Kültürümüz-Kimliğimiz -8
İçinizde geçmişle ilgili anlattıklarımı yadırgayanlar olmuştur belki.
Oysa temel sorunlarımızdan biri bu… Sanki canlı müze olan yurdumuza, şöyle ya da böyle el koymağa kalkışıyorlar Bizim içine doğduğumuz bu kültüre kendilerini bağlamağa çalışanlar, onlara bizden daha çok "sahip" çıkmağa çalışıyorlar.
Peki, biz kendimizi hala neden göçebe sayıyoruz?
Bin yıl önce buraya gelenler, neden göçebelikten kurtulamamışlar bin yılda? Yoksa göçebelik bir siyasa sonucu mu dayatılmış Anadolu halkına? Her şeyin elinden alınması için mi? Yaklaşık yüz yıl önce, bilmem kaç yüzyıl iç içe yaşamış Rumlarla bizi birbirimize düşürmeleri neden? Neredeyse yüreğimize dayamışlardı hançerlerini İngiliz desteği ile… Osmanlı bile, onlarla birlikte, Anadolu'yu kurtarmağa çalışanlara karşı elinden ne gelirse yapmadı mı?
Ya şimdi, Kürt kardeşlerimizle aramızı, bütün iki yüzlülükleriyle bozmağa neden çalışıyorlar? Kardeşleri birbirine düşürmenin bütün yollarını deneyerek…
Neden bizi göçebe göstermeğe, başkalarının ülkesine zorla el koymuş çapulcular olarak görmeğe, göstermeğe çalışıyorlar?
Yurdumuzun geçmiş çağ yapıtlarına, usları sıra, dedim ya, bizden daha çok "sahip çıkma" çabaları neden ki?
Sırası geldi, bir küçük öykücük daha anlatayım.
Bundan önceki yazılarımdan birinde anlatıp anlatmadığımı düşünmeden bir daha anlatayım :
Bir gün Londra' da, oğlum Çağıl omzumda o müzeden o müzeye yürürken, burnumun ucuna birden bir ses alma aygıtının almacı uzatıldı. Baktım BBC görevlileriydi. Sanıyorum "sormaca" idi amaçları. Sordular:
"Neden Londra' dasınız?"
Demek ki yabancılığım dıştan da okunuyordu. Yanıtladım:
"Oğluma, ülkemiz Anadolu' nun eskil (antik) çağ yapıtlarını anlatmak için yola çıkmıştım. Nereye vardımsa aradığımı bulamadım. 'Nerede bunlar ?' dediğimde, "Londra' da bir kırk haramiler deposu varmış, oraya götürmüşler!" yanıtını verdiler. Oğluma onları göstermek için getirdim buraya…"
Bu da kim oluyor ki onlara bizden çok "sahip" çıkıyor diye düşündüler belki. Tam yavuz hırsız örneği!
Bizden kimileri içinde de böyle çarpık düşünenler var. Böyle beyni yıkanmış "prof" lar bile tanıdım. Böyle biri, birlikte katıldığımız bir yuvarlak masa toplantısında,
"Bunları iyi ki götürmüşler, yoksa biz koruyamazdık."
Demişti.
Ayrıca şunu da söylemeden edemeyeceğim, biz yapıcılık yapmadık. Yapıcılığı son yüz yılda öğrenmek zorunda kaldık. Biz savaşa sürüldüğümüz için, süreklilik isteyen işleri savaşa götürülmeyenler yapıyorlardı. Bu yapıları taş deposu olarak değerlendirenler, yeni yapılarında kullananlar çok tanrılıktan tek tanrılılığa geçenlerdi. Öyle ya bu yapılar onlar için "gavurların- dinsizlerin yapılarıydı.
Onları yakıp kireç yapanlar (en iyi kirece 'kafa kireci' derlerdi, çünkü yontuların özellikle başları damarsız, en iyi mermerden yapılırdı) göçerler değildi. Ön yüzlerindeki kabartmalar görünmesin diye koca mermerleri duvara tersine işleyenler de onlar değildi. (Sürecek)
Evrensel'i Takip Et