09 Eylül 2015 01:00

Barış için taraf olma zamanı!

Barış için taraf olma zamanı!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Bir parti (bu elbette AKP) 400 vekil çıkarsaydı, bunlar olmazdı” politikasının faturası bir yandan asker, polis ve gerillaların hayatını kaybettiği çatışmaların büyümesi öte yandan da ülke sathında ırkçı şoven güçlerin HDP’ye, Kürtlere yönelik saldırıları olarak büyüyor. Nitekim daha Dağlıca’da hayatını kaybeden 16 askerin cenazeleri kaldırılmadan dün de Iğdır’ın Aralık ilçesinde polis servisine yönelik “bomba” lı saldırıda 14 polisin hayatını kaybettiği, 3 polisin de yaralandığı haberi geldi.
Sanki, ‘bakın nasıl intikam alıyoruz’ dercesine Genelkurmay, “Savaş uçaklarımız 45 teröristi öldürdü; bombalanan kamplarda pek çok terörist etkisiz hale getirildi” biçiminde açıklamalar yapmaya devam etmektedir. Başbakanın ise; sorunu çözmek için yeni girişimler yapmak yerine; “O dağlar o teröristlerden te-miz-le-ne-cek!” demesi çeyrek yüzyıl öncesinin “askeri çözüm” çizgisinde ısrar edileceğini göstermektedir.
113 bin nüfusa sahip Cizre’de ise sokağa çıkma yasağı dün dördüncü gününü geride bıraktığı halde sürüyordu. İlçede elektrik, su, internet, telefonlar kesik! Ekmek sıkıntısı da başlamış. Evlerinin önünde oynarken, zırhlı araçtan açılan ateşle yaralanan Cemile Çığırga’nın hastaneye götürülmesine izin verilmediği için kan kaybından hayatını kaybettiği, Cemile’nin cesedinin evlerindeki derin dondurucuya konduğu belirtiliyor.
Sorun elbette sadece asker, polis-gerilla çatışmalarından ya da bölgedeki operasyonlardan ibaret değil. Tersine “teröre tepki” adı altında ırkçı-şoven gruplar, süreci bir Kürt-Türk çatışmasına evriltmek için çaba harcıyorlar. Nitekim son birkaç gün içinde HDP’nin çeşitli illerde 128 parti binası saldırıya uğramıştır. Bu saldırılarda polis ve yerel yöneticilerin hoşgörüsü, hatta açık desteğinden yararlanan saldırgan gruplar yakıp yıkma, etrafı terörize etme girişimlerini artırarak sürdürüyorlar. Önceki gece bu saldırılar Ankara-Beypazarı’da, Kürtlerin oturduğu Zafer Mahallesi’ne saldırmaya kadar varmış, evler, işyerleri, araçlar yakılmıştır. Antalya, Kayseri, Erzurum’da bölge illerinin otobüs firmalarına bağlı yolcu otobüslerinin yolları kesilmiş taşlanmış, camları kırılmıştır.
Şu giderek daha açıkça görülmektedir ki; Cumhurbaşkanı ve AKP, 1 Kasım seçimine ne kadar gerilimli, çatışmalı ortamda giderse o kadar kârlı çıkacağı varsayımıyla hareket etmekte, bu yüzden de çatışmaları durduracak bir inisiyatif gösterme yerine “Son terörist silah bırakıp teslim oluncaya kadar” askeri operasyonları sürdürme çizgisinde hareket etmeyi tercih etmektedir.
Ve gerilim artıp çatışmalar yayılıp yoğunlaştıkça, “terörizm” propagandasıyla artırılan baskılar karşısında liberal çevrelerden başlayan, AKP’ye teslimiyet tutumu yayılmaya da başlamıştır. Daha düne kadar “çözüm süreci” yanlısı olmakla övünen “ana akım medya” Hükümetin hınk deyicisine dönüşüp ırkçı-şoven gösterileri “teröre vatandaş tepkisi” olarak gösteren bir çizgiye çekilmiştir. Dağlıca saldırısından sonra ise CHP, “Şimdi polemik zamanı değil” diyerek (Demek ki polemik bunlarda, bir politik tutum açıklama değil “çene sporu”ymuş!), “barış” ve “savaş” saflarının karşı karşıya geldiği koşullarda, Hükümetin safında, aynı anlama gelmek üzere “savaşın” saflarında yer almaya yönelmiştir.
Daha bir gün önce, bu çatışmaların nasıl ve neden çıkıp nasıl bu aşamaya geldiğini pek açık biçimde bilen, bunu, Erdoğan’ın “tek adam”, “fiili başkan” olma stratejisinin sonucu olarak gören CHP; önceki gün birden Başbakanı ziyaret ederek, “Şimdi polemik zamanı değil” diyerek, Hükümetin savaş arabasına bağlanmaya doğru adım atmıştır. Aynı nedenle CHP’li Kadıköy Belediye Başkanı da MHP’li, VP’li, BBP’lilerin “teröre protesto” iddiasıyla gerçekleştirdikleri Selimiye Kışlasına yürüyüşle, ırkçı şoven gösteriye destek vermiştir.
Eğer bir parti böyle kritik dönemlerde gerekli kararlılığı göstererek tutum alamıyorsa, halkın gözünde bir seçenek olmayı hak etmez. Ona oy verenlerin ve Türkiye’nin demokrasi güçlerinin CHP’den bugün beklediği; acilen çatışmaların durdurulması için; ellerin tetikten çekilmesi, çatışmaların durdurulması için ülke sathında süren barış mücadelesine daha ileriden katılıp güç vermektir. Ama CHP yönetimi, böyle kritik bir süreçte, derinlerdeki devletçi güdülerinin canlanmasıyla olacak, Hükümete koşup, zımnen de olsa, onun savaş politikasına destek veren bir tutuma yönelmiştir.
Ülkenin bugün en acil ihtiyacı silahların susmasıdır!
Hiçbir şey bunun ertelenmesi ve geriye itilmesine bahane olamaz, olmamalıdır da!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa