Stockholm'den Demirtaş geçti
Stockholm. HDP Eş Başkanı Demirtaş, Sosyal Demokrat Parti ve Olaf Palme Merkezinin daveti üzerine İsveç kenti Stockholm’e hızlı bir ziyarette bulundu. Temaslarında bıraktığı izlenimlerin oldukça olumlu olduğu söylenebilir.
İsveç’in Hürriyet’i diye niteleyebileceğimiz DN gazetesi ve TV kanalı da Demirtaş ile yaptığı röportaja yer verdi. Ayrıca Dışişleri Bakanı Margot Wallström ile yaptığı ortak basın toplantısı da yeraldı.
Sosyalist Enternasyonal’e üye olmasına karşın CHP’nin İsveç Sosyal Demokratları ile, ‘70’li yıllardaki sıcak bağın bugün olduğu söylenemez. Çok uzun yıllardır yolları pek İsveç’e düşmüyor. Herhalde bunda, CHP’nin 2000’lerde sosyal demokrat çizgiden ulusalcı bir çizgiye kayarak 1960’lar öncesi çizgisine dönmesinin de etkisi olmuştur.
AKP olarak ise, Başbakan olduğu sıralar Tayyip Erdoğan 2013 Kasımı’nda o zamanki İsveç Başbakanı Fredrik Reinfeldt’in davetlisi olarak Stockholm’e gelmişti.
Bu davet de doğaldı, çünkü o zamanki İsveç koalisyon hükümetinde ağırlık, bu arada Başbakanlık, Moderatların elinde idi. Bu parti Hıristiyan Demokratlara oranla daha sağda yeralıyordu ve AKP’ye İsveç’te en benzeyen parti olduğu söylenebilir. İsveç’te 2006’dan 2014’e kadar Moderatların liderliğinde hükümetler kuruldu, birincil parti oldukları için ve on yıllarca iktidarda kalan sosyal demokratlar ancak son seçimlerde birincil parti oldu ve geçen yıl Yeşillerle birlikte bir azınlık hükümeti kurdu.
Son seçimlerde parlamentoya 8 parti girdi ve oylar iyice bölündü. Neredeyse yeni bir seçime gidiliyordu Türkiye’de halen yaşandığı gibi, ama partiler arası uzlaşma sağlandı sosyal demokratların öncülüğünde bir hükümet kurulabilmesi için. Yani İsveç erken seçime gitmeden bir azınlık hükümetine Sol Partinin ve bazen diğer partilerin verdiği kısmı desteklerle krizi çözmeyi başardı.
DN’deki Demirtaş röportajının yanındaki sütunda Türkiye’deki son durum hakkında, “siyasal kriz” başlığı altında bilgi veriliyordu.
Erdoğan Başbakanlığı sırasında İsveç’e geldiğinde, İsveç basınında, özellikle Aftonblandet’te, insan hakları ihlalleri ve basına yönelik baskılar nedeniyle eleştirel yazılar çıktı. Wolfgang Hansson, köşe yazısında “Erdoğan’ın İki Yüzü” başlığını kullanıyor ve İngiliz yazarı Stevenson’un “Dr Jekyll and Mr Hyde” romanına atıf yapıyordu.
Erdoğan ile herhangi bir röportaj çıkmadı, sadece kısaca o zamanki İsveç Başbakanı ile yaptığı basın toplantısına ilişkin bilgi verildi.
Kısaca Demirtaş’ın bir ana muhalefet partisi gibi karşılandığı söylenebilir.
Demirtaş karizmasının, HDP’nin son seçimlerde birçok seçmenin karar vermesinde etkili olduğu söylenebilir. Ki demokratik ülkelerde bu da önemli bir faktördür.
Siyasal tercihler yanında bunun da beklenenin üstünde oy çıkmasında etkili olduğu söylenebilir.
Örneğin Ecevit ‘70’lerde karizmatik bir liderdi. TİP’in Mehmet Ali Aybar’ı da… Özellikle yeni kuşakların eski suratlardan bıkkınlık gösterdiği durumlarda. Yunanistan’da Syriza’nın başarısında bunun da önemli bir etkisi oldu. Bu nedenle erken seçimde HDP’nin daha başarılı çıkması olasılığı yüksek.
Demirtaş’ın başarısının önemli nedenlerinden biri insan hakları hareketinin içinden gelmesi ve bu alanda çıraklık yapması. Bu da onun söylemine yansıyor ve çok farklı kesimler ile bu temelde bağ kurmayı sağlıyor. Söylemini, evrensel hukuk ve insan hakları belgeleri üzerinde kuruyor. Bu da onun konuşmalarını daha güçlü kılıyor. Bu özellik soğukkanlılık, sükunet ile birleşince, iktidar ve diğer muhalefet parti liderlerinin düzeysiz, hakaret dolu ve provokatif söylemi ile önemli bir farklılık yaratarak, beğeni topluyor. Yani bunun boğazda viski içmekle değil, düzey ile bir bağıntısı var. Emekçi kesimlerden, aydınlara, üst tabakalara kadar farklı kesimlerden olumlu yanıt almasının önemli bir nedeni de bu: Yani düzey!
Evrensel'i Takip Et