Aydınların çağrısı
Fotoğraf: Envato
Aralarında Fazıl Say, Aydın Çubukçu, Tarık Akan, Kadir İnanır, Orhan Alkaya, Rıza Türmen, Şebnem Korur Fincancı’nın da bulunduğu 33 aydınımız; devletin operasyonları durdurması ve PKK’nin de tek taraflı da olsa ateşkes ilan etmesini isteyen bir çağrı yaptı.
Türkiye’nin bir iç savaşa sürüklendiğini belirten aydınlar;
1- Öncelikle ve derhal, PKK eylemlerine son vermeli, tek taraflı ateşkes ilan etmelidir.
2- Özellikle sivillerin büyük zarar gördüğü, ağır can kayıplarına yol açan ve kent merkezlerine kadar yayılan devlet operasyonları durdurulmalıdır.
3- Müzakerelerin yeniden başlayabilmesi için elverişli koşullar yaratılmalı, barış sürecinin önü açılmalıdır.
Hiçbir mazeret, “ama, ancak” kelimeleriyle devam eden hiçbir açıklama için artık zaman ve sabır kalmamıştır.”
Çağrıya 33 aydın imza atmıştır ama çatışmaların durması, cenazelerin gelmemesi ve yeniden “çözüm süreci”nin girişimlerinin devreye sokulacağı koşullara dönülmesi talebi, sadece 33 aydının ya da Türkiye’nin şu ya da bu görüşten aydınlarının değil bu çatışmaların yarattığı gerilim ve çatışma ortamından, akan kandan beslenmeyen, her çevrenin, bütün halk kesimlerinin talebidir.
Bunu, çatışmalarında hayatın kaybeden asker ve polis ailelerinin ağzından duyuyoruz; “Bu son kurban olsun, biz yandık başkası yanmasın!” diyorlar.
Bunu çatışmalarda hayatını kaybeden gerillaların ailelerinden, ya da çatışmalarda yaşamlarını yitiren sıradan vatandaşlardan da duyuyoruz; “Bu çatışmalar dursun, yeniden ‘çatışmasızlık’ günlerine dönülsün, sorunların tartışarak çözüleceği umudunun büyüdüğü koşullar yaratılsın!” diyorlar. “Barış Anneleri”, çeşitli kadın çevreleri; bu çağrıyı her gün çeşitli biçimde dillendiriyor.
Evleri dükkanları yakılan, yağmalanan, yakınlarını çatışmalarda kaybeden, her gün ırkçı şoven grupların tacizine hedef olan vatandaşlar da bu çatışmaların bir an önce bitirilmesini istiyorlar.
Bırakalım, sivil vatandaşları, bölgede görev yapan askerler, polisler bile eğer psikolojileri bozulmamışsa, bir an önce çatışmaların durdurulmasını ve sorunun konuşarak çözüldüğü koşullara dönülmesini içten istiyorlardır.
Peki, kim istemiyor bugün Kürt sorununun çözümünün barışçıl koşullarda konuşarak çözülmesini?
Ya da daha doğrudan soralım; kim istiyor bu çatışma ortamının sürmesini, kanın akmasını, siyasete silahların hükmetmesini?
Bu sorunun yanıtı da açıktır artık.
Öncelikle bu kan barut ve gerilim siyasetini ırkçı şoven odaklar, onları çekip çeviren açık ve gizli derin devlet güçleri istiyor.
Ama onlardan da önemlisi bu çatışma ve kan siyasetini; 7 Haziran seçiminin sonuçlarını hazmedemeyen ve tek başına iktidar olmak için 1 Kasım’da erken seçimi zorlayan AKP istiyor. Nitekim en büyüğünden en küçüğüne AKP sözcüleri, Cumhurbaşkanının izinden yürüyerek, “Son terörist silahını bırakıp teslim oluncaya kadar mücadele sürecek” diyerek, çatışmaları, savaşı sürdüreceklerini ilan etmektedirler.
Burada elbette, “Çarpışan iki taraf olunca, bu taraflardan birisi tek başına nasıl ‘ateşkes’ ilan edecektir?” sorusu gündeme gelmektedir. Çünkü mantıklı olan çarpışan tarafların ikisinin birden ateşkes ilan etmesidir.
Ancak, bırakalım taraflardan birinin diğerini resmen tanımadığı, bazen devletler arası savaşlarda bile ateşkes tek taraflı ilan edilebilmektedir. Nitekim PKK daha önce de “tek taraflı olarak ateşkesler ilan etmiş”, hükümetler de bunu sessiz kalarak kabul etmişlerdir.
Bugün de bunun koşulları vardır. Çünkü halkın çok büyük çoğunluğu, yukarıda belirtildiği gibi, savaştan beslenen odaklar dışında her halk kesimi ve siyasi, sosyal çevreler, bugün bu ateşkesi sağlayacak tarafın alacağı tutuma destek verecektir.
Ve dahası; böylece Cumhurbaşkanından başlayarak AKP tarafının niyeti, çatışmaları neden kışkırttığı, nasıl bir ortamda seçime gitmek istediği, ülkeyi ne için ateşe attıkları da daha görülür hale gelecektir.
Bütün bu nedenlerden dolayıdır ki, 33 aydınımızın çağrısı önemlidir. Ve çağrının karşılık bulması ise çok daha önemli olacaktır.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00