24 Ağustos 2015 01:00

Kimin kime saldırısı ve savaş karşıtlığı...

Kimin kime saldırısı ve savaş karşıtlığı...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Saray.. Erdoğan.. Başkanlık ihtirası.. Sarayın savaşı... Evet, bunun bir ajitasyon değeri de var, gerçeklik payı da. En başta, “kaş yapayım derken göz çıkaran” birinci elden açıklama ve çağrılar bu yönde ve kendini ele veriyor. “Evlatları ölüme göndermek”.. “Şehitlikle mutluluk duymak”.. Nasıl olsa kendi evlatları değil! “Sonuna kadar..” “Çözüm süreci diyerek aldattılar”! Belli, kindarlık had safhada. Aşırı kızgınlıkla intikam duyguları tavan yapmış.
Kolay değil; “tek parti iktidarı”ndan iktidarsızlığa doğru kayış ve sanki hiç “yarın” olmayacakmış gibi doludizgin hesapsız kitapsızlıklardan hesap sorulması ihtimali –ürküntü verici! Mahpuslara götürebilecek bayır aşağı yuvarlanış, evet, “ kişisel hırslar” ve “delikanlılık”la birleşince, “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olma” içerikli bir başka hesapsızlığa kapı açtı, açıyor. Son saldırganlık ve tetiğe el atmanın bir nedeni tartışmasız bu. “Saray” ve “Sarayın Savaşı” yaklaşımının, evet, bir dayanağı var ve ajitasyon değeri de buradan geliyor. Ama hepsi bu değil. Öyle olsa her şey çok kolay olurdu, ama tablo bundan ibaret değil.
Ya ne?
Neden yalnızca Gezi günlerinde değil, 7 Haziran öncesi de fazlasıyla “demokratik” tutumlar almış Koç şimdi farklı havalarda? Neden seçimde CHP’den bile çok HDP’yi desteklemiş olan Doğan Grubu bugün sürekli “PKK terörü”nden söz açıyor? Neden eskiden AKP cenahı Amerika’yı kastederek “üst akıl” deyip durur ve her taşın altında onu arardı da şimdi ona yanaşıp İncirlik mutabakatını imzaladı? Sorular uzatılabilir...
Eskiden Metal Direnişi de yoktu, hızla ekonomik krize yuvarlanma da. Ve üstelik AKP’nin tek başına iktidarının önünü kesmek için HDP barajı aşmalıydı, ama daha ilerisine ulaşabileceği sinyallerini vererek %13 çok fazlaydı!
İki düzlem var: Bir. Bütün bir burjuva gericilikle emekçi halk arasındaki karşıtlığın düzlemi. Ve iki. Gericiliğin kendi içindeki çekişme ve hesaplaşmaların düzlemi. Son saldırganlıkta mutlaka ayrı ayrı ve bir arada hesaba katılması gereken bu ikisinin birbirine karıştırılmaması hayati önem taşıyor.
Birbiri ardı sıra fabrikaların harekete geçtiği Metal Direnişi, başta Organize Sanayi Bölgeleri, fabrikalarda emek-sermaye karşıtlığının aşırı “hararet yaptığı”nı gösterdi. Ve ufuklar, eğer önü alınmazsa, yeni patlamalara yol açacak “hararet”in yükselmekte olduğu ve yükseleceğinin işaretleriyle dolu. 7 aydır ihracat düşüyor, döviz fırlıyor, Beyefendi’nin artık “indirin” demeyi mecburen bıraktığı faizler yükselmede. Durgunluk. Yoksulluk artmada demek, bu. Ücretler sorun olacak, işsizlik kapıda demek. Kürt sorunu zaten “hararet” yapmış ve üzerinden şovenizmin yükseltilmesiyle oy derleme hesabı kurulurken, Kürt ulusal muhalefeti ile işçi muhalefetinin eş-zamanlı atağa kalkışı ihtimali sermayeye “cehennem zebanileri”ne görev çağrısı çıkarıcı niteliktedir. Bu; ulusal ve uluslararası gericiliği birleştirici temel etkendir ki, son saldırganlığın açıklaması buradadır. Ki devamı vardır: Türkiye’nin güneyinden bir Kürt devletleşmesiyle çevrelenmesi, damarına basılan Türk burjuva gericiliğini birleştirici etkendir. AKP elindeki Türkiye’ye, hazır en sıkışık durumda yakalamışken, Ortadoğu’daki “IŞİD karşıtı” görünümlü atağında rol yükleme hesabında olan Batılı uluslararası gericilik, özellikle ABD de, PYD ile işbirliğini geliştirirken, Türkiye’nin “yeşil ışık” yaktığı saldırısıyla PKK’ye terbiyeli olup kendi sözünü dinlemeyi dayatmaktadır.
Saldırı, Saray da içinde, tümünündür; burada, gericiliğin kendi içindeki çekişme ve itiş-kakışı başlamaktadır ve herkesin bir hesabı vardır. “Saray”ınki, kendisine özel pay çıkarma çabasıdır ki, çaresizliktendir ve hesap ayağa dolanmaktadır!
Sonuç, tabii ki barış, ancak savaş karşıtlığının AKP-Saray’la PKK’nin uzlaştırılması dar çerçevesine sıkıştırılamayacağıdır!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa