27 Ağustos 2015 00:48

Vatan, millet, futbol

Vatan, millet, futbol

Fotoğraf: Envato

Paylaş

7 Haziran seçimlerinin sonucunu beğenmeyen Saray mahfillerinin başlattığı şiddet sarmalı içinde hızla erken seçime doğru gidiyoruz.
6 Haziran’da susmuş olan silahlar ne hikmetse Suruç Katliamı’ndan beri artarak patlamaya devam ediyor. Kaos ortamında adres sormayan kurşunlar, her gün başka bir ocağa ateş düşürüyor. Gencecik ana kuzusu askerler, zorunlu şark hizmetiyle görev yapan polisler, Kürt gençleri, memleketin dört bir yanında Türkçe ve Kürtçe ağıtlar birbirine karışıyor. Adeta ‘90’lı yıllara geri döndük. Ama ‘90’lar senaryosunu yeniden vizyona sokmaya çalışan iktidar çevrelerinin bu sefer hesap etmedikleri pek çok dinamik var. Yaratılan kaostan istikrar arayışındaki kitlelerin kendilerine sığınarak oylarını arttırmayı planlayanlar, herkesin gözlerinin içine bakarak oynadıkları oyunun nasıl ters teptiğini görmeye başladılar.
Ne demişti ihtiyar “Tarihte olaylar iki defa tekrarlanır, birincisinde trajedi ikincisinde ise komedi”. Bu sefer siyasal aktörlerin komedisi, ailelerin yaşadığı acılara karışıyor ve gözlerin önündeki perdeleri indiriyor.
Bütün çocukları ve yakınları ya çürüğe ayrılıp, ya torpilli ya da bedelli askerlik yapanlar “şehadet” makamını övme yarışına giriyorlar. Daha 301 Soma işçisinin hesabını vermeyen Enerji Bakanı bu hamaset yarışında kendini durduramıyor ve “Benim en büyük amacım şehit olmak” vecizini patlatıyor. Zekeriya Öz’den devraldığı zırhlı Mercedes’indeki Diyanet İşleri Başkanı “Vatan için can feda etmenin” erdemlerini anlatan hutbeler hazırlıyor. Müftüler cenazelerde bağırıp çağırmanın cennete gidişi engelleyeceği yönünde fetvalar çıkartıyor. Neden?
Çünkü kimsenin inanmadığı sadece siyasal çıkarlar için çıkartılmış bir “kirli savaşın” içinde olduğumuzu herkes görüyor.
Anneler oğullarının tabutu başında, “Bedelli askerlik için 18 bin liram yoktu kuzum, affet beni” diye ağlıyor, babalar “Neden hep yoksulların çocukları ölüyor” diye isyan ediyor, köşe yazarlarına mektup yazan polisler “Ölümden korkmuyoruz ama anlamsız bir savaş için neden ölüyoruz” diye soruyor. En son yüzbaşı olan kardeşinin tabutu başında Yarbay Mehmet Alkan vicdanlı herkesin yüreğini yakan isyanını dile getirdi: “Şu güne kadar çözüm diyenler ne oldu da şimdi sonuna kadar savaş diyor… Saraylarda 30 tane korumayla gezip, zırhlı arabalara binip şehit olmak istiyorum diye bir şey yok”.
Toplumda bu manzaralar, herkesin hafızasına nakşedilirken futbolcu kardeşlerimiz yine ‘90’lı yılları hatırlatan görüntülerle yeşil sahalarda poz vermeye başladılar. Geçen hafta Beşiktaş-Mersin İdmanyurdu maçında başlayan militarist hamaset pozları, bu hafta bazı diğer maçlara da yayıldı. “Şehitler Ölmez” yazan formalar ve pankartlar ile sahaya çıkmalar, gollerden sonra asker selamı vermeler, ‘90’ların yeşil sahalardaki bildiğimiz görüntülerinin adeta bir tekrarı.
Kendilerince “şehitlere” saygı gösteren futbolcu kardeşlerimiz yavaş yavaş toplumun bir kesiminde yarattıkları infialin belli ki farkında değiller. Daha kısa zaman önce, gazetelere ve sosyal medyaya yansıyan, bedelli askerlik yasasından yararlanan futbolcuların resimleri hepimizin hafızasında taze. Sezon başına milyonlarca lira kazanan, silahla girdikleri ilişki ya eğlenmeye gittikleri gece kulüplerinde mafyavari hesaplaşmalar içinde ayaklarından kurşun yemek ya da “kız meselesi” yüzünden arkadaşlarını silahla tehdit etmek düzeyinde olan futbolcuların “Şehitler ölmez” yazılı pankartların arkasında poz vermesi hadi daha ağır bir kelime kullanmayalım ironiktir. Aslında milyon dolar kazanan futbol ve basketbol milli takım teknik direktörlerinin eleştirildikleri zaman “vatan hizmeti” yapıyoruz dedikleri bu ortamda futbolcuların yaptıklarına fazla şaşırmamak gerekiyor.  Ama yine de hatırlatmakta fayda var. Sen askerliğini bedelli ya da torpilli yapacaksın, 18 bin liralık bedelli parasını sadece bir hafta sonunda eğlence mekanlarında bırakacaksın, bedelini telaffuz edemediğimiz bol sıfırlı fiyatlarla Lamborghini marka arabalara binip hayatını yaşayacaksın sonra “şehitler ölmez”...
Sorun bakalım o gencecik yoksul çocuklarının, annelerine, babalarına, kardeşlerine, eşlerine, çocuklarına ölüyor muymuş ölmüyor muymuş?
Barışa ilişkin bütün pankartlar emniyet tarafından statlara sokulmazken, futbolcular barış şiarını bağıramayacaksa bari yaşamlarını düşünüp saygı için sessiz kalsalar. Ama ne yazık ki bugün memlekette pek çok kişinin dillendirdiği gibi “Şehitler ölmez” diye yazılıyor, “Zenginler ölmez” diye okunuyor ve futbolcuların önemli bir kısmı bu duruma çanak tutuyor...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa