Altı Nokta Körler Derneği Korosu
Fotoğraf: Envato
Değerli okurlarım, yaklaşık bir yıldan bu yana, yeni bir kitap hazırlıyorum. Bir “portreler çalışması” olan ve 50 dolayında portreyi içeren bu kitabın adı, “İnsanoğlu İnsanlar” olacak. Onlardan bir örneği size sunuyorum:
Birkaç yıl önce izlediğim Türkiye Korolar Şenliği’nin dikkate değer topluluklarından biri olan “İstanbul Altı Nokta Körler Derneği Korosu”nu kısaca anlatmak istiyorum size:
Yönetmeni ve şarkıcıları görme özürlü olan bu çoksesli topluluğun sanatçıları, şenliğin yapıldığı Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası salonunun podyumuna (sahnesine) yumuşak adımlarla ağırca yürüdüğü zaman, salondaki bini aşkın dinleyici, saygının sessizliği içinde durdu, bekledi. Görmeyen korocuların görmeyen yönetmeni Selim Altınok, ritmik beraberliği nasıl sağlayacaktı? Seslendirilen her parçaya nasıl “giriş” yapacak, topluluğun uyumunu nasıl başaracaktı? Yönetmen Altınok, gitarıyla ilk parçanın temasını duyurunca, ipucu çıktı ortaya: Korodaki ses grupları, gitarın sesini duyduğu anda, kafalarını birbirine eğip yapıştırarak aldıkları sesi hafifçe tekrarlayarak birbirlerine ilettiler. Seslendirilecek esere “Giriş” yapılırken (Gören insanların bile aksayabileceği bilinirken) bu koro, esere kesin bir birliktelikle girdi: Bir-ki-üç-müzik!
Yalnız bir kez, parçanın birinde şöyle bir durum oldu: Koroculardan biri, kendi grubunun sesini alamamış olmalıydı ki, esere doğru sesle girebilmek için, yanındaki arkadaşından ses istedi. Belli etmemeye çalışarak dirseğiyle biraz dürtüp uyarmaya başladı onu. Ama arkadaşı, ses vermekte biraz gecikti. Sonunda, bu iki koristin kafası birbirine eğilerek yapıştı. Anladık ki ses verilmiş ve alınmıştı.
Koro şimdi şarkısını eksiksiz kadroyla söylüyor, ben dahil, dinleyicilerin gözünden iplik iplik yaşlar dökülüyordu.
Ertesi gün, Korolar Şenliği’nin kapanış töreninde, İstanbul Altı Nokta Körler Derneği Korosu’nun “Ritmik beraberlik ve ritmik uyum ödülünü aldığı açıklandığında, insanın yücelişi önünde bütün salon ayaktaydı!..
Bir not: Değerli kardeşim Necip Baysal, sana 7 Eylül tarihli bir mektup gönderdim, 17 Eylül’de “Yetersiz adres” yazısıyla İADE damgasını yiyerek geri geldi. Yoruma gerek görmüyorum. Umarım, yakın bir zamanda sen benim ziyaretime gelirsin. Sana ve arkadaşlara selamlar, sevgiler…
- Veda yazısı 01 Nisan 2019 19:40
- İki konu bir de sav söz 11 Mart 2019 20:05
- Atabaş'ın ardından 04 Mart 2019 19:30
- Ceyhun Atuf Kansu 25 Şubat 2019 23:10
- Fenerbahçe’nin Hâl-i Pür Melâli 19 Şubat 2019 01:19
- Beyin Göçü 12 Şubat 2019 00:33
- ‘Selim Ağbi’yi hatırlarken 05 Şubat 2019 00:00
- İstanbul Müzik Festivali 21 Ocak 2019 23:40
- Fiyatlar yasayla düşer mi? 08 Ocak 2019 00:24
- Ankara’da yeni bir dönem mi? 01 Ocak 2019 00:34
- Erdal Erzincan'la halk müziğimiz üzerine (2) 25 Aralık 2018 00:05
- Erdal Erzincan’la halk müziğimiz üzerine (1) 18 Aralık 2018 02:47