24 Ağustos 2015

Hangi taraftasın; Barış mı, IŞİD-AKP-Ergenekon mu?

Rojava’da IŞİD ile YPG arasındaki çatışmalar devam ediyor. IŞİD lideri Ebubekir el-Bağdadi, Cerablus’ta yaşanan çatışmalarda ölen IŞİD militanının cenaze namazında yaptığı konuşmada “Şehadet makamına ulaşmış olan bu şehidi uğurluyoruz. Ne mutlu onun ailesine, ne mutlu onun tüm yakınlarına. Peygamberlikten sonar en yüce makam. Makamların yücesi olan böyle bir makama kardeşimiz ulaşmış durumda” dedi. Bağdadi yoğunlaşan çatışmalarla ilgili olarak “Rehavete kapılmak yok. Kıyamete dek bu mücadele sürecektir. Bir tarafta hak olacak, bir tarafta batıl olacak. Bunlar batılın askerleridir. Bu batılın askerlerine karşı da bu mücadeleyi milletle hep beraber sürdüreceğiz. Bilesiniz ki er ya da geç bu konuda hakka teslim olanlar galip gelecektir” değerlendirmesini yaptı.
Bu arada IŞİD’in petrolden sorumlu emiri Ebu Velid el-Mısri, petrol rafinerilerinin koalisyon uçaklarının hedefi olması ile ilgili bir soruya “Benim amacım, Allah nasip ederse şehit olmaktır. Bunu açıkça söylüyorum. Dinim, milletim, vatanım için” sözleriyle yanıt verdi. Mısri, söz konusu konuşmasında PYD’yi destekleyen Sünni Arapların eline Müslüman kanının bulaştığını da söyledi.
Öte yandan artan çatışmaların Rakka’daki ekonomik hayatı kötü etkilediği ve bir ekonomik krizin yaşanabileceği iddialarıyla ilgili konuşan Rakka’nın Zekat Emiri Ebu Talha el-Kuveyti, bu iddiaları gündeme getirenlere “İlla kriz çıkacak’ diyor. Krizlerde kalasın e mi? Kendi kendinin krizinde kalasın da kefen parasını bulamayasın” sözleriyle beddua etti.
Tamam, uzatmayalım…
Son günlerde yapılan bu açıklamaların benzeri açıklamaları bulmak hiç de zor değil. Yüzlerce işçinin iş cinayetlerinde yaşamını yitirmesine “takdir-i ilahi” diyeni de vardı; “kadın ve erkeği eşit hale getirmek fıtrata aykırı” diyeni de…
Yukarıdaki açıklamaların IŞİD tarafından değil ama IŞİD ile uzun bir süre iyi komşuluk ilişkisi sürdüren bir ülkenin ‘emiri’ ve bakanları tarafından yapıldığını siz de biliyorsunuz. Hani anayasasında hâlâ “laik, demokratik, hukuk devleti” yazan bir ülkenin…
Evet, bugün IŞİD’in bu komşu ülkesini yönetenlerin IŞİD ile aynı genetik kodlara sahip olduklarını, fıtratlarının bir olduğunu görmek için yukarıdaki açıklamaları yapanların yerlerini-isimlerini değiştirmek yeter de artar bile. Erdoğan, Taner Yıldız ve Nihat Zeybekçi’nin yaptığı bu açıklamaların kimler tarafından yapılmış olabileceğini bu konuda bilgisi olmayan birine sorarsanız, herhalde aklına son gelecek isimler ülkenin cumhurbaşkanı, enerji ve ekonomi bakanları olurdu. Ama gelin görün ki bugün ülkeyi yönetenler üfürükçülükte-din bezirgânlığında 28 Şubat’ın cinci hocalarına bile rahmet okutuyorlar.
Bunlar ne olduklarını gizlemiyorlar. O yüzden bunlara değil de AKP-Erdoğan’ın IŞİD ile işbirliği konusunda mangalda kül bırakmayan ama Kürtlerle savaş söz konusu olduğunda onların kuyruğuna takılmakta hiçbir tereddüt göstermeyen sözde laik, ulusalcı-milliyetçi çevrelere bir çift sözümüz var. Kullanmayı çok sevdikleri o ifade, bunlara tam uyuyor; ‘sözde’ laik! Çünkü bunlar o kadar laik ki, dün Rojava’da demokratik-laik kantonlar kuran Kürtlerle komşu olmak yerine Bölge’nin bütün halkları ve inançlarına saldıran IŞİD barbarlığını tercih etmekte hiçbir tereddüt göstermediler! İşte bugün de gerici iktidarını korumak, dahası kendini adeta ‘halife’ ilan ederek kurduğu fiili tek adam yönetimini kalıcı hale getirmek için “vatan, millet, şehit” nutukları eşliğinde ülkeyi savaşa sürükleyen muktedirin peşinde cepheye koşmakta hiçbir sakınca görmüyorlar.
Din bezirgânlığı ve tekçi milliyetçilik ne kadar karşı görünseler de aslında cumhuriyet tarihi boyunca birbirini var eden gericiliğin iki biçimi olageldiler. Ve ne zaman Kürtler söz konusu olunca aralarındaki ayrı gayrıyı bırakıp hemen birleştiler. 90’larda dinci örgütlenmeler-cemaatler Kürt savaşında özel harpçi-Ergenekoncu paşaların arkasında saf tutmuşlardı. Bugün Ergenekoncular din bezirgânlarının arkasındalar…
Demek ki, bu ülkede halkların ve inançların eşit ve kardeşçe yaşayacağı laik-demokratik bir geleceği kurmanın yolu, ancak ve ancak gericiliğin bu iki biçimine karşı barış mücadelesini kararlıca savunup büyütmekten geçiyor.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yoksulluk sınırı kırmızı çizgi

Yoksulluk sınırı kırmızı çizgi

600 bin işçiyi kapsayan kamu toplu sözleşmesi görüşmeleri dün başladı. Ek iş yapmadan geçinemez hale gelen işçilerin temel talebi yoksulluk sınırının üzerinde ücret. Kamuda 4 ayrı kuşaktan savunma sanayi işçilerinin aktardığı deneyimler de taleplerin ancak birlik olup, mücadeleyi göze alınca kazanılabildiğini gösteriyor.

Ücretler yoksulluk sınırının üzerine çıkarılsın

Vergi kesintileri yüzde 15’le sınırlı tutulsun

İkramiye ve ek ödemeler vergi kesintisi dışında bırakılsın

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Mardin’de kayyım 3 ayda 301 işçiyi işten attı.

Evrensel'i Takip Et