Stratejik derinliğin arkasından el salla!
Rusya’nın Suriye’ye askeri müdahalesinden sonra ‘stratejik derinlik’ politikasının mimarları, şaşkınlık ve üzüntü içindeler. Dün “Osmanlı’nın mirasçısı olmamız Bölge’de bize tarihi sorumluluklar yüklüyor” diyerek Suriye’ye müdahale politikasının öncülüğüne soyunanlar, bugün Suriye’de olup biteni elleri kolları bağlı izlemenin çaresizliği içindeler. ‘Stratejik derinlik’ politikasının teorisyeni Davutoğlu, “Rusya’nın yaptığı Esad rejimine destektir” diyerek, olup biteni anlamadaki ‘derin’ bilgisini ortaya koyuyor. Erdoğan da dostu Putin’e üzüntülerini bildirmiş! Artık Putin de Erdoğan’ı üzmemek için Rusya’nın Bölge’de dengeleri değiştiren bu hamlesinden vazgeçer herhalde!
Gelinen yerde dört yıldır, Suriye’ye müdahale politikası üzerinden ‘stratejik derinlik’ adını verdikleri yeni Osmanlıcı hayaller peşinde koşanlara söylenebilecek tek bir söz kaldı: Arkasından el salla!
Açıktır ki Rusya’nın Suriye’ye askeri müdahalesi, sadece Suriye’de değil; Bölge’de dengeleri değiştirebilecek önemli bir hamle olmuştur. Çünkü bu müdahale, ABD ve müttefiklerinin kurduğu koalisyonun IŞİD/DAİŞ’le mücadele adına sürdürdükleri operasyonlardan farklı dayanakları olan ve bu nedenle daha şimdiden farklı sonuçlara yol açan bir müdahale olmuştur.
Peki, nedir bu farklılıklar?
Birinci olarak, ABD koalisyonunun IŞİD’e karşı operasyonlarının başarılı sonuçlara ulaştığı tek alan Rojava olmuştur. Bu operasyonların Rojava’da sonuç alıcı olmasının nedeni de bilindiği gibi PYD-YPG’nin IŞİD’e karşı karadan sürdürdüğü kararlı mücadele olmuştur. Ama IŞİD’in Rojava’dan süpürülmesi tek başına IŞİD’in ortadan kaldırılması için yeterli olmadığı gibi, IŞİD’in etkisinin kırıldığı yerlerde onunla aynı genetik kodlara sahip Nusra, Ahrar’uş Şam gibi el Kaideci çetelerin güçlenmesinden başka sonuç da doğurmamıştır. Bu da Suriye’de savaş ve çatışmaların başka örgütler ve alanlar üzerinden sürdürülmesine yol açmıştır. Mesela IŞİD’in Rojava’dan süpürüldüğü dönemde Türkiye ve Suudi Arabistan’ın girişimleri ve ağır silahlarla donatılmış militanların Türkiye üzerinden geçişinin sağlanmasıyla Nusra’nın başını çektiği ‘Fetih Ordusu’ İdlib’i almıştı. Dolayısıyla Rusya’nın sadece IŞİD’i değil, Nusra, Ahrar’uş Şam gibi el Kaideci çeteleri de hedefe koyması ve bunların etkin oldukları bölgelerin rejim güçlerinin eline geçmeye başlamasının çetelerin Suriye’deki varlığının zayıflatılması; güç ve etkilerinin kırılması bakımından daha etkili sonuçlar doğuracağı görülüyor. Zaten bugüne kadar bu çeteleri Suriye ve Rojava’ya müdahalenin dayanağı olarak gören Erdoğan-Davutoğlu’nun şaşkınlık ve üzüntüsünün nedeni de budur.
İkinci olarak, IŞİD ve diğer çetelerin Suriye’de zayıflatılıp stratejik önemi olan geçiş bölgelerinin ellerinden alınmasının Irak’taki mücadelenin seyrini de değiştirecek etkileri olacaktır. Dolayısıyla Rusya’nın Suriye’deki müdahalesi, Rusya ve İran’ın sadece Suriye’de değil, Irak’ta da daha belirleyici aktörler haline gelmesinin önünü açacaktır. Bu durum, özellikle mezhepsel gerilimin yaşandığı Irak’ta savaş ve çatışmaları kısa sürede sona erdirecek sonuçlar doğurmayacak olsa da, epey bir süredir Bölge’de (Suriye ve Irak’ta) bir stratejisi olup olmadığı tartışma konusu olan ve daha çok Asya Pasifik’te Çin’i kuşatıp sınırlamaya öncelik vermeyi hedefleyen ABD’nin geri plana düşmesine yol açacaktır.
Üçüncüsü, Rusya’nın askeri hamlesinin Rojava ve bütün Kürtlerin Bölge’deki güç ve pozisyonunu değiştirebilecek sonuçları olacaktır. Davutoğlu’nun son BM toplantısındaki bütün çırpınışı, Cerablus ve Azez arasındaki bölgeye ‘tampon kentler’ kurmaya yönelikti. Çünkü Cerablus’taki IŞİD ve Azez bölgesindeki Fetih Ordusu-ÖSO varlığının Rusya’nın hedefi haline gelmesi, aynı zamanda Türkiye’nin Kobanê ve Efrîn kantonlarının birleştirilmesini engelleme politikasının da sonunu getirecektir. Böylece Erdoğan-Davutoğlu’nun korktukları başlarına gelecek, Türkiye’nin en büyük sınır komşusu Rojava olacaktır. Böylesi bir sonuç, hem Kürt siyasetinde PYD-PKK’nin Barzani karşısında gücünü arttıracak, hem de Türkiye’nin PKK ile savaşındaki açmazını daha da derinleştirecektir.
Toplamı üzerinden söylemek gerekirse elbette bugün Suriye ve Bölge’de yaşanan savaş ve çatışmaların nedeni, emperyalistlerin ve Bölge’deki iş birlikçi rejimlerin müdahale politikalarıdır. Dolayısıyla Rusya müdahalesinin de uzun vadede yeni sorunlara yol açması kaçınılmazdır. Ama şu da bir gerçek ki, Suriye’deki IŞİD ve diğer radikal islamcı çeteler temizlenmeden Suriye’de siyasi bir çözümün konuşulması bile mümkün değildir.
Bu gelişmelerin en büyük kaybedeninin kim/kimler olduğunu en başta söylemiştik. Tahtını içeride ve dışarıda savaş ve müdahaleye dayalı politikalar üzerinde inşa etmeye çalışan Erdoğan’ın tahtının bir ayağı kırıldı, kırılacak. Bu koşullarda diğer ayağın, tahtı ayakta tutmaya yetmeyeceğini söylemek için de kahin olmaya gerek yok!
Evrensel'i Takip Et