Fiili güç ve fiili veto
Fotoğraf: Envato
AKP ile CHP arasındaki keşif mesaisinin bir koalisyon hükümetiyle sonuçlanmayacağının ilan edilmesiyle beraber Cumhurbaşkanı Erdoğan gazeteci Murat Yetkin’in ifadesiyle “tatile çıktı”. Yetkin’e göre 7 Haziran’dan sonra yoğun bir mesainin ardından Erdoğan istediğini elde etmiş ve dinlenmeye çekilmişti. Ancak Cumhurbaşkanının ziyaretinin amacının sadece dinlenme olduğu yanıltıcı bir değerlendirme olabilir. AKP’nin kalesi sayılabilecek bu bölgeden Erdoğan fiili gücünün hukukileştirilmesini talep eden 14 Ağustos nutkunu icra etti. Erdoğan’ın AKP tabanına verdiği mesaj açıktı: “korkaklar için hiçbir zaman zafer yoktur”. Cumhurbaşkanının konuşmaları seçim kampanyasının ilk işaretleri sayılırsa zorlu bir seçim dönemine girdik demektir. Erdoğan bu seçim kampanyasına 7 Haziran bozgununu atlatmış, moral üstünlük sağlamış, Baykal ve Bahçeli hamleleriyle parlamentoda gücünü sınırlayabilecek koalisyonu dağıtmış ve hamle üstünlüğünü ele geçirmiş bir şekilde giriyor. Erdoğan bir kez daha AKPlilerin sevdiği tabirle “oyunu kurdu” ve siyasi süreci kendi hedefleri doğrultusunda şekillendirdi. 8 Haziran’da bu hedef erken seçimdi. Erken seçimin hedefi de başkanlık rejimi. Erken seçim fiili gücün yetkiye dönüştürülmesi açısından belirleyici olacak.
Fiili gücün sınırları var. Parlamentonun etkisizleştirilmesi hükümete hakim olan Cumhurbaşkanının iradesini etkin kıldı. Bu irade hedefine ulaşmak için başlıca etkenin korkmadan, cesaretle zafere yürümek olduğu bilinciyle hareket ediyor. Ancak fiili güç uygulayabilmek için sadece iradenin yeterli olmadığı da malum. Örneğin 25-27 Haziran gazetelerindeki haberlere göre, PYD ve Burkan el Fırat’ın IŞİD’i Til Abyad’dan kovması üzerine hükümetin Suriye’ye askeri müdahale talebi TSK ve Dışişleri Bakanlığı tarafından kabul görmedi. Hükümetin askeri müdahale talebi ancak Temmuz’da ve Suriye değil Irak’a yönelik uygun bulundu. 20 Temmuz Suruç saldırısından sonra IŞİD ve PKK’yi terörizm kavramı üzerinden özdeşleştiren hükümet Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) topraklarındaki PKK mevzilerini bombaladı. Suruç’tan sonra IŞİD terörüne karşı keskin çıkışlar yapan hükümeti destekleyen Batı İttifakı, Ceylanpınar’da iki polisin IŞİD’le işbirliği yaptığı gerekçesiyle bir Apocu fedai timi tarafından öldürülmesini PKK’nin ateşkesi bozduğu bir terör eylemi olarak değerlendirdi. Hükümetin İncirlik kozunu kullanarak BM, NATO ve kilit başkentler nezdinde başlattığı diplomatik girişimleri sonuç verdi ve Irak’taki operasyon bir “meşru müdafaa” eylemi olarak diplomatik açıdan meşrulaştırıldı. Ancak operasyonlar sürerken ABD’nin askeri müdahalenin orantılı olması ve çözüm sürecine geri dönülmesi gerektiği uyarıları dikkat çekti. Almanya’nın ise daha sert çıkış sergilediği gözden kaçmadı. Operasyon Rusya ve İran cephesinde tepki çekti. 1 Ağustos’ta bombardıman sonucunda Zergele Köyü’nde sivillerin hayatını kaybetmesi tepkileri arttırdığı gibi operasyonun uluslararası meşruiyetini zedeledi ve hükümetin karşılaşacağı hukuki sorunları gözler önüne serdi. Nitekim ABD yetkilisi Brett McGurk’ün belirttiği gibi bir haftadan uzun bir süredir hükümet sınır ötesi hava operasyonlarını durdurmuş durumda (Hürriyet, 15.08.2015). Irak operasyonunun ciddi bir siyasi kurbanı da KBY Başkanı Mesud Barzani oldu. Görev süresi 2 yıl önce dolan Barzani parlamentodan tekrar iki yıllık bir uzatma talep ediyor. Parlamentoda Barzani’nin KDP’si dışındaki partiler ise bu uzatmanın karşılığında halk değil parlamento tarafından seçilen ve fiili gücü sınırlanmış bir başkanlık modelinin yasalaşmasını talep ediyor. Gücünü Kürdistan’ın bağımsızlığını gerçekleştirme iddiası üzerinden meşrulaştıran Barzani için kendi sivil yurttaşlarının öldüğü bir saldırı karşısında ezik bir poz vermek kolay olmasa gerek. Bombardımanın durdurulmasında Barzani’nin şikayetlerinin de etkili olduğu tahmin edilebilir.
Bu sürecin gösteridiği şudur: Cumhurbaşkanı liderliğindeki hükümetin fiili gücünün sınır ötesinde harekete geçmesi askeri ve sivil devlet bürokrasisi ve Batı ittifakının fiili onayına/vetosuna bağlıdır. ABD, Almanya ve Hollanda’nın Esad yönetimine karşı Türkiye’ye yerleştirdiği Patriot füzelerini kaldırması hükümetin sınır ötesi manevra alanını daha da daralttı. Peki fiili gücün ülke içinde kullanılmasında bu “veto oyuncularının” etkisi var mı? Bu soruyu haftaya ele alalım.
- Türkiye-Suriye ilişkisi 18 Aralık 2024 04:58
- Ortadoğu’da yeni döneme girerken vaziyet 11 Aralık 2024 04:32
- Lindner’in komplosu ve Almanya’da seçimler 27 Kasım 2024 04:40
- Trump'ın zaferi: Enflasyon algısı ve 2008 sonrası aile şirketleri 13 Kasım 2024 04:08
- ABD’de seçimler ve yeni saflaşma 06 Kasım 2024 04:51
- Yeni Yeşil Düzen’in sergüzeşti 30 Ekim 2024 04:35
- Tırmandırarak gerilimi azaltmak 02 Ekim 2024 04:16
- AfD’li sınıf fraksiyonları ve aile/cinsiyet politikaları 11 Eylül 2024 05:03
- Saksonya ve Thüringen'de seçimler 04 Eylül 2024 04:30
- AfD'nin aile politikası 28 Ağustos 2024 04:15
- Thüringen'de nüfus, aile ve siyasi eklemlenme 21 Ağustos 2024 04:39
- Taşra ve siyasi kültür: Doğu Almanya'da seçimlere doğru 14 Ağustos 2024 04:22