AKP ve Erdoğan için referanduma!
Fotoğraf: Envato
Tam da gözlendiği gibi, kamuoyuna “Koalisyon hükümeti kurulması için çalışılıyor” diye yapılan uzun saatleri ve günleri kapsayan görüşmeler, meğerse, AKP ve CHP arasında bir koalisyon hükümeti kurulması için değil de “bir koalisyon hükümeti kurulmaması” içinmiş!
Bunu önceki gün Davutoğlu ile yaptığı son görüşmeden sonra CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, “Bize şu ana kadar bir koalisyon önerisi gelmiş değildir. Bir seçim hükümeti önerisi gelmiştir. Üç aylık bir süre içinde, belli konuları yapalım, gündemimizi oluşturalım, üç ay içerisinde bunları yaptıktan sonra da seçime gidelim” dendiğini açıkça söyledi.
Peki bu uzun oturumlarda ne konuşulmuş?
Davutoğlu’ya göre, bu uzun görüşmelerde; “Çok entelektüel, düzeyli, dürüstçe tartışmalar yapılmış”, “Bu Türk demokrasisine büyük katkı”ymış, “Bundan sonra da sürdürmeleri gerekir”miş! Ki, Kılıçdaroğlu da bu kadar abartılı sözcüklerle olmasa da benzer değerlendirmeler yaptı.
İki liderin dediğine bakılırsa, bu görüşmelerde CHP temsilcileri AKP’nin ekonomi, iç politika, dışı politika, … konularında ne düşündüğünü öğrenmiş, AKP de CHP’nin ne dediğini!
Demek ki bugüne kadar AKP’nin bu alanlardaki görüşlerini, 13 yıllık uygulamadan sonra bile CHP, bilmiyormuş. Ya da onca polemiklere, onca eleştirilere karşın AKP de CHP’nin bu başlıca alanlara dair görüşlerini anlamamış da bu iki haftalık tartışmalar içinde birbirlerini anlamışlar!
Böylece uzun tartışmalardan, koalisyon hükümeti çıkmadıysa da iki parti birbirinin görüşlerini öğrenerek “irşat” olmuş!
Yani yaklaşık bir aydan beri Türkiye’nin iki büyük partisi, “Memleketi hükümetsiz bırakmamak için gece gündüz çalışıp bir koalisyon hükümeti kurmak için uğraşıyoruz” adı altında meğerse “entelektüel düzeyi yüksek” bir fikir alışverişi yapıyormuş!
Bu halkın aptal yerine konması değilse nedir ki?
“Görüşmeler” sonrası iki partiden yapılan açıklamalardan açıkça anlaşılmaktadır ki, AKP daha baştan süreci bir “erken seçime” ayarlı biçimde değerlendirmeye yönelmiş, CHP’yi “koalisyon görüşmeleri yapıyoruz” diyerek oyalamıştır. Sonuçta bir koalisyonun mümkün olmadığını görüntü olarak bile göstermeye gerek görmeden, onca görüşmeden sonra “Bizimle bir seçim hükümeti kurmaya var mısınız yok musunuz”a gelmiştir.
CHP de siyaseti az çok izleyen herkesin farkında olduğu, Erdoğan-Davutoğlu planını görerek onu bozacak girişimler yapmak yerine “Çok güzel görüşmeler yapılıyor, tartışmalarımız ileri noktalara geldi” diyerek, AKP’nin kamuoyunu oyalamasına alet olmuştur.
Böylece CHP, “45 günlük” yasal, hükümet kurma süresinin, bir sonuç çıkmayacak görüşmelerle bitirilmesine katkıda bulunmuştur.
Bu yüzden de CHP’nin halka bir özeleştiri, en azından bir özür borcu vardır.
Şimdi ise Erdoğan-Davutoğlu ikilisi oyunun ikinci perdesine geçmiştir.
Davutoğlu, MHP Genel Başkanı Bahçeli ile görüşerek, bundan sonraki adımlarını ona göre biçimlendirecek görünmektedir. Muhtemelen CHP’ye götürdüğü “seçim hükümeti” önerisini Bahçeli’ye de götürecek, onun HDP korkusundan da yararlanarak, erken seçimi istediği bir tarihte yapmak için girişimlerini sürdürecektir. Bunu da başaramazsa Cumhurbaşkanının “yetkisini” kullanması üstünden erken seçime yönelecektir!
Elbette buradan bir “AKP-MHP Koalisyonu” çıkma ihtimali “yok” değilse de çok düşüktür. Bu yüzden de Türkiye artık Kasım ya da Mart ayında yapılacak bir “erken seçim sathı maili”ne girmiştir!
Böylece Erdoğan-Davutoğlu’nun önderlik ettiği AKP, 7 Haziran Seçimi’nin sonuçlarını tanımayarak, “AKP Hükümeti seçimle gelen ama seçimle gitmeyecek bir hükümettir!” tezini doğrulamıştır. Dolayısıyla ülkede siyasetin az çok normalleşmesi için AKP’nin kesin bir yenilgiye uğratılması, ülke için ciddi bir siyasi odak olmaktan çıkacak biçimde küçülmesi gerektiği daha iyi anlaşılmaktadır.
Bu aynı zamanda Türkiye’de siyasetin yeniden yapılanması, AKP’nin etkisindeki işçi ve emekçi yığınların siyasi tercihlerini (tutumlarını) yeniden belirleme fırsatı yolunda da atılmış önemli bir adım olacaktır.
Bu yüzden bugün yapılması için gayret gösterilen, bir “erken seçim” sıradan bir seçim yenilemesi değil, AKP’nin 13 yıllık icraatıyla her bakımdan bir hesaplaşmayı da kapsayacak, AKP ve Erdoğan için bir referandum olacaktır!
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00