06 Eylül 2015 01:00

Çevre ve barış

Çevre ve barış

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İsveçli Bilim İnsanı Alfred Nobel 1864’de madencilikte kullanılmak üzere dinamiti (TNT’yi) ürettiğinde, dünya üzerinde büyük yıkımlara neden olabileceğini öngörmemişti büyük bir olasılıkla. Nobel, I. Dünya Savaşı’nın çok öncesinde 1896 yılında hayata veda etmişti. Nobel’in, Nobel Vakfını kurarak Nobel ödüllerinin verilmesini sağlamasının arkasında bu pişmanlığın yattığı rivayet edilir.  O günden bugüne savaş sanayisi ve yarattığı yıkımın farklı boyutlarıyla uğraşıyor insanlık. Savaş ve sonuçlarıyla barışın gerekliliği gazetemizde çeşitli boyutları ile yer aldı/alıyor. Bu boyutlardan biri de çevre. Barışın çevre için de gerekliliği su götürmez bir gerçek. Savaşların yarattığı çevre tahribatı, savaşlarda kullanılan kimyasal patlayıcıların, mayınların yarattığı kirlililiğin önlenmesi, toprakların arındırılması uzunca bir  süredir bilim dünyasının araştırma konuları arasındaydı. Elbette bu konuda en önemli adım savaşların önlenerek barışın tesis edilmesi. Ne yazık ki, bilim insanları, dünya genelinde, İkinci Dünya Savaşı yıllarının tersine, şimdilik barış için mücadele konusunu arka plana atmış ve yalnızca savaşın yarattığı kimyasal kirliliğin temizlenmesine odaklanmış durumda. Şu sıralar, çeşitli bitkileri kullanarak bu kimyasal  kalıntıların temizlenmesine yönelik araştırmalar ön planda.
Science dergisinin 4 Eylül 2015 tarihli sayısında yayımlanan araştırma da bu konuya odaklanıyor1.  Alfred Nobel’in buluşu olan 2,4,6-trinitrotoluen (TNT) oldukça zehirli ve doğada ayrıştırılması güç olan bir kimyasal. Johnston ve arkadaşları, çalışmalarında bu kimyasalın doğaya karışması ve yarattığı kirliliğin başlıca kaynakları arasında dinamit üretim sahaları  ile bunların atıklarını, madenleri, geçmişte ve günümüzde çatışmalı olan bölgeleri ve askeri arazileri saymakta. Buna ek olarak araştırma, ABD Savunma Bakanlığının  yaklaşık on milyon hektarlık bir arazinin cephanelerden (silah, patlayıcı vb.) kaynaklı olarak TNT kirliliğine maruz kaldığını tahmin ettiğini söylemekte. Araştırmada TNT’nin C sınıfı bir karsinojen (yani kansere sebep olan) olarak sınıflandırıldığı ve insanlar da dahil  tüm canlılarda toksik etkileri (zehirli) olduğu, toprakta yaşayan mikroorganizmaların çeşitliliği ile bitkileri etkilediği de anlatılmakta. Bazı bitkilerin TNT’yi kökleri ile tuttukları ve toksik etkilerini azalttıkları biliniyor. Ancak TNT’yi köklerinde tutan bu bitkilerde büyüme ve gelişme olumsuz etkilenmekte. Johnston ve arkadaşları, Arabidopsis thaliana isimli model bitkide TNT’yi etkisizleştiren enzimleri araştırırken, TNT toleransı yüksek bir mutant bitkiyi keşfetti. TNT toleransının yüksek olması, o bitkinin yüksek TNT oranlı topraklarda büyüyebilmesi anlamına gelmekte. Araştırmacılar, bu bitkiyi analiz ettiklerinde MDHAR6 isimli bir gende tek bir mutasyonun buna sebep olduğunu buldu. Bu gen  monodehidroaskorbat redüktaz 6 isimli bir enzimi kodlayan gendi. Bu çalışma ile bitki hücresinin enerji organları olan mitokondrilerde TNT’nin indirgenerek reaktif bir süper oksit oluşturduğu ve bunun MDHAR6 enzimi tarafından gerçekleştirildiği açığa çıkarıldı. Bu genin olmadığı ya da bu enzimin eksik olduğu Arabidopsis bitkilerinin TNT toleransının yüksek olduğu belirlendi. Bu buluş, TNT ile kirletilmiş toprakların arındırılmasında kullanılabilecek potansiyele sahip. TNT ile kirletilmiş topraklarda büyütülecek bitkiler, köklerine TNT bağlayıp bunu TNT’yi daha zararsız maddelere dönüştürerek toprağı arındırmakta.

(1) Johnstonet al., Monodehydroascorbate reductase mediates TNT toxicity in plants. Science (2015), 349 (6252):1072

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa