Sağlıkta birincil aşı: Barış
Fotoğraf: Envato
Savaşın iksiri barış.
Sağlık aşısı yine barış.
Barış istememek, barış karşıtlığı önemli bir halk sağlığı sorunudur. Savaş severlik ise “şişede durduğu gibi” durmaz. Barış karşıtlığı aynen bulaşıcı hastalık misali olmadık yerde boy verebilir. Bir bakarsınız okul binası ateşler içinde, bir bakmışsınız tarım işçilerinin çadırları yerle bir. Ateşli hastalık misali sağlıklı olabilmenin temel koşulu barış da yerlebir edildiğinde aynen hastalıklarda olduğu üzere bir sayıklamadır gider. Bir bakmışsınız kaymakam maaşlı bir zat parti tabelası indiriyor, bir bakmışsınız ki belediye başkanı çıkmış başka bir partinin binasına bayrak asıyor ve haykırarak sayıklıyor.
Hasta olmasak iyidir ama kimi zaman da hastalıklar sağlığın değerini daha iyi kavratır. Aynen savaşın barışın kıymetini hatırlatması gibi. Boşuna değildir Osmanlı padişahı Kanuni’nin o dizelerinin yüzyıllar boyunca bu topraklarda dilden dile dolaşması: “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.”
Evet, savaş ve çatışma severlik bir salgın hastalık misali yaşamımızı kuşatıyor. Aynen bulaşıcı hastalıklarda olduğu üzeri savaş da en fazla çocukları etkiliyor. Savaş ortamında çocukların aşılanabilmesi mümkün mü? Kızamık, çocuk feci, kabakulak, boğmaca nasıl önlenecek peki? Peki, “barış aşısı” yapılmadan diğerleri mümkün mü?
Sağlık temel bir insan hakkıdır. Barış da öyle. Devletler yurttaşlarının temel insan haklarını korumakla yükümlüdürler. Uluslararası hukuka göre devletlerin barışı da temel bir insan hakkı olarak koruma yükümlülüğü vardır. Rıza Türmen’in de hafta içinde yeniden hatırlattığı üzere “Türkiye’nin de imzaladığı Santiago bildirisi bu hak ihlal edildiğinde yurttaşlara direnme, sivil itaatsizlik, vicdani ret ve barışı devletten talep etme hakkı sunuyor.”
Peki, ne yapmalı?
Öncelikle barışın savaşa giden yolda “tuzak kılınmasına” izin verilmemelidir. Biliyoruz ki salt savaşmamayı, çatışmasızlık halini barış olarak addetmek eksik bir barış anlayışıdır. Toplumsal adalet tecelli etmeden müspet ve kalıcı bir barış mümkün değildir. Aynen Asıl Adalet şiirinde dile geldiği üzere.
Misal, Soma ve cümle iş cinayetlerinin bugün gelinen çatışma ortamının kolaylaştırıcısı olduğunu unutmamak gerekiyor. Soma’da saldıran ile bugün barışı yok etmek üzere saldıran zihniyet benzeşmiyor mu?
Evet, ne yapmalının formülünü o şiirde Paul Eluard kulaklarımıza fısıldıyor aslında: “ASIL ADALET” diyor:
“İnsanlarda tek sıcak kanun,
üzümden şarap yapmaları,
kömürden ateş yapmaları,
öpücüklerden insan yapmalarıdır.
İnsanlarda tek zorlu kanun,
savaşlara, yoksulluğa karşı
kendilerini ayakta tutmaları,
ölüme karşı yaşamalarıdır.
İnsanlarda tek güzel kanun,
suyu ışık yapmaları,
düşü gerçek yapmaları,
düşmanı kardeş yapmalarıdır.
Hep var olan kanunlardır bunlar,
bir çocukcağzın tâ yüreğinden başlar,
yayılır, genişler, uzar gider
ta akla kadar.”
- Piyasalaşma ektiler, biçilen sağlığımız oldu 13 Ocak 2025 04:07
- Verem değil yoksulluk ve yoksunluk öldürüyor 06 Ocak 2025 04:41
- Alfa kuşağı: Çeyrek yüzyıl biterken sağlık 30 Aralık 2024 04:32
- Nar: Sağlık, barış, esenlik 23 Aralık 2024 04:45
- Tamamlayıcı sağlık sigortası: Eksik olan ne? 16 Aralık 2024 04:47
- Barış kokusu: Ege denizi 09 Aralık 2024 04:53
- İnsandan inşaata demir eksikliği 02 Aralık 2024 04:48
- Bir davayı seyretmek: Başka bir sağlık sistemi mümkün 25 Kasım 2024 04:43
- Kırmızı kurdele: AIDS ve çocuk 18 Kasım 2024 04:04
- Hekim grevleri tüm dünyada tarihsel bir eşikte 11 Kasım 2024 04:50
- Özelleştirme yolunda aile hekimliği ya da sağlık hakkımız 04 Kasım 2024 04:11
- 2025 ya da sağlık: Yeni sağlık bütçesinin ipuçları 28 Ekim 2024 04:35