Savaş politikaları bu sefer prim yapmayacak
Fotoğraf: Envato
Koca koca ilçelerde arka arkaya “sokağa çıkma yasağı” ilan ediliyor; yasak kalktıktan sonra sokağa çıkan insanlar oturdukları ilçeyi, mahalleyi, yanmış yıkılmış, tanınmaz hale getirilmiş buluyor.
Valilerin “Özel Güvenlik Bölgesi” ilan ettiği bölge sayısı da dün itibariyle 100’ü buldu; her gün de bu sayı artacak görünüyor.
Asker-polis cenazeleri, gerilla cenazelerinde Kürtçe, Türkçe ağıtlar birbirine karışıyor. “Bu son olsun. Bizim başımıza geldi başkasının başına gelmesin!” dilekleri yükseliyor. Çatışmaların yükselttiği tansiyon eşliğinde sivil vatandaşlara yönelik operasyonlarda son bir ayda 22 vatandaş da hayatını kaybediyor. Bunların hesabını sorandan vazgeçtik hesabını tutan bile yok; “teröristti” denilip geçiliyor!
Bahçeli, sevdiği “dumanlı hava” nın oluşmasından memnun, sıkıyönetim için çağrılar yapıyor.
ERDOĞAN BARIŞ İSTEYENLERE ‘GÜRUH’ DİYOR
Ülkenin “tek ve mutlak yöneticisi” durumuna gelen Cumhurbaşkanı ise barış çağrılarını, silahların susmasını isteyenleri hedef alıyor. Bir yandan Saray’da topladığı muhtarları “sayın muhbir vatandaşlığa” çağırırken öte yandan aydınlara gazetecilere, muhalif siyasetçilere yönelttiği ağır hakaretleri onlara alkışlatıyor.
“Şimdi çıkmış, bunlar uyanık ya, ne diyor ‘Silahlar sussun.’ Sakın ha, bu oyuna gelmeyin… Bu ihanete destek olan sözde aydın güruhu, köşe yazarları yaşanan her ölümün, dökülen her gözyaşının sorumluluğuna ortaktır. Bunlar, ihanet içindedir… (bunların) yeri, alçaklık çukurunun en dibidir….”
Muhtarlardan sonra “Müftüler Toplantısı” nda da Cumhurbaşkanı Erdoğan bölge illerinde görev yapan müftülere, “Camiler elden gidiyor” diye, seferberlik çağırısı yaptı!
ENERJİ BAKANI ‘ŞEHİT OLMAK’ İÇİN YANIYORMUŞ!
Cumhurbaşkanının günlerdir ayet ve hadisler okuyarak, yürütülen çatışmaları, operasyonları, “kutsal”, “din uğruna bir savaş” gibi göstermesi karşısında Bakanlardan da kanı kaynayanlar çıkmaya başladı.
Enerji Bakanı Taner Yıldız da bu savaş iştahına diğer uçtan katıldı. Son günlerde “şehadetin nasıl erişilmesi güç bir makam olduğu” doğrultusunda, yürütülen savaşın nasıl bir “ezeli ve ebedi savaş” (Kabil’in Habil’i öldürmesinden beri süren bir savaş, kutsal din savaşı, buna Cihat deniyor) üstünde çatışmaların devamını, domine eden Erdoğan’a destek veren Enerji Bakanı Yıldız; “Kalbimde yüreğimde hissettiğim bir konudur. Benim amacım Allah nasip ederse dinim, milletim, vatanım için şehit olmaktır” diyerek “Batıla karşı ebediyen sürecek savaş” naralarına tüy dikmiş oldu!
Bununla da yetinmedi Enerji Bakanı, “HDP’ye sırf paralel yapı nedeniyle oy veren emniyet ve yargı mensuplarının eline kan bulaşmıştır. Bir emniyet mensubunun HDP’ye oy vermesi demokrasi değildir” diyerek, kime oy vermesinin “caiz” olacağı konusunda da bir “Fetva” çıkarmayı da unutmadı!
BU KEYFİ YÖNETİM DEĞİLSE NE?
Öte yandan Cumhurbaşkanı yukarıda sözü edilen konuşmasında, muhtarlara; “Terlemeden ülke yönetmek isteyenlere de izin vermeyeceğini” söyleyerek, “memleketin mutlak sahibi” olarak artık kimin kime oy vereceğine ve kimin ülkeyi yöneteceğine de kendisinin karar vereceğini ilan etmiş oldu. Nitekim Kılıçdaroğlu’ya hükümet kurma görevini de bu nedenle vermeyeceğini dolaylı yoldan gerekçelendirdi. Ama yine de hızını alamayarak ekledi; “Beştepe’nin yolunu bilmeyenlerin hükümeti kurma görevi almayacağını” da açıkça söyleyip, memleketin “tek ve mutlak hakimi” nin, kendisi olduğunu böylece bir kez daha ilan etti.
Tıpkı sultanların, kralların, yetkiyi “yukarıdan” alması gibi Erdoğan da asıl hakimiyetin “yukarda” olduğunu söylüyor ve kendisini de “Allah’ın planının bir aktörü” olarak görüyor. Tıpkı bir zamanların George Bush’u gibi!
Oy almak, “seçilmek”, sadece kendisini destekliyorsa anlamlıdır; gerisi ise hikayedir!
Demek ki, onun Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra artık Türkiye’de yönetim sadece “değişmemiş”, “tek mutlak hakim” de kendisi olmuş!
Geri kalanlar en fazla “şehit olmayı” umut edebilirler!
Enerji Bakanı da önceki günkü açıklamasıyla, “şehitlik mertebesi umanlar” sıralamasında “ilk koltuğu” kapmış olmakla kalacaktır!
Diğer bakan ve AKP önde gelenlerinin de benzer açıklamalarla kuyruğa girmesi beklenir!
TÜRKİYE MEZHEPSEL VE ETNİK İÇ SAVAŞ ÜLKESİ YAPILMAK İSTENİYOR
Ve Türkiye bir yandan her gün daha da genişleyen çatışma, tutuklama ve ölümlerle Ortadoğu’daki mezhepsel ve etnik iç savaşlar ülkeleriyle aynı kategoriye girme yolunda hızla yol alırken, savaşa, silahların siyasetin aleti olarak kullanılmasına karşı çıkan aydınların, gazetecilerin,… “güruh”, “hainler” ilan edildiği koşullarda seçime gidiyor.
Buna çöküşe geçen ve ekonomi ve doların 3 TL sınırına dayanmasını da ekleyin!
Dahası MHP’den sonra CHP’nin de “Erdoğan Hükümeti”ne bakan vermeyeceğini açıklamasından sonra Saray Hükümeti’ni kurması beklenen Davutoğlu’nun “partilerin vereceği bakanları partiler değil ben belirleyeceğim” açıklamasından sonra HDP’nin de kararını değiştirme olasılığının yükseldiği de dikkate alındığında, Türkiye’nin Erdoğan’ın “mutlak iktidarı” altında seçime sürüklendiği artık hiçbir tartışmaya mahal vermeyecek biçimde ortaya çıkmıştır.
HALK ARTIK ERDOĞAN VE AKP’YE İNANMIYOR
Ancak, bölgedeki gelişmeler ve Türkiye’nin iç dinamikleri, böyle; ülkenin ekonomi, iç ve dış politikasının sorunlarını çözme gücünü ve yeteneğini yitirmiş bir hükümet ve AKP’ye karşı halk da inancını yitirmiştir.
Savaş koşullarından yararlanarak yürütülen kara propagandaya halkın geniş kesimlerinin inanmadığı gibi, iktidarın çatışmaları yayma ve sürdürme tutumu karşısında gözleri de açılmaktadır
Gezi direnişinden beri Erdoğan ve AKP’nin asıl sorunu inandırıcılıklarını yitirmiş olmalarıdır.
Goebbels’in öğütlerine uyarak, yalanlarını daha büyük bir yalanla destekleme yöntemi de artık para etmiyor.
Nasıl ki, 7 Haziran seçimine gelen günlerde mitinglerde Kur’an sallamak halkın gerçekleri görmesini engellemediyse silah sesleri ve barut kokusunun da bu sefer beklenen sonucu vermeyeceğini söylemek için çok neden var.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00