Ne çok şeyler gördük Troya’da
Dokuz yıl süren Troya savaşına katılan Yunanistanlı kent kralı Odisseus; aradan on yıl daha geçmesine karşın, karısı kraliçe Penelopeya’nın ve büyüyüp delikanlı olmuş oğlu Telemahos’un yanına hâlâ dönemedi... Haliyle onun öldüğünü düşünen birtakım asalak egemenler de, sözde dul kalan Penelopeya’yla evlenebilmek için gelip onun sarayına yerleştiler. Artık Odisseus’un ve de halkın birikimlerini yiyip içiyorlar; sarayda yapmadıkları rezillik de bırakmıyorlardı!..”
BABASINI ARAMAYA ÇIKTI...
Troyalı prens Paris’in sözde kaçırdığı güzel Helena’nın namusunu temizleme amacıyla Yunanistanlı Başkral Agamemnon’un Troya’ya açtığı savaşa, kent krallarından Odisseus, gönülsüzce de olsa katılmak zorunda kalmıştı. Tanrı Apollon’un üç kuşak yaşam bağışladığı iyi yürekli kral Nestor da onun silah arkadaşı olmuştu...
Savaş bittikten sonra babası Odisseus dönmeyince, oğlu Telemahos; babasının dostu Mentor’la, Pilos kentinin kralı iyi yürekli Nestor’un yanına gitti ondan bir şeyler öğrenebilmek için... Ama Telemahos: Baba dostu Mentor’un gerçekte insan kılığına bürünmüş tanrıça Atena olduğunu bilmiyordu!..
BAŞKRAL, SEVGİLİSİNİ ELİNDEN ALDI...
Onları sarayına buyur eden kral Nestor; akşam yemeğinden sonra, savaşla ilgili olarak; “Bir keresinde Başkral Agamemnon; o tanrıça oğlu Ahilleus’un payına düşen güzel Briseis’i alıp kendi barakasına götürmeye kalktı!” diye bir anısını anlatmaya başladı. “Bunun üzerine Ahilleus, Agamemnon’u öldürmeye kalktı!.. Onu zor engelledik. Öfkesinden Agamemnon’a söylemediğini de bırakmadı: ‘Ben senin kasalarını altın-ziynetle şişirmek, en güzel kızları sana köle olarak derleyip toparlamak için mi geldim buralara? Sonra o masum Troyalılar bana ne kötülük ettiler de onları kırıp geçireceğim? Hani sen buraya Helena’nın namusunu temizlemek için getirmemiş miydin bizleri? Sanki Helena sorunu karşılıklı konuşularak çözülemez miydi?’ gibilerden ağır sözler söyledikten ve ardından daha bir sürü küfür yağdırdıktan sonra, barakasına çekildi Ahilleus....”
Burada derin bir iç geçirdikten sonra; “O büyük Ahilleus savaştan çekilince de nice yiğitlerimiz ardı ardına yıkılmaya başladı” diye sürdürdü konuşmasını yaşlı kral Nestor.
SULAR KIZIL KIZIL AKTI GÜNLERCE!
“Bir süre sonra can dostu Patroklos’un öldürülmesi üzerine Ahilleus, yeniden katıldı savaşa... Önüne geleni vurup biçmeye başladı artık. Troya’daki Dümrek Çayı, Küçük Menderes Nehri; insan ve at ölüleriyle karışık, kızıl kızıl aktı günlerce... Tanrılar bile Olimpos’tan inip Kazdağları’na konuşlandılar; bizleri izlemeye başladılar...” Burada yeniden soluklandı Nestor. “Kısacası orada çektiklerimi analatamam sizlere, sevgili konuklarım! En yiğitlerimiz öldü orada. O ünlü savaşçı Ayas, tanrıça Tetis’in oğlu yarı ölümsüz Ahilleus ve onun can dostu Patroklos da orada yatıyorlar şimdi! Gözünü budaktan sakınmaz o güzel oğlum Antilohos’u orada yitirdim ben! Ne var ki yanızca biz çekmedik; tam dokuz yıl o masum Troyalılara da biz kan kusturduk! Tanrılar iki hasım cepheye bölündüler... Kimileri bizim, kimileri Troyalıların tarafını tutuyordu. Çünkü savaşlar; hem tanrıların saltanat nedeni, hem de onların bir eğlencesiydi...Ama acıları çeken, onların oyuncağı olan biz insanlardık. Aslında bütün savaşlar gibi böyle ilençli bir savaşta Başkral o yalancı Agamemnon’un bir oyuncağı olduğumu bilseydim, hiç bu savaşa katılır mıydım? Ne de oğlumu savaşa sürer miydim?” Burada biraz soluklanıp yanındaki tasından bir yudum su aldı kral Nestor...
“Neyse, Baştanrı Zeus, tam dokuz yıl sonra bize istediklerimizi verdi” diye konuşmasını sürdürdü. “Troya yerle bir edildi... Evet, konuklarım, sonuç böyle işte... Demin bir tuhaf oldum seni dinlerken Telemahos... Konuşman bile tıpkı baban Odisseus’un konuşması! Babanla bir tek yürektik biz. Onunla kafa kafaya verip en iyi çözümü bulurduk. Ne var ki savaş sonunda da çok kötülükler ettik Troyalılara. Haliyle savaş suçlusuyduk biz... Örneğin kral Ayas; kral Priyamos’un kızı güzel Kasandra’yı, tanrıça Atena’nın tapınağında sıkıştırmış. Hatta Atena’nın heykeline sarılıp yardım istemiş Kasandra uzun uzun.
TANRIÇANIN HEYKELİ BİLE BAŞINI ÇEVİRDİ!
Ama Ayas, orada kirletmiş kızı! Tanrıça Atena’nın heykeli bile bu kötülüğü görmemek için başını çevirmiş! Sonra Troyalı Başkomutan Hektor’un yetim bebeğini surlardan aşağı atıp anasını köle olarak gemiye bindirmişler! İşte bu yüzden Zeus’un gök gözlü kızı tanrıça Atena; Başkral Agamemnon’la kardeşi Menelaos arasına fitne soktu. Biliyorsunuz, savaşın nedeni olan güzel Helena’nın kocasıydı Menelaos. İşte böyle, konuklarım; hiç biter mi savaşların neden olduğu yıkımlar!”
Bu sözleri biraz kaşlarını çatarak dinledi Mentor kılığındaki tanrıça Atena...
Sonra da büyük bir sevecenlikle gülümsedi!..
****
Hep güneşli, aydınlık günerde olalım, diyoruz gene her zamanki gibi...
****
GÜNEŞLE BARIŞACAKLAR
Duymuş bu sabahki,
Ayak seslerimi sokakta,
Nasıl da geldi uçaraktan,
Sarıkuş’um soluk soluğa...
Okşadım onu uzun uzun.
Bir çiçek tutuşturdu elime:
Yeşil yapraklı masmavi,
Hasret kokulu menekşe.
Bugün göç var, dedi,
Cümbür cemaat Akdeniz’e.
Oraya bahar götüreceğiz ,
Donatacağız kentleri;
Çiçeklerle ezgilerle...
Nasıl coşacaklar,
Akdenizli o halklar göreceksin...
Ve güneşle barışacaklar.
Yaşar ATAN
Evrensel'i Takip Et