21 Eylül 2015 01:00

Demokrasi güçlerinin birliği sorunu ve 'Tüzel' polemiği

Demokrasi güçlerinin birliği sorunu ve 'Tüzel' polemiği

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Burjuva gericiliğinin en saldırgan kesimlerinin temsilcileri olarak AKP-Erdoğan’ın halklara ve her milliyetten işçi-emekçilere karşı yoğun bir saldırı yürüttüğü bir süreçten geçiyoruz. 7 Haziran seçimlerinde yenilgiye uğrayan AKP-Erdoğan, yeniden ‘tek adam-tek parti’ rejiminin koşullarını sağlamak üzere Kürt halkına ve bütün demokrasi güçlerine karşı her türlü kirli yöntem ve saldırganlığın devreye sokulduğu topyekun bir savaş açmış durumda. Ülkenin batısında savaş politikaları üzerinden Kürt halkına karşı linç girişimleriyle halklar düşmanlaştırılmaya, Kürt ve Türk işçiler bölünmeye çalışılıyor. Ekonomik bir krizin belirtilerinin olgunlaştığı bir süreçte patron örgütleri öncülüğünde, “Teröre karşı yürüyüş”ler düzenlenerek Türk halkı ve her milliyetten işçi-emekçiler burjuva gericiliğin politikalarına yedeklenmeye çalışılıyor. Öte yandan işçilerin grevleri ‘milli güvenlik’ için tehdit olarak görülüp yasaklanmakla kalmıyor, işçilerin her türlü hak alma eylemi de saldırıya uğruyor. Bölge’de ise Suriye’ye müdahaleye dayalı politika devam ettirilirken Rojava’daki Kürt kantonlarını bir tehdit olarak gören anlayış da sürdürülüyor.

Bu tablo uzatılabilir ama bu kadarı bile halklarımızın, işçi-emekçilerin ciddi bir saldırı dalgası ile karşı karşıya olduğunu göstermek için yeter. Saldırı bu kadar ciddi olduğuna göre, onu durdurmak için bu saldırının muhatabı durumunda bulunan güçlerin aynı ciddiyetle saldırıya karşı koyabilecek mücadele birliktelikleri oluşturmalarına ihtiyaç olduğu da açık. Elbette emek, barış, demokrasi güçlerinin birliği ve ortak mücadelesi sorunu, sadece bugünün sorunu değildir. Ama bugün bu sorun ülkenin gidişatını değiştirmek bakımından önceki dönemlerle kıyaslanamayacak kadar önem kazanmış durumdadır.

Hatırlanacağı üzere daha önce çeşitli platform ve alanlarda birlikte mücadele yürüten HDP ve EMEP, 7 Haziran seçimlerine ittifakla girmişti. Ancak bilindiği gibi Davutoğlu tarafından ‘geçici hükümet’ için bakanlık teklifi yapılan Levent Tüzel’in bu teklifi EMEP’in kararı doğrultusunda reddetmesi ve ardından HDP Eş Başkanı Demirtaş’ın “ittifak hukuku” üzerine yaptığı açıklama, bu ittifakı tartışmalı hale getirmişti. 1 Kasım seçimlerine giderken emek ve demokrasi güçlerinin en geniş kesimlerinin katılımını sağlayacak bir ittifak/mücadele platformu ihtiyacı ortadayken bu tartışmanın farklı biçim ve alanlarda sürdürülmesinin gericiliğin ekmeğine yağ süreceği bilinmez değildir. Ama maalesef söz konusu süreçte gerek kimi köşe yazıları ve gerekse sosyal medya üzerinden bu mücadele birlikteliğine zarar verici tarzda tartışmaların sürdürüldüğü de bir gerçek.

EMEP, bu tartışmaların da değerlendirildiği 2-3 Eylül tarihlerinde yaptığı GYK toplantısında, halk güçlerinin en geniş kesimlerinin birliği ihtiyacına dikkat çekmiş ve 1 Kasım seçimlerinde HDP ile ortak hareket etme kararlılığını vurgulamıştı. Nihayetinde seçim listelerinin teslim edilmesine 2 gün kala iki parti yöneticileri bir araya gelerek ortak değerlendirmeler yaptılar. Listelerin teslim edilmesine bu kadar kısa bir sürenin kaldığı koşullarda ittifak konusunda yaşanan sıkıntıların aşılması ve ortak bir programla seçime girme koşulları olmadığı için iki parti arasındaki ortaklık, EMEP’in -HDP’nin ihtiyaç duyduğu birkaç il hariç- aday vermediği, seçimde birlikte hareket etme tutumu olarak açıklandı.

Koşullara bağlı olarak mücadele birlikteliğinin farklı biçimler almasının yadırganacak bir tarafı yoktur. Ancak Tüzel’in HDP listesinde olmaması üzerinden medyada ve sosyal medya üzerinden yeniden tartışma ortamının kışkırtıldığını görüyoruz. Ve üzülerek söylemek gerekirse, bu tartışma iki partinin seçimde iş birliği yapma kararının da ötesine geçti. Burada kendisine yönelik saldırgan söylemleri bir tarafa bırakarak söyleyelim: Tüzel’in basında “Aday olmayışının bakanlığı kabul etmemesiyle ilgili olduğu” biçiminde yer alan değerlendirmesi de sorunu eksik/yanlış tarif eden bir değerlendirmedir ki zaten Tüzel de konu ile ilgili yaptığı diğer açıklamalarda meseleyi iki parti arasındaki ittifak hukuku ve bağlı sorunlar üzerinden tarif etmiştir. Çünkü Tüzel’in listede yer almamasının nedeni, bakanlığı kabul etmemesi değil; bu konunun da açığa çıkardığı sorun ve farklı yaklaşımlara bağlı olarak iki parti arasında çerçevesi belirlenmiş bir ittifakın sağlanamamasıdır.

Uzatmaya gerek yok. Emek, barış ve demokrasi güçlerinin kendilerine yönelmiş bulunan saldırganlığa karşı en geniş mücadele birlikteliğini sağlayacak bir yönelim içine girmesi, kendisini acil bir biçimde dayatmaktadır. EMEP ve HDP’nin seçimde ortak tutum alma kararı, bütün eksikliklerine karşın bu yönde atılmış önemli bir adımdır. Ve ortak açıklamada bütün demokrasi güçlerine yapılan HDP’yi destekleme çağrısı yanıtsız bırakılmamalıdır. Çünkü bugünün ihtiyacı mücadele birlikteliğini büyütme çabalarını baltalayacak tutum ve yaklaşımlardan uzak durma, en geniş halk kesimlerini burjuva gericiliğinin saldırıları karşısında ortak bir mücadele cephesinde birleştirmektir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa