotoğraf: Envato
Basının iki temel görevi, haberleriyle kamu adına her tür iktidarı denetlemek ve gerçeğe ulaşmak için her türlü görüş ve sesin kamuya ulaşmasını sağlamaktır. Bu görevlerden biri sınırlamaya uğrarsa ülkede basın ve ifade özgürlüğünden, dolayısıyla demokrasiden söz açmak imkânsız hale gelir. Bugün gazetelere, haber ajanslarına, televizyon ve internet sitelerine getirilen sansür, kısıtlama ve baskılar, özgür medyanın işlevini hedef almaktadır.
Yazarlarımız, yukarıdaki paragrafı günlerden beri köşelerine taşıyorlar. Doğru yapıyorlar. Ben de görev bildim, ben de “başım gözüm üstüne” diyerek paragrafı yazımın en başına yerleştirdim.
İşte o günlerde eski bir yazar dostum, bana bir e-posta gönderdi. Yazdığı gazeteden bazı kişilerin sansürcülüğe başladığından yakınıyordu.
Canım sıkıldı, telefonu açıp sordum:
“Kim yapıyor bu sansürü?”
“Bilmiyorum, herhalde sayfa ya da gece sekreteri, ya da ona emir veren birileri” dedi.
“Vay anasına! Nasıl yaparlar bunu? Yazılarını beğenmiyorlarsa neden getirmişler seni o gazeteye?”
“Geçen gün, yazımın ilk paragrafını atmışlar, ardından gelen ilk cümleyi de düşük cümle haline getirmişler…”
“Bak kardeşim” dedim, “yazından bir virgül bile değiştirmeye kimsenin hakkı yok. Eğer gazetenin benimsediği dünya görüşüne aykırı şeyler yazmıyorsan, ahlak ve hukuk değerlerini çiğnemiyorsan, kimin haddine senin yazıların üzerinde oynamak? Her işin bir âdâbı var: Uygun düşmeyen bir paragraf yazmışsan, açarlar telefonu, gerekçesini belirterek efendice bir hatırlatmada bulunurlar, sen de yerinde görürsen değiştirirsin o satırları… Haber vermeden yazı üzerinde oynanır mı hiç?”
“Peki n’apayım?”
“Sen de haber vermeden ayrıl o gazeteden!”
“Bunu yapmak istemem. O gazeteyi çıkaranlar, düşüncelerimizin örtüştüğü can dostlarım…”
“Bak kardeşim” dedim, “ortada bir haksızlık, bir terbiyesizlik var. Gazetenin önde gelen yetkili arkadaşlarına durumu bildirmezsen bütün bunlar sürer gider… Durumu anlat onlara!”
Böyle dedim… Durun bakalım n’olacak, ne haber gelecek?
NOT: Bu yazıyı göndermeyi planladığım pazar sabahı, 50 yıllık dostum, ağabeyim Fikret Otyam’ı yitirdiğimiz haberiyle sarsıldım. Otyam’la ilgili anılar ve duygularımı ilk fırsatta kâğıda dökmeye çalışacağım.
- Veda yazısı 01 Nisan 2019 19:40
- İki konu bir de sav söz 11 Mart 2019 20:05
- Atabaş'ın ardından 04 Mart 2019 19:30
- Ceyhun Atuf Kansu 25 Şubat 2019 23:10
- Fenerbahçe’nin Hâl-i Pür Melâli 19 Şubat 2019 01:19
- Beyin Göçü 12 Şubat 2019 00:33
- ‘Selim Ağbi’yi hatırlarken 05 Şubat 2019 00:00
- İstanbul Müzik Festivali 21 Ocak 2019 23:40
- Fiyatlar yasayla düşer mi? 08 Ocak 2019 00:24
- Ankara’da yeni bir dönem mi? 01 Ocak 2019 00:34
- Erdal Erzincan'la halk müziğimiz üzerine (2) 25 Aralık 2018 00:05
- Erdal Erzincan’la halk müziğimiz üzerine (1) 18 Aralık 2018 02:47