26 Eylül 2015 01:00

Siyasiler, siz bayram kutlamasına inanıyor musunuz?

Siyasiler, siz bayram kutlamasına inanıyor musunuz?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Her bayramda sanki herkes birbirine sarmaş dolaş, arada hiçbir ihtilaf, hatta kin yokmuş gibi davranılıyor. Sosyolojik olarak bir milleti birbirine çimentolayan bağlardan biri de kutsal ritüeller ya da günler olabilir. Bu tür uygulamalar her ne kadar giderek zayıflıyor olsa da, yine de insanlık çeşitli nedenlerle böylesi gelenekleri ayakta tutmaya gayret etmekte ve bu gayretinde de oldukça başarılı olmaktadır.
Günümüzün ulus devlet formatı içinde insanları birbirine kenetleyen en önemli bağın vatandaşlık ilişkisi olduğu ileri sürülmektedir. Asırlar öncesinde, günümüzün devlet yapılarının henüz teşekkül etmemiş olduğu dönemlerde toplumların yönetsel ve hukuksal yapıları ve işleyişi konusundaki hükümleri doğal olarak dinler koyuyordu. Çağımızın modern devlet yapıları uzun yıllardan süzülerek gelen ve köklü felsefelere dayanan yönetim kural ve kurumlarını oluşturduktan sonra artık dinsel kurallara yer kalmamış gibi düşünülür olmakla beraber, kutsal günler hâlâ yaşanmakta ve insanlar arasında kutlamalar yapılmaktadır.
Dinsel ritüeller giderek şekle dönüşürken, zaman içinde kaybolmaya yüz tutabilir. Ancak, günümüzün hırçın kapitalizmi insanları en acımasız şeklide sömürürken, aradan asırlar geçmiş olan kurallara, hem de bu kuralların felsefesini terk edip salt şekli yönüne sığınarak, insanları aldatmakta ve hakimiyetini sürdürmeye çalışmaktadır. Günümüzün siyasileri inançları doğrultusunda yerine getirmek istediği vazifeleri sessiz ve kendi mahreminde yapabilecek iken, en tantanalı şekilde, medyanın önünde ve siyasi laflar ederek gerçekleştirme çirkinliğine maalesef prim vermekteler. Bu konuda suç sadece siyasilerde mi? Tabii ki, hayır! O siyasilerin ibadet sonrası etrafını sarıp siyasiyi pohpohlayan cemaat ibadetin felsefesine mi inanıyor, yoksa şekline mi sarılıyor! Ama yine de asıl suçlu, böylesi tabloyu oluşturan ve ondan prim toplama amacını güden siyasidir!
Dinsel ritüellerle siyasi hata ya da kasıtlı davranışları örtmek olanaklı olabilir. Böylesi kandırmacalar toplumlara göre değişir ve farklı toplumlarda farklı prim toplayabilir. Eğer böylesi kandırmacalar toplumumuzda ciddi prim yapıyorsa, bundan kutsal inançların nasıl felsefeden uzaklaşmış olduğu ve siyasete alet edilmeye hazır hale getirildiği anlaşılır. Böylesi toplumlarda siyasileri durdurabilecek tek fren kendi içsel vicdan ve ahlak anlayışıdır. Anlaşılan, bu ürün çok pahalı olmalı ki, şu anda piyasalarda bulunmamaktadır!  
Siyasi liderlerin bayram mesajı meselesine gelince, bu durum iki açıdan çok yanlış ve tehlikelidir. Birincisi, bir ulusun içinde çok çeşitli inanç sahipleri olabileceği gibi, böylesi kutsal geleneklere inançlı olmayanlar da bulunabilir. Laik devlet siyasileri tüm vatandaşları, inançlarını dikkate almadan ve tümüne aynı şiddette saygılı davranmak durumundadır. Türkiye’de nüfusun yüzde 98’i islam olarak kabul edilse dahi, laik devlet yöneticileri kutsal günler konusunda ya nüfus oranlarına bakmadan tüm farklı inançları ilgili günlerde kutlamak ya da hepsine karşı yansızlığını korumak zorundadır.
İkinci mesele de şudur. Siyasilerin, özellikle günümüzdeki yöneticilerin, toplumu bu denli ayrıştıran, vatandaşlarına sokak dili ile hitap edebilen, vatandaşı yerde tekmeleyen insanları idari kademede tutabilen, sanayi ve inşaat cinayetlerini ‘fıtrat’ anlaşılmazlığına verebilen, seçimden seçime emekçisini ve emeklisini düşünen siyasilerin bayramlarda yapabilecekleri en ahlaklı davranış yaraları depreştirmeden sessiz kalmaktır. Çok basit; siyasiler, lütfen sessiz kalın!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa