23 Ağustos 2015 00:51

Sosyal medya

Sosyal medya

Fotoğraf: Envato

Paylaş

1940’lı yıllarda doğanların büyük  bir bölümü (benim kuşağım) bilgisayara ayak uydurmadı. Uyduramadı değil, uydurmadı bunu bir de övünç konusu yaptı: Benim “feysim” yok, ben tweet ne bilmiyorum. Ben daktilodan/el yazısından caymam, yazılarım sonradan temize çekilir, falan fıstık.  
Biz sosyal medyanın gücünü fark etmedik böylece. Pek de kullanmadık. Oysa sevgili kalabalığımız (Her kalabalığa halk diyemem ya) internet gazetelerindeki haberlerin altına bile iki satır yorumunu yazmadan duramıyor. Üstelik, ‘feys’ denen kişisel sayfalara boy boy resimlerini koyuyor, eşi dostu son günlerdeki görüntüsünden mahrum etmiyor.  
Açık söyleyeyim, bunu 20-25 yaşındakiler  yaptığında güzel oluyor da, hikmeti Hüda kendini genç sayanlar yüzünden, yolunu şaşırıp turistlerle yüzen orman mahlukatına benzer şekilsiz ihtiyar görüntüleri de bu sayfalardan eksik olmuyor. İnsanoğlu bu, kimisi  kendi görüntüsüne hâlâ hayran, “Feys feys benden yakışıklı, benden çekici ihtiyar delikanlı var mı?” diye cıvıldanmayı sürdürüyor.
Sosyal medya kendi kendiyle uğraşma, takipçi sayısını sayma  sayfalarından ibaret olsa neden söz konusu edeyim. Ara sırada olsa  bir imza kampanyası,  makale yoğunluğu taşıyan bir uyarı, bir eylem çağrısı da eksik değil. Haberleşmemize de epey aracılık ediyor.
Bakın bu  not bir toplum bilimci öğretim üyesi arkadaşımızın.( İznini almadığım için imzasını kullanamıyorum):  Kendisini modern yurtsever AKP karşıtı sayan birçok insanın kafa karışıklığı beni şaşkınlığa uğratıyor. Evet PKK bir terör örgütüdür. HDP siyasal meşru bir partidir. Onun meşruiyetini sorgularsanız bu demokrasiye inanmadığınız anlamına gelir. PKK terör yapabilir. Lanetlemek hakkımızdır. Devlet terör yapamaz. Devletin yaptığı terör tasvip edilemez. Devlet terör yapmaya başlayınca meşruiyetini yitirir.
Ben bu tanımı öyle beğendim ki siz de okuyun istedim (İçten içe yayma gereksinmesi  bile duyuyorum). Ne zamandır Devletin sınırlarını unutmuş durumdayız. Bu unutuş kimi zaman demokrasinin tanımına da uzanıyor. Demokrasi sayısı çok olağan istediğini yapma rejimi demek değil, tek kişi de olsa bireylerin haklarını koruma rejimi.  
Bu ders gibi bildirilerle mi sosyal medyayı işlevsel hale getirsek acaba demeye kalmıyor, baskı sistemleri sosyal medyanın sınırlarını daraltıyor, iftira hakaret davaları açıyor, hatları kesiyor. Bu tavır sosyal medyanın etkinliğini ve işlevini de ispatlıyor. Ben toplum bilimci arkadaşımın saptamalarına göz atmadan duramıyorum:  
O sakin bir tavırla diyor ki: “İşler 1980 öncesine dönüyor. Facebook ve Gezi kuşağı henüz doğmamışken ve parlamento ve siyaset kurumu kitlenmişken, mecliste cumhurbaşkanı turları aylarca dönerken, o parti öteki ile işbirliği yapmam derken, liderler el sıkışmazken ve Türkiye baştan başa kana bulanmışken Ecevit tarafından atanan Kenan Evren ve arkadaşları oyuna son verdi(...)”
Bir iki yorumdan sonra da uyarıyor: “ Bugünkü kan tablosu bir uyarıdır yalnızca. Bir sonraki seçimlerde bu kilitlenme sürerse Tayyip başta olmak üzere Bahçeli’nin sonu da Zincirbozan olabilir.... eğer ipin ucu olmazsa. DARBE KAPIDA”.
Darbenin ne işe yarayacağını da başka bir yorumunda söylemiş: “Gelecek darbe Kürtlerin genel bir kalkışmasına yol açacaktır. Dökülecek kan ancak Birleşmiş Milletlerin Barış Gücünün bölgede konuşlanmasına yol açacaktır.”
Peki biz ne yapacağız. Şimdiden demokrasinin kurallarını iyice anlatarak seçimlere hazırlanacağız. Kıyımlara, zulümlere ses çıkaracağız. Seçimlere iyi hazırlanmak zorundayız. Gerekirse şalterlerin ne zaman inmesi gerektiğini de konuşacağız elbet. O ayrı bir iş.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa