AKP'nin batağı derinleşiyor
Fotoğraf: Envato
Dün sabah saatlerinde Diyarbakır Valiliği, Diyarbakır’ın merkez ilçelerinden Sur’da sokağa çıkma yasağı ilan etti. Sokağa çıkma yasağı ile birlikte Sur’da polisin ve özel timlerin harekete geçtiği, yüksek binalara da keskin nişancıların yerleştirildiği belirtilmektedir.
Cizre’deki dokuz gün süren sokağa çıkma yasağından sonra Sur’da yeniden sokağa çıkma yasağı ilan edilmesi, gerek ilçede gerek Diyarbakır’da, öyle görünmektedir ki bölgede ve dahası tüm Türkiye’de farklı karşılanacaktır. Cizre’de coğrafi konumu ve başka nedenlerle yeterince yapılamayan dayanışmanın, Sur’da, Cizre’nin de deneyimlerinden yararlanılarak başarılması olanaklı olacaktır. Nitekim HDP ve DBP, Diyarbakır halkını Sur halkıyla dayanışmak için Sur’a çağırmıştır.
Türkiye’nin demokrasi güçlerinin ve özgürlükten yana halklarının gündemi bugün, “Sur’la dayanışma”dır!
Cizre’nin dokuz günlük sokağa çıkma yasağından sonraki hali herkes için ders olmalıdır. Çünkü Cizre bugün, dokuz gün önceki Cizre’den çok daha kötüdür. Duvarları roket ve mermilerle parçalanmış evler, işyerleri yanmış yıkılmış caddeler, harabe haline getirilmiş sokaklardan ibaret bir kente dönüşmüştür. Dokuz gün sonra Cizrelilerin kucağında her yaştan ve cinsiyetten 23 sivil cenaze kalmıştır. Halk, 92 yılında inşa edilmiş bodrumlarda, elektrik, su , ekmek, sıkıntısı içinde, dünya ile iletişimi kesik biçimde yaşamaya zorlanmıştır.
Kısacası Cizrelilere daha iyi bir yaşam sağlamak, onları baskıdan kurtarmak için yapıldığı söylenen asker-polis operasyonundan sonra Cizre, daha çok acılar içinde, daha büyük yoksulluk içinde, yanmış yıkılmış bir kenttir. Ama aynı zamanda Cizreliler, bütün baskılara direnerek, kendi geleceklerini kurma kararlılığını ve cesaretini göstererek, gelecek için artık daha umutlu, gelecek için bir umut arayanlar için de daha kıvançla bakılan bir kenttir.
Peki, “Bu operasyonu gerekli gören ‘güvenlik budalası’ güçler ve AKP Hükümeti ne kazanmıştır?” denirse herhalde “hiçbir şey” denemez. Çünkü Cizrelilerin öfkesini ve nefretini kazanmışlardır; Türkiye’nin demokasi güçlerinin, barış ve halkların eşitliğinden, kardeşliğinden yana halkların lanetini kazanmışlardır!
Cizre’yi maddi yıkıma götürmeyi, Cizrelileri manevi bakımdan çökertmeyi amaçlayanlar şimdi aynı tabloyu oluşturmak üzere Sur’da görev başındadırlar! Ama bu sefer karşılarında sadece Sur halkı değil, Cizre’de yapılanları gören tüm halk kesimleri vardır. Ve bu yüzden işleri Cizre’deki kadar bile kolay olmayacaktır.
Ve ülke böyle kaosa sürüklenmişken, Ankara’da toplanan AKP Kongresinde konuşan, başbakanlığı son anda koparan Davutoğlu; o malum dua mı, siyasi bir konuşma mı yoksa sayıklamayla karışmış bir hamaset denemesi mi olduğu pek belli olmayan konuşması içinde, olup biteni bilenler için “Bu hangi ülkeyi anlatıyor?” diyeceği bir pembe Türkiye tablosu çizdi!
Örneğin Başbakan, bugün yaşananların “90’lara dönüş” olduğunu söyleyenlere de yanıt verdi. Dedi ki; “Bu operasyonlarımız kesinlikle hiçbir şekilde 90’lı yıllardaki uygulamalarla kıyaslanamaz. O dönemde faili meçhuller vardı, o dönem kendi ana dilinde ağıt yakamayanlar vardı!”
Belki de Davutoğlu’nun o karmaşık konuşması içinde gerçeğe en yakın sözleri de bunlardı. Çünkü 13 yıllık AKP iktidarı Türkiye’yi getire getire Kürtçe ağıtların serbest olduğu bir 90’lar Türkiye’sine getirmiştir!
Ve Davutoğlu, seçime bir buçuk ay kala yapılan kongrede; son günlerin popüler sloganı “AKP’nin fabrika ayarlarına dönmesi”ne vurgu yapmakla kalmadı, bunu kongrenin “AKP için bir yeniden diriliş kongresi” olduğuna kadar götürdü; bu vurguyu dikkat çekecek biçimde yineledi.
“Diriliş”; önceden yaşamış ve bir biçimde ölmüş olanın yeniden hayata dönmesidir. Davutoğlu böylece, aslında AKP’nin ölmüş olduğunu (siyasi ömrünün bittiğini de) ilan etmiş olmaktadır. Ama bu kavramdan Erdoğan’ın hiç hoşlanmayacağını şimdiden söyleyebiliriz.
AKP Kongresinde alınan kararlarla bazı yeni genel başkan yardımcılıkları ve kimi yeni komisyonlar kurulacağı da açıklandı. Ama bizce AKP’nin her şeyden önce bir “Sivas’ın ötesine geçme genel başkan yardımcılığına” acilen ihtiyacı vardır.
Çünkü, Kürtlere yönelik son operasyonlardan sonra AKP de Sivas’ın ötesine geçemeyecek partiler arasına katılmıştır.
Peki “Sivas’ın bu tarafında” AKP bir güç topluyor mu?
Bunun da hiçbir belirtisi yok! Tersine AKP, söylediklerine inanılmayan bir parti olmakta hızla ilerliyor ki; bu bir iktidar partisi için “en ölümcül yara”dır!
Bu da Cizre’ydi, Sur’du derken AKP için bir bataklığa dönüşen bölgenin onu yok edecek biçimde içine çektiği görülüyor.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00