30 Eylül 2015 00:59

Son tahlilde Esad

Son tahlilde Esad

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İki yıl önce, 10 Eylül 2013 tarihli Evrensel’in bu köşesinin başlığı, “Kağıtlar Yeniden Karılırken, Masada Bir Sandalye Boşalıyor” idi.  Suriye krizinde gelinen son aşamada, Rusya’nın etkili biçimde masaya oturmasıyla, bırakın kağıtların yeniden karılmasını, tümüyle yeni ve başka bir oyun kuruldu. Aradan geçen iki yıl boyunca, sanki pek çok hareket tarzı değişmiş, olaya katılanların niteliği ve sayısı artmış gibi görünse de, aslında lopu bitenlerin öngörülebilir biçimde akıp gittiğini söyleyebiliriz. Değişmeyen temel gerçekler şunlardır:

1.Suriye krizi, bölgesel olmaktan çok dünya çapında pek çok bağlantısı olan etkileşimli bir sürecin parçasıdır.

2. Türkiye açısından bir iç sorun değil, özellikle Kürt sorunu üzerinden hareket eden bir iç sorun haline getirilmiştir.

3. Başından beri, Suriye krizini iç politikanın manivelası olarak kullanmak isteyen Türkiye, bu tercihiyle dış politikanın ve uluslararası ilişkilerin gerçek yapısını anlamak kabiliyetini kaybetmiş bir halde soruna balıklama dalmıştır.

Son gelişmelerle ilgili çok ayrıntılı bilgiyi Fehim Taştekin’in dün Radikal’de yayımlanan yazısında bulabilirsiniz. Onları tekrar etmeye bu köşenin hacmi yetmez. Ancak çıkarılacak sonuçlar üzerinden düşünmeye çalışalım.

Türkiye açısından bakıldığından manzara şöyle görünüyor:

ABD ve Rusya, Suriye için görece uzun sürecek bir “geçiş dönemi” kavramı üzerinde anlaşmışlardır. Bu, çok yönlü ve geniş katılımlı bir ortak çabayla yürütülecektir ve neticede, başlangıçta herkesin kendince kurguladığından çok başka bir Suriye ortaya çıkacaktır. Kuşkusuz, denetimli bir süreç sonunda varılacak nokta, Türkiye’nin başından beri değiştiremediği hedeflerinden tamamen farklı olacaktır. Şu anda Türkiye, Erdoğan’ın son Rusya gezisinde uğradığı şokun etkisiyle, birbirini tutmayan açıklamalar yapmaktadır ve ne olup bittiğini henüz tam olarak anlayabilmiş değildir. Bir yandan “Esad’lı bir çözüm” yönünde kaçınılmaz olarak ilerlendiğini görüyor, fakat aynı düzlemde Obama’nın Esad hakkında “masum çocukların üzerine varil bombası atan tiran” tanımlamasına sarılarak, hâlâ, acaba kendi beklentilerine uygun bir yol açılabilir mi umudunu korumaya çalışıyor.

Bunun “Emevi Camisinde cuma namazı kılmak” ham hayaline bağlı olmadığını biliyoruz. Mesele bu gösterişli hava basma propagandasından tamamen farklı kaynaklara sahiptir. Her şeyden önce ve esas olarak Kürt sorunu ile ilgili bölgesel gelişmelerde Suriye’nin ve Esad’ın ezilmesi hesabına dayanarak yapılmış kurgular çökmüştür. Tamamen çarşafa dolanmış halde önlerine yıkılmış bulunan “çözüm süreci” yürütülememiş olmasının kabarık faturasıyla yeni gelişmelerin açacağı kapının arkasında beklemektedir. Israrla, ülkenin barış ve demokrasi beklentilerine cevap verebilecek bir yolda çözülebilecek olan Kürt halkının taleplerini bir iç sorun olmaktan çıkarıp sözde “bölge egemeni büyük devlet” olma hayalinin basamağı olarak kullanmaya kalkışmanın bedeli, öyle görünüyor ki, artık bir başka bölgesel krizin konusu olarak önlerine gelecektir.

Şimdi, gelinen noktada artık Esad’lı mı, Esad’sız mı şeklindeki imkansız tartışma bitmiştir. Zincirleme olarak, çözümün ille de Esad’sız olacağı ihtimali üzerine kurulmuş olan iç ve dış politikaların tümü, “sil baştan” olmak zorunda kalacaktır.

Bu ise, Türkiye açısından, bugüne kadar olup bitenlerin bütün sorumluluğunu ve bazı noktalarda suçunu yüklenmiş olan bu iktidar eliyle olmayacaktır.

Bunu iki yıl önce de söylemiştik… Ama tarihin saati böyle çalışıyor.

1 1http://www.radikal.com.tr/yazarlar/fehim_tastekin/tokiye_tezkereye_az_kaldi-1441532

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa