11 Eylül 2015 01:00

İstikrarsızlıktan iktidar çıkarmak

İstikrarsızlıktan iktidar çıkarmak

Fotoğraf: Envato

Paylaş

7 Haziran öncesinde iktidar partisinin ana söylemi ekonomik ve politik “istikrarın” devamı üzerine kuruluydu. Tutmadı. Seçmen artan istikrarsızlığın faturasını AKP’ye kesmeye yöneldi. Başkanlık iddiasıyla çıkılan yolda tek parti iktidarı yitirildi. Bu kez iktidar aynı savı tersten ispata yöneldi. Önce siyasi istikrarsızlığı, gerilimi tırmandırdı, ülkeyi içinden çıkılmaz bir şiddet sarmalına sürükledi, şimdi de istikrarsızlığın kaynağı olarak siyasi rakiplerini gösterme arayışında.

Genel seçimlerin hemen ardından tek parti iktidarının devamı için AKP’nin önündeki yegane alternatifin HDP’yi kriminalize ederek aşağı çekmek, batı ile bağlarını koparmak, siyaset yapma olanaklarını ortadan kaldırmak olduğunu söylemiştik. Bugün bu öngörünün büyük ölçüde doğrulandığını görüyoruz. Yaşananlar Türkiye’nin nasıl bir ortamda seçime götürülmek istendiğini açıkça gösteriyor. Bu koşullar altında HDP’nin batıda pek çok ilde seçim çalışması yürütmesi bir yana teşkilatlarını açık tutması dahi zorlaşacaktır.

AKP’nin son seçimlerde hatırı sayılır oranda oy kaybettiği bir diğer parti ise MHP.  Bugüne değin pek çok anketin de doğruladığı üzere Kürt seçmenler dışarıda bırakıldığında iki parti arasında oy geçişkenliğinin oldukça yüksek olduğu görülüyor. Ne var ki, AKP’nin “çözüm sürecinden” geri adım atıp keskin bir şekilde söylem değiştirmesinin, milliyetçi duyarlılığı yüksek seçmeni geri kazanmakta ne denli etkili olacağı kuşkulu. Nihayetinde, karşısında baştan itibaren sürece karşı çıkan, askeri çözüm diye bas bas bağıran, “ne mozaiği ulan mermer” diyen bir siyasi parti var. “Çözüm sürecinden faydalanarak silah stoklamışlar” benzeri açıklamalar karşı tarafın elini güçlendiriyor.

Başbakanlıkta temizlik görevlisi olsan bunu dersin, ama devletin tüm kurumlarını elinde bulunduran, çözüm sürecini kapalı kapılar ardında yürüten bir iktidarın bugün yaşananların sorumluluğunu sürece yıkıp, oradan da sorumluluk almadan sıyrılması beklenemez. Bunun pek öyle kolay olmayacağı şehit cenazelerinde hükümete gösterilen sert tepkiden de anlaşılıyor. Kimi süreci bozmakla, kimi başlatmakla eleştiriyor ama her iki taraftan bakan da iktidara sorumluluk biçiyor.

Bu açıdan bakıldığında sayısı gün geçtikçe artan Kürt vatandaşlara ve HDP teşkilatlarına dönük saldırılar ayrı bir önem kazanıyor.  MHP-HDP çatışması körüklenerek (Burada MHP’nin katkılarını da göz ardı etmemek lazım) siyasi istikrarın ve toplumsal barışın teminatı olarak AKP ön plana çıkarılmak isteniyor. HDP Genel Merkezinin kundaklandığı gece havuz medyasının söz birliği etmişçesine Erdoğan ve Davutoğlu’nun sağduyu çağrılarına rağmen Bahçeli’nin teşkilatı sokağa dökerek gerilimi tırmandırdığına işaret etmeleri bu ana stratejinin önemli bir parçası. Böylece Türkiye siyasetinin üzerinde şekillendiği hassas dinamiklere dikkat çekilerek, dengenin sağlanmasında AKP’nin oynadığı rolün altı çizilecek. İstikrar ve toplumsal uzlaşının yeniden sağlanabilmesi için Türk siyasetinin bugüne değin gördüğü belki de en kutuplaştırıcı figür olan Erdoğan’ın başkanlığına destek aranacak.

AKP’nin oyununu bozmak imkansız mı? Elbette değil, ama silahların konuştuğu bir ortamda HDP başta olmak üzere demokrasi güçlerinin siyaset yapma olanaklarının büyük ölçüde daraldığı da bir gerçek. Bu açıdan PKK’nin tek taraflı bir ateşkes ilan ederek sivil siyasetin önünü açması büyük önem taşıyor. Böylesi bir hamle barış ve demokrasi cephesinin genişletilmesini mümkün kılacağı gibi, kalıcı bir barış arayışına zemin yaratacak ve siyasi iktidarın hesaplarını boşa çıkaracaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa