12 Eylül 2015 01:00

Kavramlarla felakete sürükleniş

Kavramlarla felakete sürükleniş

Fotoğraf: Envato

Paylaş

AKP, felakete sürüklenişi kavramlarla yönetmeye çalışmaktadır. AKP iktidarı, aydın bozuntularını da yanına alarak kadim tarihe sahip olduğu iddia edilen bir ulusu derin bir uçuruma sürüklemektedir. Derin korku yaşayanlarca ulusun tüm kurumları köreltilerek kavimler birbiri ile çatıştırılıp, aradaki küllerden kurtuluşa yükselmeye çalışılmaktadır. Yazık! Şöyle bir düşünelim, ülkenin bir bölümünde yaratılan kin ve nefretin yıllarca süreceği kanlı bir çatışma yaşanmakta, teröristlere karşı devletçe (!) amansız bir mücadele yürütülmekte, her gün sayısız şehit verilmekte, böylece ülkenin birliği sağlanmaya çalışılmaktadır!
Lütfen, şöyle bir gözümüzü kapatalım ve kimin kiminle, ne için, ne adına ve nasıl bir çatışmaya girdiğini, kimin, ne için öldüğünü ve ölülere ne ad verildiğini şöyle bir gözden geçirelim. Bu anlamsız mücadele daha bir süre devam edeceğe benzediğine göre, yandaş TV kanallarındaki konuşmaları, özellikle de AKP milletvekilleri ve yandaş medya sözcülerini (zaten başka kimse yok ki!)  şöyle bir de bu gözle izleyelim ve ondan sonra neyin ne olduğuna adam gibi karar verelim.  Karar verelim de, kavramların bizi yönetmesinden ve AKP’nin milletlerin başına açtığı felaketten kurtulalım! Halkımız, AKP’nin biçtiği çılgınlığı, üstelik de kısa sürede kesilecek gibi de gözükmeyen bir çılgınlığı yaşamaktadır. Bundan uyanmak ve bu kabusu üzerimize salanlardan kurtulmak mecburiyetindeyiz.
Birinci paragrafta, belki de fark etmeden okuyup geçilen, “terörist”, “devletçe mücadele”, “şehit”, “ülkenin birliği”, “kutsal mücadele”, “kazılmış hendekler, barikatla” vs..gibi bazı kavramları kasıtlı olarak kullandım. Her bir kavramın kökenini, tarihsel olarak etimolojisini düşündüğümüzde, bunların günlük yaşamda ve özellikle de AKP lider ve yandaşları tarafından  kasıtlı ve yönlendirici olarak ne denli ucuz kullanıldığını görürüz. Kavramların birkaçını ele alacak olursak, örneğin terörist sözcüğüne ve bunun  karşısında şehit sözcüğüne bir bakalım. Bu kavramlar acaba işin bir tarafından, hatta biraz da abartılı olarak mı kullanılıyor, diye düşünebiliriz. İşin hangi tarafından bakılarak olayların veya oluşumların kavramsallaştırılmasındaki mantığı anlayabilmek adına, terörist sözcüğü için empati yapmak ve empatik çözümleme içine şehit kavramını yerleştirmek durumundayız. Son cenazelerde yansıyan ve yansımadan ilgili aile ve çevrelerin sinelerinde dolaşan duygulara kulak verirsek bu empatiyi Kürt ve Türk halkımız  yapıyor. İlgilileri çıldırtan da bu! Ondan dolayı, kardeşinin tabutu başında içten gelen duyguların dillendirilmesi, çıldıranlar tarafından baskılanmaya çalışıldı. Bu yöntem, halkın yönetilmesinde az bir geriletici ve baskılayıcı cezalandırma sistemi değildir!
“Şehit”, çok özel bir kavramdır; hem ölen insanın dinsel aidiyeti, hem de yaşanan ölümün amacı itibarıyla fevkalade özenle kullanılması gereken, her konumda ağza alınarak hafifletilecek bir kavram değildir. Olaylarda yaşamını kaybeden insanlar için tabiatıyla Tanrı’dan rahmet dilenir, hele de anlamsız bir hırs ve kindar davranışa kurban gitmişse! İşte, ailelerin feryadı ve anlayamadıkları anlamsızlık da burada yatmaktadır. Bu sürecin siyaset yoluyla halle çalışılması önüne kim engel koydu? Eğer doğru ise, malum yörelerde hendekler kazılmış ise, devlet orada yok mu idi, yoksa bugün düşünülerek izin mi verildi? Belediye başkanları suçlu, ama  o yörelerde vali yok mu?
Ne güzel bir senaryo: Hendekler bahanesi ile siyaseti tıkayıp, partiyi vatan kurtarıcısı görüntüsüne bulayıp, “şehitler” üzerinden oy almak!
Bir zamanlar da denizlerin dibinde, askeri bölgelerde yer döşemelerinin altında, Ankara’da stratejik bölgelerde gömülü silahlar bulunmadı mı!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa