11 Eylül 2015 01:00

Ezberini bozamayan spor

Ezberini bozamayan spor

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Spor alemi, ana akım medyası ve popüler figürleriyle muktedirin izinde. Bunun gereği olarak da tüm kapsayıcılığıyla ırkçı histeriye kucak açmış ve kışkırtıcılık dozunu en tepeye çıkarmış durumda. Bu alandaki düşünsel sığlık barışa dair umutları yerle bir edebilecek kadar vahim. Vatan, millet, bayrak, şehit, kan gibi kutsallaştırılmış kavramlarının üzerine kurgulanan hamasi/ezber söylemlerin belirlediği sınırı geçip farklı düşünceler dile getirebilecek aklın, mantığın, vicdanın, bilginin kırıntısı dahi görünmüyor.
Konuşmaya gelince herkes ölümlerin son bulmasını, kanın durmasını istiyor. Lakin bunun gerçekleşebilmesi için istemek yetmiyor. Sorunla ilgili olarak önce bilgilenmek, sonra da ezberlenmiş ön yargıların ötesine geçip çözüme yönelik yeni ve farklı düşünceler, söylemler üretmek gerekiyor.
Bilgilenmek; sorunu tarihsel, kültürel, sosyolojik boyutlarıyla ele alabilecek, olup bitenleri ona göre analiz edebilecek ve bundan doğru sonuçlar çıkarabilecek düşünsel yeterlilik düzeyine ulaşmak anlamına geliyor tabii... Yoksa ilk mektep seviyesindeki “bilgilerle” ahkam kesmek, cahil yığınları kışkırtmak dışında bir işe yaramıyor...
Sorunun kaynağı ve gelişimi hakkında bilgi olmayınca, “Şehitler ölmez vatan bölünmez” eşiğini aşıp olup biteni sorgulamak ve çözüme katkıda bulunacak düşünceler üretmek de mümkün olmuyor ne yazık ki.
Aslında, “Son terörist teslim olana ya da etkisiz hale getirilene kadar mücadeleye devam edeceğiz” sözü bile kimlerin savaş istediğini ve yeni ölümlere kapı araladığını net biçimde ortaya koyuyor. Ama işte devletin, “kutsallarla” tahkim edip beyinlere pompaladığı zehirli ideoloji bunun fark edilmesini engelliyor...
Tam bu noktada, “Gerçekte kutsal olan doğa, insan ve emektir. İnsanlık özgürlüğün ve eşitliğin egemen olduğu bir dünyayı ancak bu kutsalların rehberliğinde kurabilir” desek spor dünyasında kim, bundan ne anlar acaba?..
Bu alanda en sık karşılaştığımız acayipliklerden birisi de uluslararası nitelik taşıyan karşılaşmalarda alınan galibiyetlerin, “şehitlerin” yakınlarına adanması ya da armağan edilmesi. Galibiyetlerin, yüreklerde onulmaz yaralar açan böylesi ölümlere merhem olabileceğine ciddi ciddi inanıyorlar... Hayatlarının en büyük acısını yaşayan insanların sportif galibiyetlerle teselli bulacağını sanmak ancak hastalıklı ideolojinin tutsaklığında çürümüş beyinlere yakışır...
Fatih Terim, Hollanda galibiyetinin ardından, acılı günler yaşandığı için maçla ilgili olarak konuşmayacağını söylüyor ama hemen ardından galibiyeti “şehit yakınlarına” adamaktan da geri durmuyor. Böylece hem “şehit” yakınlarının gönlünü almış, hem de vatan kurtarma mücadelesine önemli bir moral desteği sunmuş oluyor!..
A Milli Basketbol Takımı Antrenörü Ergin Ataman’a ne demeli peki?.. Güç gösterisine girişmeyi pek seven bu kişi, Avrupa Şampiyonası’nda Almanya galibiyetinin ardından Yüksekova’da bir polisin Kürt işçilere söylediği söze göndermede bulunurcasına, “Türk’ün gücünü gösterdik” diye düpedüz ırkçı ve bir o kadar da komik bir laf edebiliyor... Ama nedense ertesi günü Türk’ün gücü Sırbistan’a yetmedi!..
Gerçi Ergin Ataman gücünü bize daha önce de, bir maçın devre arasında genç oyuncusunu tokatlayarak göstermişti!..
Almanya galibiyetinde, maçtan önce Cumhurbaşkanı ve Başbakandan gelen “Bu maçı mutlaka kazanmanızı istiyoruz” mesajlarının da etkisi olduğunu dile getiriyor Ataman. Utanmasa, “Taktiği cumhurbaşkanı ve başbakan verdi” diyecek!..
Popüler figürler, yalakalık yapmakta ve güce tapınmakta adeta birbirleriyle yarışıyor.
Spor alemi; sporcusundan yöneticisine, medyasından taraftarına kadar ön yargılarla, ırkçı hezeyan ve ezberlerle dolu düşünsel sefalet içinde debelenirken, yönünü belirlemek için de muktedirin ağzının içine bakmayı sürdürüyor...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa