06 Eylül 2015 01:00

'Mülteci sorunu' mülteci sorunu mudur?

'Mülteci sorunu' mülteci sorunu mudur?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Ailesiyle birlikte Kos Adası’na giderken botlarının batması sonucu annesi ve kardeşi ile birlikte hayatını kaybedip cesedi Bodrum sahillerine vuran Aylan Kurdi’nin cesedinin yürek burkan fotoğrafı Batı dünyasında bir deprem etkisi yarattı. Bugüne kadar mülteci sorununu, Akdeniz ve Ege’den kendilerine, refahlarına ve yaşam tarzlarına yönelik bir “tehdit” olarak görüp, “tehdidi” kendi toprakları dışında (aktif savunma stratejisi) yok etmeyi amaçlayan politikalar izleyen batılı emperyalist hükümetler, kendi kamuoylarında yükselen tepkiler karşısında birden “duygusal hümanistler”, “anlayışlı aile babaları”na dönüşüp; Aylan’ın trajik kısa hayat hikayesinin son karesi karşısında gözyaşı dökmeye başladılar.
Sanki Aylan, Ege’nin sularında hayatını kaybeden ilk çocukmuş gibi!
Sanki yıllardır Akdeniz ve Ege sularına gömülen her yaştan kadınlı erkekli binlerce mülteciden hiç haberleri yokmuş gibi!
Emperyalist hükümetlerin başbakanları, bakanları ancak şimdi; “Biz de şu kadar mülteciyi kabul edebiliriz” demeye başladılar.
Oysa ortadaki tablo ve bu tablonun arkasındaki trajedi; şu ya da bu ülkenin şu kadar mülteciyi kabul etmesiyle çözülecek ”teknik bir sorun” değil.
Tersine mülteci sorunu; emperyalistlerin kendi çıkarını korumak adına Ortadoğu ülkelerindeki iş birlikçilerinin de katkısıyla, bu ülkeleri iç savaşa sürüklemelerinin sonucu olarak tetiklenmiş bir sorundur. Bu müdahale devam ettikçe mülteci sorununun bitmesi değil ama yeni dalgalar halinde on binlerin, yüz binlerin, milyonların Avrupa’ya doğru yola çıkması kaçınılmazdır.
Bugünlerde Ege üstünden, denizi adeta cesetlerle doldurarak aşmış, Yunanistan, Makedonya, Sırbistan Macaristan’ın kurduğu barikatları aşarak kopup gelen ve dün ilk grupları Avusturya’ya giren birici mülteci dalgası şimdiden AB’yi karıştırmıştır.
Böylece Batı emperyalistlerinin mülteci dalgalarını kendi topraklarının dışında tutma planı mülteci akınının Almanya, Fransa, İngiltere gibi “refah ülkeleri”nin kapısına dayanmasıyla başarısızlığa uğramıştır.
Kuşkusuz ki bu durum, ekonomik ve siyasi bakımdan zaten büyük zorluklarla karşı karşıya olan AB’nin sorunlarını da büyütecek yeni bir etken olacaktır.
Aylan Kurdi’nin yarattığı duygusal ortamı kullanan Erdoğan ve Davutoğlu, B20 toplantılarını da fırsata dönüştürerek, BM’ye, batı ülkelerinin mülteci sorunu karşısındaki duyarsızlıklarını çok ağır sözlerle eleştirirken, iki milyon mülteciyi (sığınmacıyı) barındırmak, sığınmacılar için altı buçuk milyar lira harcamış olmakla övünüyorlar.
Evet onların BM ve Batılı emperyalistlere söylediklerinin hemen hemen hepsi doğrudur ama bu, gerçeğin sadece yarısıdır.
Öteki yarısını ise şu soruların yanıtı verir.
- Peki Türkiye mültecilere böyle kucak açıp bağrına basıyor da neden her gün binlerce mülteci uydurma botlarla ellerindeki son parayı da insan kaçakçılarına verip ölümü göze alarak kendilerini Yunanistan’a atmayı göze alıyor?
- Mülteci sorununun böyle büyümesinde; Türkiye’nin daha Suriye’de büyük bir kargaşa yokken, Esad rejimini devirme sevdasına kapılıp,“Beş yıldızlı otel konforunda kamplar” propagandası eşliğinde mülteciliği teşvik etmesi ve Suriye’de iç savaşa çanak tutan politikalarının çok önemli rolü yok mu?
- Mültecilerin elindeki son parayı almak için organize olan insan kaçakçılığının Türkiye’nin mülteci sorununu batıya havale etme girişimleriyle ilişkisi yok mudur?
- Bu mülteci akımının böylesi büyümesinde Türkiye’nin Suriye topraklarında “güvenli bölge” (tampon bölge) oluşturmak için “mülteci” bahanesi kullanmasının rolü yok mudur?
Öyle olunca da Erdoğan ve Davutoğlu’nun mülteciler üstünden Batılılara, BM’ye yönelik eleştirilerine bakanlar, “Dinime küfreden bari Müslüman olsa” demez mi?
Evet mülteci sorunu ülkelerdeki iç savaşlarla doğrudan ilgilidir. Ama sadece o kadar değil, savaş koşulları ülkelerdeki ekonomik sorunlarla, işsizlikle, yoksullukla da birleşerek mülteciliği, iş ve güvenli bir gelecek arayışıyla birleştirmektedir.
Dolayısıyla mülteci sorunu sadece bir mülteci sorunu değil, emperyalistlerin yönettiği dünyanın sorunu olarak ortaya çıkmış bulunmaktadır.
Bu, emperyalistlerin kolayca çözemeyeceği bir sorundur. Kobanêli Aylan Kurdi’nin Bodrum sahiline vuran cesedi, sistemin çürümüşlüğüne, çözümsüzlüğüne herkesin görebileceği biçimde ayna tutmuştur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa