Eğitimde kadrolaşma tam gaz sürüyor
Fotoğraf: Envato
Uzunca bir tatilden sonra okullar açıldı. Size bir sır vereyim, bu yıl ki Kurban Bayramı’nın da, 500 yıl sonraki bayramların da takvimde ne zamana denk geleceği önceden biliniyor. Ama “milli eğitim” takvimini belirlerken nedense bu “ince” hesapları yapmakta zorlanıyor. Sonrasında ise turizmcilerin talebi doğrultusunda okulları tatil ediyor. Akademik takvimi turizmcinin planladığı bir memlekete göre bence PISA testi sonuçlarımız hiç fena değil.
İlginçtir bu memlekette eğitimin asli bileşenlerinin sözü geçmez böylesi konularda. Nasıl olsa sermaye erbabı işin doğrusunu bilir. Yine de, en azından katılımcı demokrasinin gereği küçük esnafın da fikri alınmalıydı. Örneğin bizim mahalledeki bakkal kan ağlıyordu okullar geç açılıp, tatil uzadığı için.
***
AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından parti devletinin tesisine uzanan süreçte belki de en büyük darbeyi eğitim sistemi aldı. Ama öncesi de var. 1980’den bu yana eğitim sistemi siyasi iktidarların kadro politikaları ve toplum mühendisliği denemeleri çerçevesinde yaz boz tahtasına döndürüldü. 28 Şubat sürecinde MGK kararıyla alınan 8 yıllık eğitim kararı en büyük zararı orta ve düşük gelirli ailelerin çocuklarının yabancı dil eğitimi almasına olanak tanıyan Anadolu liselerine verdi. Özel okullar mantar gibi çoğalmaya başladı. İmam hatiplere odaklanan siyasi kutuplaşma ortamında eğitimde geniş çaplı bir sınıfsal dönüşüm zemini yaratıldı.
AKP iktidarı ise eşi benzeri görülmemiş bir kadrolaşma politikasıyla Anadolu liselerine bitirici darbeyi vurdu. Son olarak 2014 yılında torba yasaya eklenen kanun hükmünde kararname ile en gözde devlet okulları “proje okullarına” dönüştürülerek bakanlığa bu okullara sınavsız müdür ve öğretmen atama yetkisi verildi. İstanbul Lisesi ve Galatasaray Lisesi gibi özel statüye sahip, dolayısıyla MEB’nin elinin fazla uzanamadığı okullar halen büyük oranda rağbet görüyor. Geri kalanlar ise yokuş aşağı yuvarlanıyor. Giderek sistem özel okullar karşısında imam hatiplerin alternatifsizleştirildiği bir duruma evriliyor.
Üniversitelerde de durum farksız. Kadro tahsisi ve atamalarda 12 Eylül sonrasını dahi mumla aratacak bir siyasi ayrımcılık ön plana çıkarken, gündeme damgasını vuran son gelişme merkezi usulle asistan alımına dayanan Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı’nın (ÖYP) kaldırılması oldu. Önemli eksikleri olmasına rağmen bu uygulama merkezi sınavlardan alınan puanların ve mezuniyet notunun ağırlık ortalamasına dayandığı için siyasi iktidara mesafeli genç akademisyen adaylarının üniversiteye “sızmasına” olanak tanıyordu. Bu son kararla o kapı da kapanmış oldu. YÖK’ün ilgili karara dair yapılan açıklamanın sonuna “Torpile ve kayırmacılığa yol açacağı şeklinde eleştirilmesinin doğru olmadığını” eklemesi de dikkat çekici bir diğer detay. Böylelikle gelecek eleştirilerin önünün alınabileceği düşünülmüş sanırım.
***
Erdoğan dindar bir gençlik yetiştirmek istiyoruz derken niyetini açıkça ifade etmişti. Uygulanan kadrolaşma politikası bunun gerekliliği, eğitimin niteliğindeki bozulma ise kaçınılmaz sonucu. Bugün gelinen noktada mevcut siyasi dengeler değişmeden eğitim sisteminde niteliği yükseltmeye dönük bir politika önerisi getirmek, tartışmak da anlamsızlaşıyor.
- Kurtarıcı mı, yoksa yeni günah keçisi mi? 09 Haziran 2023 04:18
- Seçim senaryoları ve ekonomiye dönük beklentiler 12 Mayıs 2023 04:19
- Kurda istikrar illüzyonu 28 Nisan 2023 04:21
- SVB krizinin arka planı ve düşündürdükleri 17 Mart 2023 04:52
- Para politikasındaki ayrışma belirginleşiyor 24 Eylül 2022 04:50
- Şimdi solun tam zamanı 12 Ağustos 2022 04:26
- Enflasyon gelir dağılımını bozuyor 08 Temmuz 2022 04:47
- Merkez Bankası şaşırtmadı 27 Mayıs 2022 01:12
- Kehanet çöktüğünde 22 Nisan 2022 00:37
- Enflasyon doludizgin 08 Nisan 2022 00:40
- Faiz politikasının bilançosu 10 Mart 2022 23:31
- Enflasyon geriler mi? 10 Şubat 2022 23:18