02 Eylül 2015 01:00

Diyarbakır'dan bakınca 1 Kasım seçimi...

Diyarbakır'dan bakınca 1 Kasım seçimi...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geçtiğimiz hafta Diyarbakır’daydım. Bir kısmı siyasetçi, bir kısmı STK yöneticisi, bir kısmı da aile, arkadaş çevresinden farklı görüşlere sahip birçok insanla konuştum. Süreç, seçimler, çatışmalar, öz yönetim ve öz savunma üzerine Kürtlerin deyimiyle ‘di tûrikê me de çi hebû’ yani torbamızda ne varsa boşalttık, bu sohbetlerde.
Önce şunu belirtmekte yarar var. Diyarbakır’da, tabii siz bunu Kuzey Kürdistan olarak da anlayabilirsiniz, kimse seçim havasında değil. Geniş bir kesim seçimlerin yapılacağından yana kaygılı. Yaşananlardan yola çıkıp seçimlerin yapılamayacağını, yapılsa bile özgür bir seçim ortamının sağlanmayacağını, baskı ortamında HDP’nin baraj altında kalması için güvenlik güçlerinin saldırılarını artıracağını düşünenler çoğunlukta. İnsanlar bu kaygılarını dillendirirken Cumhurbaşkanı henüz, “1 Kasım seçimleri 7 Haziran seçimlerine benzemeyecek” tehdidini savurmamıştı. Eminim Cumhurbaşkanının bu tehdidinden sonra seçimlerin yapılamayacağı, yapılsa bile güvenlik güçlerinin ağır baskılarla halka yönelmeyi artıracağını ve seçim sonuçlarını etkileyeceğini, daha ötesi HDP’yi baraj altında bırakacağını düşünenlerin oranı artmıştır.
Söz buraya gelmişken Batı’dan bakınca görünen bir eksiği/yanlışı da düzeltmek gerek. İstanbul’dan Diyarbakır’a bakanlar, HDP’ye her oy verenin PKK’li olduğunu varsayıyor. Hadi PKK’li olduğunu varsaymayanlar olsun, onlar da Kürdistan’da HDP’ye oy verenlerin en azından PKK’ye sempati duyduğu görüşündeler.
HDP’ye Kürdistan’da 4 milyona yakın oy verildiğini biliyoruz. Ama şunu da biliyoruz, HDP’ye oy verenlerin tümü PKK’li değil, hatta HDP’ye oy verenler arasında PKK’yle uzaktan yakından ilgisi olmayan, PKK’ye sempati duymayan, daha ötesi PKK’ye düşmanca yaklaşanlar bile var. Konuştuğum namazında niyazında bir esnaf, “17 oyumuzu içindeki ateistlere, din düşmanlarına rağmen HDP’ye verdik” diyordu. Bu esnafımız, PKK’ye hiç de iyi niyetli yaklaşan biri değil. Bu da yetmez, bu esnafımız hep sağa oy vermiş, 2002’den sonra ise 7 Haziran’a kadar tercihini hep AKP’den yana kullanmış.
STK’ler arasında da farklı görüşler var. Bir kısım STK son seçimlerde, esasen bölgeye barışın gelmesinin teminatı olarak gördükleri için HDP’yi desteklediler. Bu STK’ler arasında geçmişte aynı saiklerle AKP’yi destekleyenler de vardı. Yüzünü demokratik ve barışçıl çözüme dönen, bunun için açık alanda siyaset yapan bir HDP’nin, bölgede iş dünyasını, sivil toplumu, hatta bazıları sadece kendi çıkarını temsil eden STK’lerden destek almaması mümkün değil. 7 Haziran’da yaşanan da bu oldu. Çünkü AKP ve Erdoğan’ın söylemleri, seçim öncesi yaşanan provokasyonlar sıradan insandan siyasetçi ve STK’sine kadar geniş bir kesimi kaygılandırırken, HDP ve Eş Başkanı Demirtaş bu kesimlere güven veriyordu.
Şunu da belirtelim.
Evet, HDP’ye oy verenler arasında PKK’ye ilgisiz, hatta düşmanca yaklaşanlar var ama kabul etmek gerekir ki Kürdistan’da HDP’ye oy verenlerin önemli bir kesimi aynı zamanda PKK’ye de sempati ile bakıyor. Bir başka deyimle, iş son kertesine geldiğinde PKK’ye sempati ile bakanların azımsanmayacak bir kesimi PKK’nin liderini, Kandil’deki KCK/PKK yöneticilerini dinler, ancak HDP’yi 80 değil 180 milletvekili olsa bile bir şeye saymayabilir.
İşte asıl nazik olan nokta da bu.
Konuştuğum etkili bir STK yöneticisinin bu nazik durum ile ilgili dediği şuydu: “PKK/KCK kendi siyasetini yapar; bizim bakış açımıza göre doğru olmasa da devlete karşı mücadelede yeri geldiğinde savaş yeteneğini de kullanır. Ancak HDP’nin sivil siyaset dışında bir seçeneği yok ve bunu yaparken de kendisine destek veren her bakış açısının, oy veren her seçmenin dengesini de iyi kurmak zorunda.”
İnancım o ki Diyarbakır’daki STK yöneticisinin bildiklerini, hatta Kürdistan’da farklı bakış açılarına sahip kesimlerin niçin HDP’ye yöneldiğini AKP ve Erdoğan da biliyor. Bu nedenle hem Kürt siyasetini karşı karşıya getirmek için çabalıyor, hem de Kürdistan’da HDP’ye yönelmeyi durdurmak için tek seçeneğin şiddeti büyütmek olduğunu, iyi okuyor.
AKP ve liderinin yürüttüğü bu kaos ve gerginlik politikası başarılı olur mu?
Eğer Kürt siyasetinin ana aktörleri, Kürt siyasetinin farklı bakış açısına sahip diğer kesimleri, Kürdistan’daki kanaat önderleri, STK’ler AKP’nin bu yönelimini iyi okumaz, gardlarını da ona göre almaz ise -korkarım ki- AKP ve Erdoğan emellerine ulaşırlar.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa