Şimdi ‘doğru oturup doğru konuşma’ zamanıdır!
Seçim koşusu son etabına yaklaşırken emek örgütleri de kendi tutumlarını çeşitli biçimlerde ifade ediyor.
12 Haziran 2011 seçimi için TMMOB tarafından hazırlanan “Seçim Bildirgesi Mayıs 2011” kitapçığı, duruyor önümde.
60 sayfalık bir kitapçık bu. Emperyalizmle Türkiye ilişkisinden enerjiye, çevreden yerel yönetimlere, emeğin taleplerinden Kürt sorununun çözümüne, özgürlüklerin genişletilmesinden personel rejimine, eğitimden, sağlıktan sosyal güvenliğe, ... kadar benim diyen siyasi partilerin bir araya getiremeyeceği önemde ve düzeyde ülke sorunlarını gündeme getiren bir seçim bildirgesi bu.
TMMOB SEÇİM BİLDİRGESİNİN ALTINA İMZA ATILIR
Bu seçim bildirgesinde söylenenlerin doğru olduğuna inanan bir kişi, bir çevre, mevcut sermaye partilerinden hiç birine oy vermez. Çünkü onların seçim bildirgesiyle TMMOB’nin bildirgesi başlıca konularda zıttır. TMMOB’nin bildirgesi, seçime giren partilerden TKP ile de uyuşmaz. Bu bildirge, en azından Kürt sorunu ilgili taleplerle ve felsefesiyle TKP’yle çelişir. Belki bu bildirge EMEP’in seçim bildirgesiyle uyuşur. Bu bildirgeyi okuyan bütün partiler içinde EMEP’i seçip oy verebilir. Ama burada söylenmek istenen, “TMMOB neden EMEP’e oy ver çağrısı yapmıyor” değildir.
Burada tartışılmak istenilen TMMOB’nin Emek Demokrasi ve Özgürlük Blokuyla ilgili tutumudur. Çünkü bu blok, herhangi partiyle sınırlı değil. Üstelik de mevcut durumda Emek Demokrasi ve Özgürlük Bloku, TMMOB’nin seçim bildirgesiyle çelişmeyen bir seçim bildirgesine de sahip. Kaldı ki, TMMOB, böyle bir “blok”un içinde, hem bildirinin hazırlanmasında, hem de mesleki bakımdan bu bildirgenin derinleştirilip zenginleştirilmesinde son derece önemli bir rol oynayabilecek bir birikimi de temsil ediyor. Başka bir söyleyişle TMMOB’nin hazırladığı seçim bildirgesinin felsefesi ve talepleriyle Emek Demokrasi ve Özgürlük Blokunun seçim bildirgesi haline gelebileceğini de herkes görebilir.
TMMOB NEDEN BLOKUN İÇİNDE DEĞİL?
Böyle olunca soru şöyle karşımıza çıkmaktadır: “TMMOB, neden “Blok”un içinde, onun bir bileşeni olarak yer almamaktadır?”
TMMOB yöneticileri, “Bizim tabanımızda her görüşten üyemiz var; onun için bir siyasi mihraka angaje olmamız doğru olmaz” diyebilirler, diyorlar da! Ancak eğer istenirse bunun “makul bir çözümü” bulunabilir. Nitekim bu seçim bildirgesine de tüm TMMOB üyeleri imza atamazlar. Kaldı ki eğer TMMOB ve bağlı oda yönetimleri, böyle bir metini seçim bildirgesi diye hazırlarsa; doğru olan bunun gereğini yapmalarıdır. Ve bunun gereği Emek Demokrasi ve Özgürlük Blokuna aktif bir biçimde katılmaktır. Aksi, hazırladıkları seçim bildirgeleri bir “masa başı proje üreticiliği”ni geçmez. Bu ise TMMOB gibi, (bir “sivil toplum kuruluşu” değil), mücadeleci bir geleneğe sahip, bir örgütün yapmaması gereken bir şeydir.
Bu yüzden TMMOB’dan beklen “Bloka katılımı” yeniden gündeme alması, Blokun yarattığı etkinlikten yararlanarak TMMOB’nin toplumsal rolünü artırırken, kendi birikimini de Blok üstünden Türkiye’nin halklarına aktarmaktır.
Bu çelişki sadece TMMOB için de geçerli değil. Örneğin TTB’nin de açıklamalarına, çıkardığı belgelere bakın; aynı soruları onlara da sorarsınız. “Neden siz de Blokun içinde yer alıp bu öne sürdüğünüz taleplerin tüm Blokun talebi olarak genişletip etkin biçimde yığın mücadelesini gündemine sokulması için çalışmıyorsunuz?” dersiniz.
PETOL-İŞ’İN ÇAĞRISI ELBETTE ÖNEMLİ
Daha dün gazetemizde geniş bir haber olarak da yer alan Petrol-İş Sendikasının Genişletilmiş Başkanlar Kurulunun, 12 Haziran seçimlerinde emeğin sorunlarını çözecek parti ve adaylara destek vereceğini açıklayan kararı, aynı soruları gündeme getirir mahiyette.
2-3 Haziran 2011 tarihlerinde İstanbul’da bir araya gelen Petrol-İş yöneticileri, işçileri, emekçileri “Emeğin sorunlarını çözecek parti ve adaylara destek olma” çağrısı yaptı.
“Sendikamızın üyeleri oylarını işsizliği ortadan kaldıracağını, ücretleri ve sosyal hakları arttıracağını, sözleşmeli, geçici, taşeron, 4-c, 4-b benzeri statülere son vereceğini, komşumuz olan ülkelerle dostluk temelinde ilişki kuracağını ve emperyalizme onay vermeyeceğini, barajsız bir seçim kanunu ve demokratik bir siyasal partiler kanunu çıkartacağını, yurttaşlarımızın kendilerini her alanda sınırsız ve serbestçe ifade edebilecekleri yasal düzenlemeleri yapacağını taahhüt eden partiler ile adaylara vereceklerdir. İş güvencesini etkisiz hale getiren, esnek, kuralsız, güvencesiz, örgütsüz ve ucuz iş gücü uygulamalarını yaygınlaştıran, kıdem tazminatlarımıza göz diken, emeklilik yaşını yükseltenlere, kiralık işçiliği, bölgesel asgari ücreti önerenlere oy verilmeyecektir.”
BİLDİRGE CHP’Yİ DE DIŞLIYOR!
Öte yandan Petrol-İş Sendikası yöneticileri, antiemperyalist tutumunu da öne çıkararak, NATO’nun Libya müdahalesine de açıkça tutum alarak, bu müdahaleye onay veren (Libya’ya müdahale için hükümete yetki veren karara CHP Mecliste destek vermiş, BDP’li vekillerin “hayır” oylarına karşı üç partinin desteği ile bu yetki hükümete verilmişti) CHP’yi de dışlıyor.
Başkanlar Kurulunun, Tunus, Mısır ve diğer halkları desteklediği ve bu ülkelerdeki işçiler ve sendikalarla dayanışma içinde olduğunu kaydedilen bildirge, şöyle devam ediyor: “Yandaş yönetimlerin yıkılması üzerine, ABD ve diğer emperyalistler daha bağımsız pozisyona sahip Libya ve Suriye’ye yönelip Orta Doğu’ya ve Kuzey Afrika’ya karşı yeni bir Haçlı Seferi başlatmışlardır. Bugün Libya NATO öncülüğünde her gün bombalanmaktadır. Ne yazık ki hükümet de bu istilacı NATO güçlerine asker, fırkateyn ve denizaltı katkısı yapmıştır.”
Bildirge, “çözümün yolunun Orta Doğu halklarının özgür iradesini esas almaktan geçtiğine” dikkat çekerek, CHP ile de sınır çizmiş olmaktadır.
PETROL-İŞ NEDEN BLOKUN BİR BİLEŞENİ DEĞİL?
Peki TMMOB’ye sorulan soru, Petrol-İş Genişletilmiş Başkanlar Kuruluna ve yönetimlerine de sorulabilir: “Bu talepleriniz Blokun seçim bildirgesiyle uyuşmuyor mu? Eğer uyuşuyorsa neden “Blok”un dışında kalmaktadır Petrol-iş? Hele bildirgenin ruhunu oluşturan, tüm ileri güçlerin ülkenin büyük sorunları karşısında birleşip ortak davranması için Blok bulunmaz bir fırsat olarak ortaya çıkmamış mıdır?”
Yineleyelim, burada söylenmek istenen “Petrol-İş’in neden Bloka oy verin çağrısını açıkça yapmadığı” (Yayımlanan bildirge bu açıdan önemlidir elbette) değildir. Bildirgeden bu çıkıyor bir bakıma. Burada söylenen, Petrol-İş gibi Türkiye işçi sınıfının tarihsel birikimini en ileriden temsil eden (taşıyan) bir sendikanın, “Blokun bir bileşeni olarak neden Blok içinde yer alarak etkinliğini göstermediği, Blokun karakterine işçi karakteri katmaktan geri durduğu”dur.(*)
ŞİMDİ KONUŞTUKLARIMIZA UYGUN TAVIR ALMA ZAMANIDIR!
Türkçe'de, “Kendin doğru davranmasan bile doğrusunu kabul et” anlamına gelen “Eğri oturalım ama doğru konuşalım” biçiminde ifade edilen, bir deyim vardır. Ama günümüz bu deyimin geçerli olamadığı bir dönemdir. Yani “eğri oturan” doğru konuşsa bile bir kıymeti harbiyesi yoktur. Dahası bu her vesileyle kullanılan deyim, “Doğru oturulmasa da olur yeter ki doğru konuşulsun” duygusunu da kışkırtarak, olumsuz bir rol de oynar.
Çünkü dönem, hem doğru konuşulması hem de doğru oturulması gereken bir zamandır.
Aslında bunu herkes de görmektedir.
Çünkü Türkiye’nin demokrasiye ilişkin olsun emek mücadelesine ilişkin olsun tüm sorunlar “çözüm dayatmakta”dır.
Çünkü Türkiye bu başlıca sorunları çözemezse, kendisi çözülmeye gideceği bir süreçten geçmektedir ve bölge ve dünyadaki gelişmeler de bu süreci hızlandıran bir iklimi beslemektedir.
Bu süreçten bağımsız ve demokratik bir ülke olarak çıkmanın yolu ise, tüm ileri güçlerin birleşmesi; eski uzlaşmazlıkların, ayrılıkların, bizleri geriye çeken alışkanlıklar ve önyargıların değil bugün mücadelenin ilerlemesi için birleştirici öğelerin öne çıkarılmasıdır. Bu, sadece siyasi çevreler açısından değil; onlardan da çok sendikalar ve emek örgütleri, meslek örgütleri açısından önemlidir. Eğer sendika ve emek örgütleri eski alıştıkları gibi, gelenek olduğu gibi davranmaya devam ederlerse, işin doğrusu söylenip bunların uygulanmasına katılınmazsa, bu örgütler yüz binlerce üyesini mücadelenin dışında tutukları gibi birikimlerini de emek, demokrasi ve özgürlük mücadelesinin dışında tutmuş olurlar.
Bu da dünkünden bile ağır bir sorumluluktur.
(*) Umalım ki Petrol-İş, toplanacak genel kurulunda, ülke sorunlarını bu bildirgedeki kapsamda ele alıp, Blokta yer alma sorununu genel kurulda tartışıp karara bağlar. Ve bu kararıyla da, tüm işçilere ve sendikacılara (Petrol-İş’le birlikte davranan Türk-iş’e bağlı 11 sendika merkezine ve diğer sendikalara da) örnek olacak bir karar çıkarak, Bloka, onun etkin bir bileşeni olarak katılır.
EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp
Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.

Baykar İsrail’e silah satan Leonardo’ya ortak oldu

Kadınlar güvencesiz, esnek ve düşük ücrete çalışıyor

Gensoru oylanacak, sokaklar boş kalmayacak

Evrensel'i Takip Et