Esad’sız Suriye’den IŞİD’siz Suriye’ye!
Fotoğraf: Envato
Bir yandan Cumhurbaşkanı ve AKP’nin Kürt güçlerini teslim alma amaçlı savaşı kışkırtan politikaları öte yandan bu politikaların öteki yüzü olarak 1 Kasım seçimini kazanma amaçlı olarak vatandaşın oy hakkını tehdit eden “seçim güvenliği” tartışmalarının yarattığı yoğun gündem dikkatimizden kaçırsa da Suriye krizi etrafında da önemli gelişmeler. Bu gelişmelerin merkezinde de Rusya’nın Suriye’deki gücünü artırmak üzere yaptığı girişimler var.
Batı basınında Rus askerlerinin Suriye ordusunda sadece “danışman”, “uzman” değil aynı zamanda sahada savaştıklarına varan iddialar tam olarak doğrulanmadıysa da; Rusya’nın Suriye’de yeni üsler kurduğu, Tartus bölgesindeki Rus varlığının yenileyip güçlendirdiği, bu üslere yeni savaş jetleri getirdiği, Suriye ordusuna da yeni ve ileri silahlar vermesinin gerçek olduğu da anlaşılıyor. Nitekim Suriye’nin en yakın müttefiki Hizbullah’ın Genel Sekreteri Hassan Nasrullah, Rusya’nın Suriye’ye savaş uçakları, helikopterler, yeni ve gelişmiş silahlar verdiğini doğruluyor.
Bu gelişmeler içinde Esad rejimi, Suriye topraklarının oldukça küçük ama stratejik bir alanını elinde tutmasına karşın, son günlerde diplomasinin, Suriye krizine çözüm bulunması açısından önemli bir pozisyona geldiği görülüyor.
Haziran 2012’de Cenevre’de, “Suriye krizine Esad’sız bir çözüm” üstünde anlaşan ABD ve Rusya’nın bugün “Esad’lı bir çözüm” fikrine geldiği açıkça ortaya çıktı. Bu, son beş yılda, uluslararası dengelerin ilk kez bu kadar açık biçimde Esad rejiminin lehine döndüğü anlamına geliyor. Kısacası BM liderliğindeki uluslararası toplum; “Suriye krizine Esad’sız çözüm”den, “IŞİD’siz çözüm”e geldi. Çünkü gelinen yerde herkes görmüş bulunuyor ki, eğer Esad’sız çözümde ısrar edilirse bu Suriye’nin IŞİD, el Nusra, Ahraruş Şam gibi şeriatçı terör örgütlerine teslim edilmesi anlamına gelmektedir. “Esad’sız bir Suriye, Suriye krizine tek çözümdür” diyerek, Suriye’deki IŞİD, el Nusra ve öteki şer güçlere meşruiyet temeli sağlamaya çalışan Türkiye de ilk kez bu kadar açıkça açığa düştü. Bunu Erdoğan-Davutoğlu ikilisi de artık fark etmiş olmalı ki, ancak geçtiğimiz Çarşamba günü Rusya’ya bir günlük bir ziyaret yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Suriye’de Esad’lı bir geçiş dönemi olabilir” diyerek, Türkiye’nin de “Sabah namazının Kilis’te kıldıktan sonra yola çıkıp, öğle namazını Şam’da Emevi Camii’nde kılarız”dan beş yıl sonra, “Esad’lı çözüme”, “geçiş dönemi” rezerviyle de olsa geldiği anlaşılıyor.
Gerçi Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye Esad’sız çözüm ısrarından vazgeçti” diyenlere kızarak, “Bizim Suriye politikamız dün neyse bugün de odur. Başka türlü yorumlayanlar art niyetlidir” dese de, Türkiye’nin artık “Esad’lı bir çözüme ayak direyemeyecek bir çizgiye geldiği” anlaşılmaktadır.
ABD ve batılı emperyalistlerin, Rusya’nın (İran’ın da) “Suriye’de Esad’lı bir çözüm” politikasına yaklaşmalarının nedeni, batı yanlısı Suriye muhalefetinin tutturulamaması, “eğit-donat projesi” traji-komik biçimde çökmesi ve ABD’nin hava saldırılarının bir türlü istediği sonuçları alamamasıdır. Ve batılılar, “Esad’sız Suriye’de ısrarın Suriye’nin IŞİD, el Nusra, Ahraruş Şam’a bırakılması” anlamına geldiğini görmüşlerdir. Nitekim bunu, İndependent’e bir röportaj veren PYD Eş Başkanı Salih Müslim; “Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın IŞİD ve el Kaide bağlantılı diğer gruplar tarafından devrilmesi dünya için bir facia olur” diyerek değerlendiriyor.
Kuşkusuz ki Türkiye’nin Cerablus’ta, Rojava’nın kantonların birleşmesini de önleyen, bir “güvenli bölge” ısrarından, bölgede çeşitli cihatçı örgütlere destek sağlayan girişimlerinden geri durması da beklenemez. Bunun da ötesinde “Esad’sız çözüm” Suriye halklarının taleplerini ne ölçüde karşılayacak (Ki, bu elbette hakların çözüme müdahalelerinin boyutuyla da bağlantılıdır) gibi yanıtı bugünden kolay verilemeyecek, pek çok soru vardır.
Öte yandan yarın New York’ta buluşacak olan Obama ve Putin’in bundan sonra Suriye’de atacakları adımların ne olacağı da Suriye’nin yakın geleceği bakımından önemli olacaktır. Ancak, “Son birkaç aydaki gelişmelerle Suriye krizinin çözümüne daha yaklaşılmıştır” demek için hayli neden vardır. En azından bu gelişmelerle, “Esad’lı bir çözüm”e (Bu IŞİD’siz çözüm anlamına da geliyor) yaklaşılarak, Suriye’nin gerçeklerine daha uygun bir çözüme yönelindiğini söyleyebiliriz.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00