11 Eylül 2015 01:00

İşçiler, demokrasi ve barış

İşçiler, demokrasi ve barış

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Çatışmaların tırmandığı, halkları birbirine düşman etmeye yönelik gerici, faşist çabaların yoğunlaştığı, demokrasi ve barış diyenlerin, basın özgürlüğünü savunanların sesinin boğulmaya çalışıldığı bir dönemden geçiyoruz. Ülke bu koşullarda Saray ve avanesinin sürüklediği yeni bir seçime doğru sürükleniyor. Buna karşılık emek ve demokrasi güçleri, ülkede barış isteyenler mücadelelerini yükseltmeye, halkların birliğini ve kardeşliğini savunmaya devam ediyorlar, bu amaçlar için mücadele ediyorlar.

Bütün bu yaşananlar işçi sınıfını ve emekçi kitleleri yakından ilgilendiriyor ve onların ekmek ve özgürlük mücadelesinin alacağı biçimi, yöneleceği hedefleri netleştirip, belirginleştiriyor. Ülkede savaş ortamını kışkırtıp yaygınlaştıran Saray ve avanesi, savaş ve terör paydası altında birleştirip harekete geçirdiği geleneksel devlet güçlerini -ordu üst yönetimi, yüksek devlet bürokrasisi- ve refleksini, AKP ve MHP gibi partilerin desteği ile sadece Kürtlerin özgürlük ve demokrasi mücadelesini kan ve ateşle boğmak istemiyor, işçi sınıfının ve emekçi kitlelerinin ekmek ve demokrasi mücadelesini ve taleplerini de şiddetle boğmak istiyor.

Son olarak Polatlı’da ORS işçilerine ve onların çoluk çocuk ailelerine yönelmiş olan devlet şiddeti yukarıda söylediklerimizin canlı kanıtı olarak yaşandı ve yaşanıyor. İşçilerin sendika seçme özgürlüğüne, ekonomik ve sosyal hak taleplerine yönelik devlet ve sermaye saldırısı zorunlu olarak, işçilerin mücadelesini kendi hak talepleri ile, kendi sınırlarına hapsedilmiş bir mücadele olmaktan çıkarıyor ve ülkenin genel sorunları ile sıkı sıkıya birbirine bağlıyor. Bu koşullarda yakılıp yıkılan Kürt kentlerinin kaderi ile, gazlanıp coplanan, işsizliğe ve yoksulluğa mahkum edilen işçi ve emekçilerin kaderini birbirinden ayırmak olanaksızlaşmakla kalmıyor, Kürtlerin ve Türklerin kaderini sıkıca birbirine bağlıyor. Bu bağlanmanın ortak zeminini de bugün demokrasi, barış, eşitlik ve insanca bir yaşam oluşturuyor.

Türk Metal’in paralı fedaileri fabrikalarda işçiler üzerinde terör estirerek başladıkları işlerinie, aynı ideolojiye sahip ülküdaşlara ve Sarayseverlere katılıp, destek vererek HDP binalarına saldırı, Kürt emekçilerine saldırı ile genişletip, devam ettiriyorlar. Bütün bu gerici güruhun iplerini elinde tutanlar çok iyi biliyorlar ki, ülkenin işçi ve emekçileri köken olarak mensup oldukları etnik guruplara, mezhepsel farklılıklara, yöresel özelliklere ne kadar bağlanır, bu farklılıklar ne kadar kışkırtılırsa, işçi ve emekçilerin sermayeye ve devlete, patronlara karşı mücadelesi o kadar zayıf düşer ve emeği ile geçinenler yenilmeye mahkum olur.

Bütün bu gerici saldırılara, Saray ve avanesinin kendi çevrelerinde oluşturduğu koalisyona, bu fırsattan yararlanarak işçilere saldırısını yoğunlaştırmış patronlara karşı Türk ve Kürt işçilerinin birlikte, ortak bir yanıt vermeleri zorunlu hale gelmekle kalmıyor, Türkler ve Kürtler buna giderek daha fazla mahkum oluyorlar. Artık iyice anlaşılmış ve ortaya çıkmıştır ki, Kürt özgür olmadan Türk de özgür olamayacaktır. Birlikte özgür olmanın ise ortak bir temeli var. Bu temel eşit haklara dayalı bir kardeşlik kurmak, ülkede demokrasiyi ve barışı egemen kılmaktır. Bütün bu dökülen kan, alınan canlar, yakılıp yıkılan kentler, fabrikası önünde gaza boğulan işçiler bize hep tek bir gerçeğin farklı yanlarını hatırlatmaktadır. Bu nedenle mücadele de birlikte ve güçlü olmak zorundadır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa