Bu AKP'ye seçmen niye oy versin ki?
Fotoğraf: Envato
Bölgeden çatışma ve kentlerde uygulanan fiili sıkıyönetim uygulamalarına “sokağa çıkma yasağı”nın (Varto’da) da eklendiğini gösteren haberler gelmeye devam ediyor.
Batı illerinde ise Cumhurbaşkanının gerdiği ortamda malum faşist-kontra güçlerin de asker ve polis cenazelerini bahane ederek sokağa inmeye başladığı, “Durumdan vazife çıkararak”, Kürtlere (Batı illerindeki Kürt tarım ve inşaat işçilerine), HDP’ye ve HDP çevresinde olduklarını düşündükleri kesimlere karşı tehdit ve saldırılarını yoğunlaştırdıklarına dair bilgiler de aktarılıyor.
Ve tabii ülkede kan akmaya devam ederken, Erdoğan’ın rejisörlüğündeki Davutoğlu’nun “koalisyon kurmama” oyunu bu sefer de MHP’nin atraksiyonları eşliğinde sürüyor.
Dün bu köşedeki yazı, “Cumhurbaşkanı ve AKP’si, 7 Haziran seçiminde ‘Çözüm sürecine ve ‘çatışmasızlığı’ öne çıkarmasının aksine muhtemel erken seçimde, ne kadar çatışma, ne kadar cenaze olursa o kadar kendilerine yazacağını düşünmektedirler” diye bitmişti.
Nitekim o yazı yazıldıktan sonra, Özel Harekatçı Komiser Ahmet Çamur’un Trabzon-Çaykara’daki cenaze törenine katılan Cumhurbaşkanı, yaptığı konuşmada, “Kendisine silah doğrultana, askerimizin de polisimizin de vurma yetkisi vardır. Yüzlerce teröristi askerimiz polisimiz aslında gömmüştür. Yeterli mi yeterli değil. Bu mücadele devam edecek…”(*) diyerek, sürdürülen çatışmaların arkasında ne kadar kararlılıkla yer aldığını da göstermiş oldu. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan; “erken seçim”e doğru, siyasi ortamı gerebildiği kadar gererek ve “Teröre ve bölücülüğe karşı mücadelede tek seçeneğin kendisi ve AKP olduğunu” gösteren bir propaganda ile AKP’nin tek başına iktidar olacağı ama aynı zamanda kendisini başkan yapacak kadar büyük bir güçle iktidara getirilmesini istemeye hazırlanmaktadır.
Masa başında yapılan hesaplara bakınca ve halkın çaresizce köşeye sıkıştırılması başarılırsa bu hesabın tutacağı söylenebilirse de gerçek bu kadar tek boyutlu değil.
Kimi anketlerde çatışmaların başlamasından sonra AKP’nin oylarının bir puan arttığına dair sonuçlar çıkması, çatışmalar büyürse bu eğilimin güçleneceği ve Bahçeli ile MHP yönetiminin tutarsızlıklarının da dalgalandırdığı MHP tabanından oy kapılacağı hesapları yapılsa da burada asıl sorun halkın bu yalana nasıl ikna edileceğidir!
Çünkü, 7 Haziran seçiminde yolsuzluk ve rüşvet batağına batmış bakanları ve bürokrasisiyle, ekonomi politikaları, iç ve dış politikaları çökmüş AKP hâlâ halkın yüzde 40’ını aşan bir oy almışsa, bunun en önemli nedeni, AKP’nin halka, “Çözüm süreci”ni sürdüreceğine dair verdiği söz ve üç yıldır asker-polis cenazelerinin gelmemesiydi.
Şimdi Erdoğan ve AKP’si, bu kendilerine en önemli dayanağı sağlayan imkanı berhava ederek, halkın yüzde 70’inin barış talebine sırtını dönmekte, böylece geniş yığınların AKP’ye oy vermesinin son dayanağını da yıkmış olmaktadır.
Dolayısıyla bugün; ülkede savaş istemeyen, Kürtlerle, Alevilerle barış içinde yaşadığı bir ülke isteyen ve çoğunluğu AKP’ye oy veren Türk ve Sünni çoğunluğun AKP’ye oy vermesi için hiçbir gerçekçi neden kalmamıştır.
Ve bu genel handikaba; AKP’nin milletvekillerinin az çok aklı başında olanlarını ve AKP’nin “özgül ağırlığı” olan önde gelenlerinin ne ölçüde ikna edilebileceğinin de eklenmesi gerekir.
Daha da önemlisi Kürt siyasi güçlerinin Cumhurbaşkanı ve AKP’sinin oyununu bozacak karşı hamleleri ve Barış Bloku etrafında oluşan büyük “barış mücadelesi potansiyeli”nin harekete geçmesiyle Erdoğan ve AKP’sinin “erken seçim” oyununun, “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olan” aç gözlü tüccarın dramına dönüşmesi ihtimalini olağanüstü artırmaktadır. Çünkü bu yöneliş, daha önce bu köşeden ifade edildiği gibi, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığını tartışılır hale getirecek, “Hadi bakalım Cumhurbaşkanı seçimini de yenileyelim de ülkeye huzur gelmesi için bir adım atalım” denmesi için siyasi ortamı olgunlaştıracaktır.
(*) Erdoğan konuşmasında şunları da söyledi: “Şehitlik, peygamberlikten sonra en yüce makamdır…Az önce hocamız kitabımızdan, ‘Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyiniz’ hükmünü okudu. ‘Onlar diridirler, siz bilemezsiniz’ dedi… Kıyamete dek bu mücadele sürecektir…Er geç bu konuda Hakka teslim olanlar galip gelecektir” diye ekledi. Erdoğan’ın söyledikleri herhangi bir Cumhurbaşkanı’nın “acı” ya da “huşu” içinde söylediği sözler olmayacak kadar vahim. Çünkü Erdoğan’ın “savaş”, “şehadet” ve “kıyamet” üstüne söyledikleri el Kaide, IŞİD ve öteki cihatçı grupların “Cihat çağrısı”nın da gerekçeleridir.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00