12 Eylül 2015 01:00

Cizre ve AKP'de 12 Eylül darbe girişimi

Cizre ve AKP'de 12 Eylül darbe girişimi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İçinde HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş’ın ve seçim hükümetinin HDP’li bakanları Doğan ve Konca’nın da olduğu HDP Heyeti Cizre’ye sokulmadı. Komşu ilçe ve köylerden, halkıyla dayanışmak için Cizre’ye yürüyen binlerce kişi de çeşitli biçimlerde engellendi.
İçişleri Bakanı, vekillerin ve vatandaşların Cizre’ye sokulmamasını, “onların güvenliği” ile açıkladı. Tıpkı günlerdir süren sokağa çıkma yasağının da, bir gecede sekiz sivilin katledilmesinin de “Cizrelilerin can ve mal güvenliği için” olduğunu söylemesi gibi.
Ama gerçekler İçişleri Bakanını yalanlıyor. Nitekim olayların başından beri Cizre’de olan HDP Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul, Evrensel’e, bir gecede sekiz sivilin hayatını kaybettiğini, mahallelerin top ve ağır makineli ateşi altında olduğunu, keskin nişancıların aralıksız faaliyetlerini sürdürdüğünü söylüyor.
Cizre’den eşi ve çocuklarıyla gizlice kaçmak zorunda kalan Şırnak Tabip Odası Başkanı Azad Karagöz de Cumhuriyet’e yaşadıkların anlatmış. Özet olarak Doktor Karagöz; “Cizre ’90’larda bile böyle eziyet görmedi. Sesimizi duyurun. Cizre televizyonlarda anlatıldığı gibi değil. 20 sivil hayatını kaybetti... Değil sokağa pencereye çıkmak bile yasak” diyor. Böylece Doktor Karagöz, olup bitenlerin en yakın tanığı olarak, Başbakanın önceki gece bir TV kanalına çıkarak öne sürdüğü, “Cizre’de hiç sivil ölüm yok” iddiasını ve güvenlik güçlerini Cizre’de halka ekmek, ilaç, su dağıtımı yapan, yardım faaliyeti yürüten bir kuruluşun gönüllüleriymiş gibi gösterdiği tabloyu yalanlıyor.
Olup biteni tersten gösteren sadece yetkili makamların sahipleri de değil. Yandaş medya ve Milliyet gibi gazeteler de Cizre’de olanları değil; ama halka yapılan zulme gerekçe oluşturmak üzere “hain planları” manşetlerine taşıyorlar! Türkiye, Yeni Şafak, Sabah, Milliyet gazeteleri sekiz gündür Cizre’de olanları, “Cizre’de hain oyun bozuldu” diyen ortak manşetle ve 32 gerillanın da öldürüldüğü müjdesiyle verdi dün. Neymiş efendim, 6-8 Ekim’deki gibi bir ayaklanma girişimi yapılacak, sonra da “öz yönetim ilan edilecek”miş! Bunu önlemek için Cizre’de operasyonlar yapılıyormuş!
Yani, 120 bin insanın günlerdir; dünya ile ilgilerinin kesilmesi, susuzluğa, açlığa, elektriksizliğe mahkum edilmesi, sokağa çıkanların keskin nişancıların hedefi olması karşısında bahaneler, halkın zihnini bulandıracak senaryolar uyduruyorlar.
Doğrusu önceki gün çıktığı TV kanalında Başbakan Davutoğlu’yu izleyenler, “Ya Başbakan duruma hakim değil, ne olduğundan haberi yok ya da kafası başka şeylerle meşgul” diye düşünmüşlerdir. Çünkü malum kanalın “gazetecisi”nin “çanak soruları” karşısında bile Başbakan bocalıyor; “Acaba ne desem inandırıcı olurum” diye düşündüğü besbelli oluyordu.
Meğerse Davutoğlu’nun derdi bir değilmiş ki?
Elinde, 12 Eylül’de, yani bugün yapılacak AKP Kongresinde oluşturulacak MKYK listesiyle Saray’a giden Davutoğlu’ya Erdoğan bir “karşı liste” sunmuş! “Ya MKYK’yi benim listemdeki adamlarımdan oluşturursun ya da kendine başka bir iş bul” demiş. Ve Davutoğlu bir iki “hık mık”tan sonra Erdoğan’ın listesini kabul ederek, Başbakanlığı korumuş!
Çünkü bir zamandan beri Erdoğan’ın, yanında taşıdığı Binali Yıldırım, günlerdir AKP’ teşkilatında AKP Genel Başkanından habersiz pek çok toplantı yapmış, Kongrede aday gösterilmesi için delegelerin bin kadarının da imzasını almış!
Yani dört başı mamur bir parti içi darbe girişimi!
Sonuçta Davutoğlu, “Darbe gereksiz ben size biat ederim” diyerek, 12 Eylül’deki Kongrede 12 Eylül’ün tarihine uygun bir darbe yapılmasını da önlemiş!
Tabii buna “darbeyi önlemiş” denirse!
Böyle iddialar ortaya çıktığında “Biz, yol kardeşiyiz. Bizde böyle koltuk kavgaları olmaz” demekten pek hoşlanan Davutoğlu, bu sefer, bu iddiaların üstünden iki gün geçmesine karşın bir yalanlamada bulunmadı!
Demek ki olaylar ayniyle vakiymiş!
Peki Cizre’de, bölgede olanlarla, Erdoğan’ın tek adam diktatörlüğü özlemlerini hayata geçirmekle AKP içindeki darbe girişiminin bir ilişkisi yok mudur?
Vardır ve hem de dolaysız vardır! Çünkü ülkeyi diktatörlükle yönetmek isteyen, partiyi nasıl yönetmek ister?
Şimdi AKP içinde Erdoğan hakimiyetini bilenler, Cizre’de ve bölgede olanlar ya da hemen her önemli konuda Davutoğlu’ya yüklenilmesi karşısında “Canım Başbakanın yetkisi yok. Bu işler Saray’dan yönetiliyor” demektedirler. Ama inisiyatifin Saray’da olması Davutoğlu’nun ne siyasi ne hukuki ne de ahlaki bakımdan sorumluluğunu azaltmaz.
Hele de ülkenin böyle bir iç savaş ortamına hızla sürüklendiği koşullarda.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa