Maçın hemen öncesi.
Artık hayatın oradan aktığına kendimizi inandırdığımız ‘zaman tüneli’ne bir fotoğraf düşüyor.
Bir genç bir de el kadar bebe, sırtüstü uzanmış. Ölmüşler. Bebeğin gözleri açık.
35 günlük. Polisin mahalleye ambulans girmesini engellediği için öldüğü aktarılıyor.
Fotoğrafı, çatışmalar başladığından bu yana haber akışını sınırlandırmak için 10’un üzerinde sitesi kapatılan Dicle Haber Ajansı geçiyor.
Yer, Cizre. Günlerdir dışarıdan getirilen yüzlerce maskeli, silahlı devlet görevlisinin ablukası altında tutulan, sokağa çıkma yasağı ilan edilen, seçilmişleri tutuklanan, mahalleleri yaylım ateşine tutulan Cizre.
Kıyamet gibi değil mi?
Demek ki değil. Evrensel ve Özgür Gündem dışında kimse manşet yapma gereği duymadığına göre ortada ciddi bir şey yok. Üstelik iktidar medyasına bakarsak “temizlik” yapılıyor.
Biz abartıyoruz.
‘Zaman tüneli’ de öyle diyor zaten. Cizre çok az kişinin gündeminde.

***
Düdük çalıyor, maç başlıyor. Hayret, kırmızı beyazlılar bu kez akıllı bir taktikle sahada. İyi de oynuyorlar.
Müsabakanın başı. Harika bir ara pas. Klas bir bitiriş: 1-0. Fazla geçmeden 2-0.
Tribünde bir başbakan.
“Şehit” çocuğu olduğu belirtilen, ne olup bittiğinden habersiz bir miniği kendisine vitrin yapmış, seviniyor. O çocuğun başına gelenlerde kendi sorumluluğunu gizlemek için yine o meşhur gülümsemesinin arkasına gizlenmiş.

***
Maçın oynandığı Konya, tekbir sesleriyle bir şeyler kutlarken, zaman tüneline bir başka haber daha düşüyor.
Bu kez yer Dağlıca. 15 askerin yaşamını yitirdiğinden bahsediliyor.
Bir anda protokolde bir toparlanma göze çarpıyor. Spiker haber veriyor: “Başbakan terör toplantısına gidiyor” diye.
Aslında Kürtlerin yine sayısız kez kapatılan bir başka haber sitesi ANF’nin olayı saat 18.03’te duyurduğunu öğreniyoruz. Üstelik zaman tüneline de nispeten daha düşük profilli kimi hesaplar tarafından “sızdırılmış” bu bilgi.
Çatışmanın 15.00’te, maçın 19.00’da başladığı hatırlatılırsa “Gülen adam”ın mevzudan habersiz olmasına imkan yok.
Ama “şehit” çocuğuyla o poz verilmese de olmaz elbette.
Bu dakikadan itibaren ülkeye dahil bir yerlerde kıyamet yaşandığına başkaları da ikna oluyor.
Doğru ya, bu kez ölenler “bizden”.  

***
Artık saatlerimiz maçın hemen sonrası.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yine kendisine bağlı kanalların birinde konuşuyor. “400 milletvekili çıkarabilen bir siyasi parti olsaydı” diyor. Bunlar olmazdı.
Yeni bir şey yok yani. “Ya beni başkan yaparsınız ya da ölürsünüz” tehdidi devam ediyor.
Aynı dakikalarda onun futbol dünyasındaki iz düşümü, Milli Takım Teknik Direktörü Fatih Terim konuşuyor.
O da bugüne kadar basbayağı başarısız olduğu, hatalı tercihler yaptığı, üstelik ayda 300 asgari ücretlik para kazandığı için yapılan eleştirileri içinden geçilen kanlı siyasi ortamla ilintilendirerek “Bu topraklarda yaşayan herkesin ihtiyacı olduğu dönemde sırtınızı milli takıma dönemezsiniz” diyor. Bir başka deyişle kendisini eleştirmeyi light vatan hainliğine bağlıyor.
O da Erdoğan ve Davutoğlu gibi, oldum olası sisli havadan yarar sağlamayı bilmiştir zaten. Yine işini iyi yapıyor.

***
Tüm haftayı bir başka küçük çocuğun -ki ona gösterdiğimiz merhamet de Kobanêli yani Kürt olduğunu öğrenene kadardı- trajedisiyle geçirdikten sonra… Geriye herhangi bir şeyin tarafı olamayacak kadar küçük 35 günlük bebeğin açık gözleri kalıyor.
400 milletvekili değil barış, başkanlık değil eşitlik.
Cizre’nin, Dağlıca’nın olmaması için ölümleri ayırmadan, gerçekten barış ve eşitlik istemekten başka çare yok.

Evrensel'i Takip Et