‘Teröre karşı mücadele’yle muhalefete ayar!
Fotoğraf: Envato
Davutoğlu önceki gün partisinin milletvekili adaylarını tanıtırken muhalefete bir çağrı yaptı. Bu çağrının, “Ses ve bayrak kirliliğine izin vermeyelim”, “Birbirimize karşı kibar olalım” gibi eften püften maddelerini saymazsak, iki önemli konusu vardı. Bunlardan birisi “Teröre karşı mücadele için partilerin ortak bir deklarasyon yayımlaması”, ikincisi de “Cumhurbaşkanının seçim ve siyasi polemiklerin dışında tutulması”ydı.
Parlamentodaki mevcut dört partinin bu konularda birleşip ortak bir tavır alıp bunu ilan etmesi zordur ama burada CHP’nin daha bu çağrı Başbakanın ağzından çıkar çıkmaz, “Cumhurbaşkanının kendisinin de siyasi polemiklerin dışında kalması” rezervi koyarak, “Ortak bir deklarasyona ben varım” diyerek kendisini ortaya atması, seçime 40 günden az bir zaman kala, CHP’nin Kürt sorunu çözümüne ilişkin yalpalamalarının bu seçime de damgasını vuracağının işareti olarak tezahür etmiştir.
Çünkü son günlerde AKP ne zaman “Teröre karşı mücadele” dese, CHP’nin “Ben de varım” diyerek, artık iki yana bile çekilemeyecek “bir teröre karşılık” çizgisinde AKP’ye yakınlaştığı görülmektedir. Ki, CHP’nin AKP’ye yönelik itirazlarının da “MHP’nin çözüm sürecinin PKK’yi güçlendirdiği ve bu yüzden bitmesi gerektiği” teziyle en azından anlayış düzeyinde ortaklaştığını da görüyoruz.
Evet genel olarak bakıldığında, sosyal demokrat bir partinin ilkesel olarak bile “Teröre karşı olması”nda bir sorun yoktur. Ama Başbakanın ikide bir, prim yaptığını düşünerek, “Teröre karşı deklarasyon yayımlayalım” diyerek ortalığa çıkarak sözünü ettiği “terör” Kürt sorununun çözümüne dair, “Kürt sorunu yoktur, terör sorunu vardır. Çözüm süreci buzdolabındadır. Teröre karşı mücadelemiz son terörist silahını bırakıp teslim oluncaya kadar sürecektir!” biçiminde ifade ettiği, Kürtlere karşı savaş araçlarının pervasız biçimde kullanmayı da (yeni 5 bin korucu, özel tim için yeni 5 bin kadroyu da) içeren bir mücadeledir! Ve elbette bu Cizre’de, Hakkari’de, Silvan’da, Sur’da, Varto’da,... keskin nişancılı, keyfi gözaltılı, sokağa çıkma yasaklı operasyonlara evet demeyi de kapsıyor. Başka bir söyleyişle bugün Davutoğlu’nun “Teröre karşı mücadele” diye ilan ettiği konsept, bütün bu uygulamaları meşru göstermeyi amaçlayan bir konsepttir. Ki, bunun bir adım sonrası; “Terör nedeniyle sandıkların güvenceye alınması için seçim sandıklarının ilçe merkezlerine taşınması (*), kırsal alanda özel güvenlik bölgelerinin artırılmasına, seçimin jandarma süngüsü ve polis denetiminde yapılmasına “evet” denmesidir.
“Cumhurbaşkanının siyasi polemiklerin dışına çıkarılması istemi” ise, elbette ki bir oyundur. Bu açıkça, mevcut koşullarda, “Muhalefetin kibarlaştırılarak etkisizleştirilmesi” ve Cumhurbaşkanının seçimde AKP adına bir kampanya yürütmesinde elinin kolunun serbestleştirilmesi talebidir.
Kaldı ki Cumhurbaşkanı daha pazar günü, (ondan önceki her toplantıda da) HDP’yi açıkça hedefe koyarak, “550 milli ve yerli milletvekili istiyorum” diyerek HDP’nin barajın altında bırakılması çağrısıyla kampanyayı başlatmıştır. Ve CHP “Erdoğan kendisi siyasetin dışında kalırsa biz de onunla polemik yapmayız” gibi sanki Patagonya’da seçime girecekmiş de Erdoğan o ülkenin ne yaptığı ve yapacağı belli olmayan cumhurbaşkanıymış gibi, Erdoğan hakkında hayaller yayan açıklamalar yaparak AKP’nin muhalefete ayar verme girişimine çanak tutmaktadır.
Burada, “Canım ne olacak böyle ‘Ben varım’ derim ama sonuçta anlaşılamaz, böylece AKP de puan toplamamış olur” denebilir ama tam tersi daha doğrudur. Yani AKP’nin girişimlerinin arkasındaki gerçekleri teşhir ederek ona manevra alanı tanımamak!
Cumhurbaşkanı ve AKP, muhalefete ayar vererek seçim kampanyasını başlatmayı amaçlamaktadır.
MHP, “hayır” diyerek ve AKP’yi daha “milliyetçi” bir çizgiye zorlayarak “Terörle mücadeleye” destek verirken HDP, herhalde AKP’nin çağrısını teşhir edecektir. Burada CHP’nin alacağı tutum, AKP’nin oyununa gelip gelmemesi ise önemlidir. CHP’nin alacağı tavır burada önemli olacaktır.
(*) Cizre İlçe Seçim Kurulu üç mahalle 23 köy ve 1 mezrada seçim sandıklarının ilçe merkezine taşınmasına karar verirken Bitlis Valiliği de kırsal alandaki sandıkların ilçe merkezlerine taşınması için Yüksek Seçim Kuruluna başvurmuştur. Ve öyle görünmektedir ki seçim yaklaştıkça bölgede kırsal alanlardaki sandıkların ilçe merkezlerine taşınacağı ve seçmenlerin “taşınarak” oy kullanabilecekleri bir seçimin dayatılacağı da gözlenmektedir. Bunun da “Teröre karşı mücadele” kapsamında yapılacağını CHP’ye hatırlatalım!
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00