Kim bu felaketin sorumlusu?
Fotoğraf: Envato
“Şiddetli sağanak yağışlar bu sefer de Artvin’in Hopa ilçesini vurdu” diyerek başlayacağız ama bu cümle gerçeği ifade etmiyor. Çünkü gerçekte Hopa’yı vuran sağanak yağışın çok şiddetli olması değil, doğayı son kertesine kadar yağmalamayı, aç gözlü inşaat, enerji, maden firmalarının çıkarını ekonomi politikasının dayanağı yapmış hükümetler ve yerel yönetim erbabıdır.
Ve bugüne kadar çevrecilerin, uzmanların uyarılarını, halkın doğayı korumak için verdiği mücadeleyi umursamayan, bu yağma ve talan politikasını eleştirenleri “ülkenin kalkınmasını istemeyen vatan hainleri” ilan ederek bildiğini okuyan yöneticiler; Hopa’da hayatını kaybeden 8 vatandaşın ve biri çocuk 3 kişinin kaybının (Bölgede halk kayıp sayısının 20 dolayında olduğunu belirtiyor), hastanelerde tedavi gören 17 yaralının sorumlusudur; ellerinde onların kanı vardır!
Bu merkezi ve yerel yöneticilerin özenle organize ettiği felaketin üstünden saatler geçtikten sonra bile Hopa’dan haberciler; “İlçede ne elektrik ne su, ne ekmek ne de ihtiyacı olanlara ciddi yardım var” diye geçiyordu haberlerini. Ve hâlâ pek çok kişinin “mahsur” ve yardım beklediği belirtiliyor. Anlaşılan bu sefer de halk kendi yaralarını kendisi saracak!
Artvin Valisi’nin yaptığı tek şey; ölenleri, yaralananları sıralayıp, “Ne yapalım dört ayda yağan yağmur bir günde yağmıştır” diyerek “çok şiddetli yağış” gerekçesinin arkasına sığınmaktır. Ama etraflarında olup biteni anlamak için çaba harcayan Hopalılar, gerçeği söylüyorlar. “Derelerin ‘ıslah edilmesi’ adına derelerin beton menfezlere alındığını, selin doğal yataklarına inşaatlar yapıldığını, felaketin de bu nedenle böylesi yıkıcı olduğunu” işaret ederek felaketin kimin eseri olduğuna dair inandırıcı kanıtlar öne sürmektedirler.
Sadece Hopa’da ya da Hopa gibi gözden ırak yörelerde değil tüm kentlerimizde kırsal alanlarımızda, HES’ler, termik santraller, hiçbir çevre kaygısı gütmeden açılan yollar, inşaatlar…üstünden doğanın sunduğu servetlerin en hızlı ve mümkün olduğu kadar çok rant sağlayacak biçimde talana açılmasının faturalarını ödüyoruz.
Öyle ki; yarım saatlik, bir saatlik sağanak yağış bile en mamur olduğu iddia edilen kentlerin en yeni açılan yollarını, yer altı geçitlerini, parklarını, mahallelerini göle dönüştürüyor; büyük propaganda eşliğinde inşa edilen lüks binalar, yerleşim alanları, sel suları altında kalıyor; eski semtler de bilmem kaçıncı kez aynı kaderi paylaşıyor. Sadece kentler de değil; büyük törenlerle temeli atılıp daha gürültülü bir propagandayla hizmete açılan yollar, otoyollar, devasa köprüler birkaç saatlik yağmur ya da kar fırtınası karşısında çöküyor heyelanlar yolları kesiyor.
Sanırsınız ki, bütün bu milyarlar harcanarak yapılan yapılar; aklı işlek bir senaristin, büyük bir felaket filmi yapmak için tasarladığı film setindeki yapılardır ve her şiddetli yağışta, her kar fırtınasında ya da artık gelişmiş ülkelerde can kaybına yol açmayan şiddetteki depremlerde “büyük felaketlere” yol açmak için yapılmaktadır.
Şu son yıllarda AKP Hükümeti hiçbir bilim, teknoloji, çevrenin korunması gibi kaygıları olmadan, felaketleri de “alın yazısı”na, “kader”e, “Allah’ın takdiri”ne bağlayarak, ülkeyi felaket tuzaklarıyla donatmıştır. Bu felaketlerin başlatıcısı olarak karşımıza kimi yerde HES’ler, kimi yerde termik ya da nükleer santraller, kimi yerde TOKİ konutları, kimi yerde hesapsız kitapsız açılan otoyollar, kimi yerde maden firmaları çıkmaktadır. Ama bütün bunların arkasında; ülkeyi yöneten hükümetler ve ülke yönetiminin en üst makamlarını işgal etmiş yöneticiler vardır.
Elbette sadece merkezi yönetimler değil, Ankara, İstanbul gibi en büyük metropoller her yağışta göle dönüyor, kent çapında bir tür felaket tablosu ortaya çıkıyorsa, bunun hesabı elbette bu kentleri 20-25 yıldır yöneten yerel yöneticilerdir. Hopa’daki felaketin sorumlusu ise; elbette ki HES’lere izin verenler, derelerin ıslah edilmesi iddiası arkasında dere yataklarını inşaata açanlardır.
Önceki gün startı verilen “Erken seçim” de bu hesabın sorulması için bir fırsattır.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00