14 Ağustos 2015 01:00

İktidar nedir? Koalisyon kimler arasında?

İktidar nedir? Koalisyon kimler arasında?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kimin gemisi yürüyor, kimin düdüğü ötüyorsa o iktidardır.
AKP’nin iktidarını sürdürme arayışı ile İncirlik’e inen kalkan savaş uçakları arasında nasıl bir bağ var? MHP’nin tavrı arasında, CHP’nin taktikleri arasında nasıl bir bağ var? HDP’nin ayarları veya ayarlanması arasında nasıl bir bağ var?
AKP veya bir diğeri ne kadar iktidar?
Koalisyonu kimler kuruyor, iktidar nasıl kuruluyor?
İktidarı kurma veya mevcut iktidarları sürdürmenin birkaç ana mekanizması bulunmaktadır:
* Kaynakları ele geçirme ve mevcudu elde tutma (işgal, satın alma, mülkiyetinde, denetiminde tutma),
* Kaynakları başkaca ikâme yollarını kapama (diğerlerini ekarte etme),
* Bunları zorlayacak zorlama araçlarını, baskı ve şiddeti tekelinde tutma (aksi davrananı cezalandırma, yaptırımda bulunma, adamı-ordusu-polisi-devleti olma, militarist olma),
* Belki dördüncü bir şart  da koalisyonla ilişkili sayılabilir, bloklar meselesidir, iktidarın varlığını kolay sürdürebilmesi için iyi kötü yanında durana bakması, nemadan pay vermesidir (“boğulursan büyük denizde boğulacaksın” veya “devletin malı deniz, yemeyen keriz” atasözleri de yaltakçılık ile ilgili bu paydan gelmektedir)
Özellikle ilk üç şart cevherdendir, triodur, birbirinden ayrılamaz.
Dördüncüsü ise arazdan, biraz da sıkışmadandır, kapitalizm tüm geniş halk yığınlarını tümden karşısına alamaz, dine torbaya biraz bakmak zorundadır, biraz popülizme ihtiyaç vardır, yoksa gemi su almaya başlayabilir, sandıktan çıkmakta zorlanabilir (halkın gözünde tümden meşruiyet krizi çıkması büyük ideolojik kırılmalara yol açabilir). Sandıktan tek başına çıksan ne olur? Sana düşen nemayı bir yakınınla paylaşmaz veya kendi koşullarında paylaşırsın. Bu da sonuçta zaten küçük ülkelerin küçük partilerinin talip olduğu küçük iktidar savaşlarıdır.
Türkiye’de büyük sermaye, küresel ölçekli “ulusal” sermaye olmadığından büyük iktidar da olamaz, siyaseti de savaşları da küçük paylara yöneliktir, partisi de ordusu da kendi başına oyun kuramaz, belirleyemez, başkasının kurduğu oyunlarda figüran olmak zorundadır. Yoksa, hafif kendi başına buyruk hareket etmeye kalkanlar olursa, 12 Eylül Darbesi ile, Ergenekonla, KCK davaları ile yüzleşmek zorunda kalır. Uzlaşan Batı bloğuna sığınır, uzlaşamayanı zor bir mücadele bekler.
Burada özellikle iktidarla şiddet, tırmandırılan çatışma ortamı, İncirlik Üssünün ABD’ye, NATO’ya daha pervasızca açılması, savaş ve işgallere ortak olunması... şiddetle iktidar arasındaki, kurulacak koalisyon arasındaki bağların neler olduğu sorgulanmalıdır. Günümüz verili koşullarında şiddet içermeyen, daha doğrusu şiddet potansiyeline ve pratiğine sahip olmayan hiçbir yapı veya aktör iktidar da değildir.
Türkiye kendi kuramadığı oyunda iktidarın üçüncü koşuluna, adamlığına soyunarak tutunmaya, pay almaya çalışmaktadır. Batı kapitalizminin, emperyalizmin Ortadoğu’daki adamlık rolüyle sınırlı bir rolde, payı da bununla ilişkilidir. Yeri, NATO militar aygıtının adamlığı rolündedir.
“Şiddet, karşıdakinin direncini kırmak üzere kullanılan her tür baskılamadır” diye tanımlanırsa, bugünlerde artan şiddet; Dünya kaynaklarını ele geçirme, eldekini tutma, diğerlerinin bu kaynaklara ulaşmasını engelleme sürecinde, yani iktidar sürecinde, direneni, karşısındakini çizginin dışında tutma, itirazı olanı pataklama düzeyindedir. Kapitalizm büyük ölçekli mafya düzenidir. Mafyanın bir koşulu ise ölmeye öldürmeye hazır amalarının olmasıdır. Adam bundan vazgeçerse o da başkalarına temizletilir. Adam bulamazsa, tabii yeterli kaynakları kontrol edemezse, kendisi çöker gider.
ABD’nin Ortadoğu’da oluşturduğu, Türklerin ve Kürtlerin de içinde olduğu koalisyonla, kurulacak veya kurulamayacak hükümet koalisyonu arasında nasıl bir bağ var acaba? Hangi Türkler veya hangi Kürtler terbiye ediliyor, şiddet kullanılarak hizaya sokulmaya çalışılıyor acaba? Barzani iyi Kürt, Erdoğan iyi Türk diğerleri tu kaka mı?
Türkiye “Sünni koalisyonun”, ABD-İsrail-Suudi-NATO koalisyonunun ana parçası mı, her defasında daha da mı perçinlenerek, daha da sıkıştırılarak, daha kötü şartları kabul ederek buna mecbur mu kalıyor? Erdoğan’ın sıkıştığında Batı beni sıkıştırıyor”, “paralel beni sıkıştırıyor” dediği zaten kendisinin de içinde olduğu ve çok iyi bildiği bir durumun ikrarı mı?
Ana fark iktidar sahipleri ile halk arasında mı?
İktidarlar arasında süren savaşta tokatlanan halklar mı?
En istenmedikleri halkına, Ortadoğu’ya en yakın olanları mı?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa